Adnan GÜLLÜ
Çanakkale'deki Meşhur İki Asker Fotoğrafı
Çanakkale'deki meşhur iki asker fotoğrafı sahte miydi? Gerçek ayrıntılarda gizli...
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise hakikatler şüpheli bir şekil alırlar. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler. Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça, süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifinizi ve de milli süzgecinizi kullanınız çünkü tarihi hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim olduğunu göstermiştir…M.Kemal ATATÜRK
Millet olarak biraz duygusallık yönümüz ağır basar, bu yüzden bazı konularda da çok kolay kandırılıyoruz. Bu fotoğrafa bakıp gözleri yaşaran nice Türk olmuştur. Oysa gerçekte bunlar Osmanlı askeri falan değil. Bu fotoğrafın gerçekte Osmanlı askerlerini göstermediği bir televizyon programında yıllar önce ispat edildiği halde, halen daha kimi insanlar bu fotoğrafa bakıp duygusal travmalar(sarsıntılar) geçiriyor ve kimi insanlar da bunu kullanıyor. Bu yüzden, insanları bilgilendirmek amaçlı bu başlığı açtım.
Çanakkale'deki meşhur iki asker fotoğrafı sahte miydi? Gerçek ayrıntılarda gizli...
Her sene 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin anısına paylaşılan Çanakkale'deki iki asker fotoğrafını bilmeyen, görmeyen yoktur. İki askerin bir uçağın önünde poz verdikleri meşhur fotoğraftan bahsediyoruz! Peki, o fotoğrafın sahte olduğunu biliyor muydunuz? Gerçek ayrıntılarda gizli! O fotoğraf hakkında bu gerçek sizi çok şaşırtacak! İşte Çanakkale'deki meşhur iki asker fotoğrafı hakkındaki o gerçekler... Bu fotoğrafa bakıp gözleri yaşaran nice halkımız olmuştur. Oysa gerçekte bunlar Osmanlı askeri değil. Bu fotoğrafa bakıp duygusal travmalar (sarsıntılar) geçiren insanlar var ve kimi insanlar da bunu kullanıyor. Bu yüzden, insanları bilgilendirmek amaçlı bu paylaşımı yapıyorum,
FOTOĞRAFIN GERÇEK HİKAYESİ
Peki Çiğli Havaalanında çalışan iki kişiye ait olduğunuz nereden biliyoruz?
Fotoğraftaki uzun boylu adamın oğlunun verdiği röportajdan;
“Babamın o fotoğraf ile savaşın simgesi haline geldiğini öğrendim. Ancak babam 1911 doğumlu. Yani Çanakkale Savaşı başladığında 4 yaşındaydı. O fotoğraf babam Çiğli Havaalanı’nda işçi olarak çalışırken çekilmiş.”
ÇANAKKALE Savaşı'nın simgesi haline gelen, yırtık elbiseli ve ayakkabısız Mehmetçik fotoğrafın sırrı çözüldü. Fotoğraftaki kişilerin BOLU'NUN ELMALIK KÖYÜ'NDEN İBRAHİM BAYSEÇ İLE NİYAZİ YILDIRIM OLDUKLARI, İzmir'deki Çiğli Havaalanı'nda 1930'da işçi olarak çalışırken Alman bir pilot tarafından fotoğraflarının çekildiği ortaya çıktı.
Bolu'da müteahhitlik(yüklenici) yapan SEYRAN BAYSEÇ, Çanakkale Kahramanları fotoğrafında yer alan uzun boylu kişinin babası olduğunu ve fotoğrafın 1944 yılında İzmir Çiğli Hava Üssünde Almanlar tarafından çekildiğini belirtti.Bolu Dağı eteğinde bulunan Elmalık Köyü'nde yaşayan Seyran Bayseç, babasının 1982'de, Niyazi Yıldırım'ın ise 1994'te köyde hayatlarını kaybettiğini söyleyerek, fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:
Köylerine 1944 yılında demir yolu yapmak için bir Alman firmasının geldiğini ve köyde iki ay kaldıklarını ifade eden Seyran Bayseç, "Firma köyümüze 1944 yılında Bolu Dağı'ndan tren hattı geçirmek için gelmiş. Firma Bolu Dağı'ndan tren hattı geçmeyeceğini görünce köyde, 'bizim iş yerimiz var çalışmak isteyen varsa bizimle geldin' demişler. Babamlarla birlikte 12 kişi İzmir'e çalışmak için gitmiş. İzmir'den işten ayrılırken bu fotoğrafı o firmada çalışan bir Alman vatandaşı çekmiş. Bu fotoğraflar ortaya çıkınca fotoğraftakinin babam olduğunu gördüm. Bu fotoğrafta yer alan kişinin babam olduğunu tüm köylü biliyor. Babamın yanında bulunan kişi de komşumuz Niyazi Yıldırım'' dedi.
Fotoğrafta yer alan babasının üzerindekilerinin asker elbisesi değil işçi elbisesi olduğunu da söyleyen Bayseç, "Üzerlerindeki, orada verilen işçi elbiseleri. Fotoğraf 1944 tarihinde çekildi. Babam bu fotoğraf çektirildiğinde 18-19 yaşındaydı. Babam 1.5 yıl sonra askere gitti. Siirt'te jandarma olarak askerliğini yaptı. Genel Kurmay Başkanlığına babamla ilgili yazı yazdım ve oradan bilgi almak istedim. Babam askerlik döneminde gösterdiği başarılardan dolayı ödüllendirildi. Babamın aldığı ödül sayesinde ev yaptırdık
Ben bu fotoğrafı ilk gördüğümde babamı tanıdım. İnsan babasını tanımaz mı" diye konuştu. 1915'te Osmanlı ordusu iyi teçhizatlıydı, askerlerin üstü harap değildi. Uzun boylu askerin üniforması Fransızlarınki gibi soldan düğmeli. Osmanlı'da düğmeler sağda. Aynı orduda iki asker çantasını farklı yerde taşımaz. Kim bu çirkinliği yapmış bilmiyorum ancak bildiğim şey; bu fotoğraf milli duyguları kabartmaktan ziyade daha çok acıma duygusunu tetikliyor. Oysa Çanakkale savaşında öyle kahramanlıklar var ki hiç bunlara gerek de yok. Gerek cephede ve gerekse cephe gerisinde göğsümüzü kabartacak o kadar çok kahramanlıklar varken, bunlar anlatılmıyor, bu tarz yalan yanlış fotoğraflar hızla yayılıyor. Devletin birçok kurumu ve belediyeler bu fotoğrafı çok kez kullandı, okullar da anlatıldı.
Peki, bu fotoğraf nasıl oldu da tüm kamu kurumlarının duvarını süsleyebildi hatta kitaplara kapak olabildi? Sahte bir fotoğraf nasıl oldu da Seyit Onbaşının fotoğrafından sonra Çanakkale Savaşının en meşhur fotoğrafı olabildi?
Fotoğraf ilk olarak ODTÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi BÜLENT YILMAZERtarafından 2005 yılında ortaya çıkarıldı. Yılmazer fotoğrafı akademik bir çalışması için kullanınca, herkes tarafından paylaşıldı. Hatta çoğu kamu ve askeri kurum fotoğrafı Çanakkale Savaşının simge fotoğrafı olarak kullandı.
GERÇEK AYRINTILARDA GİZLİ
Fotoğrafı Polis Dergisi derinlemesine analiz etti. İşte o analizden yansımalar:
- Uzun boylu askerin üniforması Fransızlarınki gibi soldan düğmeli. Osmanlı’da düğmeler sağda. Aynı orduda iki asker çantasını farklı yerde taşımaz.
- Sağdaki askerin giydiği Osmanlı subayı giysisi. Osmanlı’da bir subay ile bir er yan yana böyle duramaz.
- Uzun boylunun elinde muhtemelen altın bir yüzük var. Osmanlı askerinde yüzük göremezsiniz. Yasaktır.
-Uzun boylunun ayağındaki bot Fransız ordusuna aittir.
- Savaş neredeyse dört mevsim boyunca sürdü. Özellikle yazın güneş son derece yakıcıydı. Dolayısıyla şapkalar en az elbiseler kadar yıpranmış ve solmuş olmalıdır. Ancak şapkalar hiç de solmuş görünmüyor.
- Kısa boylu askerin kemeri, tüfeği ve kasaturası yok. En önemlisi mataraları yok.
- Kısa boylunun çoraplarının taban kısmı ile üst kısmı aynı renkte, yani temiz. Yere basılan çorap böyle mi olur? Kaldı ki; en yoksul zamanlarda bile, Türk köylüsü ayağına giyecek bir çarık yapmasını bilmiştir.
YETKİN İŞGEN tarafından bulunan diğer mantıksızlıklar şu şekilde açıklandı:
1915’te Osmanlı ordusu iyi teçhizatlıydı, askerlerin üstü harap değildi. Bu fotoğrafın Çanakkale’de çekildiğine dair hiçbir belge, emare, bilgi yok. Fotoğrafçı ve bu fotoğrafları saklayan Almanların Türkiye’de bulunuş tarihlerine bakarsanız kesinlikle 1915 yılının sonundan sonra, yani Çanakkale savaşı sırasında çekilmiş değil. 1917-1918’de de çekilmiş olabilir. Diğer fotoğrafların hiçbirinde ne subay, ne asker, ne de yardımcı personel bu durumda değil. Diğer fotoğraflarda yer ve ayrıntılar belirtilmiş. Çanakkale hava birliklerine yardım eden ustalarda ve yardımcılarda bile sağlam Osmanlı üniforması varken, askerimizde bu kıyafet olamaz. Asker bu kadar perişan olursa yardımcıların çıplak olması gerekmez mi?
Aynı albümde Türk makinistlerin o yıllarda bakım yaptıkları uçağın önünde görüntüleri var. Ortadakinin belinde gümüş Asakir-i Şahane kemeri var. Yardımcıda bile bu kemer varken, bunlarda kemer yok. Bu fotoğraf çok farklı biçimlerde geldi. Kısa boylu kişinin kafasındaki kepte kimi fotoğrafta bir rozet vardı, kiminde yoktu. Demek ki, bu işi bilen birileri photoshop yöntemiyle fotoğraflar üzerinde oynamıştı. Diyeceksiniz ki, “Kim oynar?” Buna yanıtım, ‘Kepte bulunan rozeti tanıyan birileri’ olacaktır. Bu ikisi, her ne kadar asker gibi duruyorlarsa da, gerek üzerlerindeki giysilerin durumu, gerekse taşıdıkları teçhizatın durumu nizami değildir. Biri ekmek torbasını sağdan sola takmış, diğeri soldan sağa. Subay ceketli olanın yakasının son düğmesi bile kapalıyken, asker kılıklının yaka-bağır açık vaziyette. Fotini olan bacağına dolak sarmış, çorapla gezen ise bunu bile bağlamamış.
Aynı dönemde aynı kişi tarafından çekilmiş diğer fotoğraflarda bu iki garibana benzer hiç kimse yoktur. Bu fotoğraflarda görülen Türk subay ve askerlerinin hepsinin durumları zamanın şartlarına uygun görünmektedir.
SONUÇ: Bu iki bir fotoğrafta tamamen sahtedir. Diğer fotoğrafta Balkan Savaşı yenilgisinden yorgun ve sefil bir halde İstanbul‘a dönen bir Osmanlı askerinden söz edilmektedir.Yine uzmanların ifadeleri ile İstanbul sokakların da bir meczup, evsiz barksız biri olabileceği ifade edilmektedir.Bunlar çöplükten toplanan eski püsküler. Yıllarca bunları Osmanlı askerleri diye yutturmuşlar. Tarih bilmez cahillere yutturmak kolay oluyor.
Amaç zihinlere yerleştirilmek istenen algı ise “ 600 yıllık Osmanlı’nın 1915’de ki sefil hali…” izlenimi verilmektedir.Bunlar tamamen uydurmadır. Osmanlı askeri tarihinin hiç bir döneminde bu duruma düşmemiştir. Netice olarak bu ve benzeri senaryolar her daim olmuş ve kasıtlı olarak gündeme getirilmiştir. Amaç hissiyatları tetikleyerek algı oluşturmaktır ve mazoşist toplum oluşturmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.