İranlı uzmanlar Abe'den 'mucize çıkmayacağı' görüşünde
İranlı siyasi uzman ve diplomatlar, Japonya Başbakanı Abe Şinzo'nun bugün başlayan Tahran ziyaretinde İran yönetimine birtakım mesajlar getireceği ancak ara buluculuk konusunda oluşan fazla iyimser havanın gerçekçi olmadığı görüşünde.
ABD ile İran arasında özellikle Basra Körfezi'nde tırmanan gerginliği düşürmek için bazı bölge ülkeleri ile Avrupalı aktörler ara buluculuk rolüne soyundu. Umman, Kuveyt, Irak ve İsviçre gibi ülkeler bazı adımlar atsa da bu noktada en üst düzeyde girişim Japonya'dan geldi.
Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi geçen ay Tahran'da İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile bir araya geldi. Kuveyt Dışişleri Bakan Yardımcısı Halid el-Carullah da "ABD ile İran'ın müzakerelere başladığı" yönünde açıklama yaptı. Son olarak da Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas önceki gün Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif ile bir araya geldi. ABD Başkanı Donald Trump'ın geçen ay gerçekleştirdiği Tokyo ziyareti sırasında İran ile ABD arasında ara buluculuk yapabileceğini açıklayan Japonya Başbakanı Abe de bugün Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve ülke lideri Ali Hamaney ile kritik görüşmeler gerçekleştirecek.
İran İslami Azad Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Muhammed Muhibbi, ABD George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Afşari ve İran'ın deneyimli diplomatlarından eski Büyükelçi Afşar Süleymani, Abe'nin Tahran ziyareti ve muhtemel gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
"İran ile ABD arasındaki ihtilaflar çok derin"
ABD George Washington Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Afşari, 1979 yılındaki devrimden bu yana Japonya'dan Tahran'a ilk defa üst düzey bir ziyaret gerçekleşeceğine işaret ederek, Tokyo'nun Tahran-Washington hattındaki gerginliğin azaltılmasıyla ilgili çabalarının dikkate alınması durumunda bunun önemli bir gelişme olduğunu söyledi.
Afşari, Japonya'nın Orta Doğu'yu daha fazla istikrarsızlığa sürükleyecek risklerin artması ve bunun petrol fiyatlarına dolayısıyla dünya ekonomisine yansımalarından endişe ettiğini belirtti.
Bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyecek risklerin diğer ülkeler gibi Japonya'yı da ABD ile İran arasında ara buluculuk yapmaya ittiğini ve tarafların Japonya'nın bu ara buluculuğuna olumlu yaklaştığını ifade eden Afşari, ziyaretin sonuçlarıyla ilgili çok iyimser olunmaması gerektiğini "Abe'nin mucizeler yaratamayacağını" dile getirdi.
Bu tür ziyaretlerin sadece müzakerelerin başlaması için uygun zemin oluşmasına hizmet edebileceğini belirten Afşari, şunları kaydetti:
"İran ile ABD arasındaki ihtilaflar çok derin ve tarafların direkt müzakere edecek noktaya gelmesi Japonya başta olmak üzere her ülkenin gücünü aşan bir olay. İran ve ABD siyasetinde köklü değişiklikler olmadığı sürece bu amaca ulaşılması çok zor."
"Japonya'nın tarafları ikna etme şansı daha fazla"
Abe'nin Tahran'daki görüşmelerinde birtakım özel mesajları ve iki tarafın perde arkasında ele almaya hazır oldukları tavizleri yerlerine ulaştırmaya ve Trump'ın güvenlikle ilgili yaklaşımını iletmeye çalışacağını aktaran Afşari, "Nükleer anlaşma ile sonuçlanan 12 yıllık görüşmelerin önemli bir bölümü İran ile ABD arasındaki gizli ve direkt müzakerelerden oluşuyordu. Bu sefer de muhtemel müzakerelerin başlamasına yönelik uygun zeminin oluşması için çaba harcanacak." dedi.
Birçok ülkeden devlet yetkililerinin İran, ABD ve üçüncü ülkelere ziyaretler gerçekleştirerek müzakerelerin önündeki engelleri azaltmaya çalıştığını ancak meselenin geçmişe göre daha zor olduğunu söyleyen Afşari, Japonya'nın ara buluculuk konusunda Umman, Katar ve İsviçre'ye göre daha önce bu yönde bir geçmişe sahip olmamakla birlikte daha etkili bir ülke olduğunu vurguladı.
Umman'nın geleneksel açıdan Tahran ile Washington arasındaki ara bulucu ülke olduğunu, İsviçre'nin ise ABD'nin İran'daki çıkarlarını koruduğunu belirten Afşari Irak'ın da ABD ile İran'ın üzerinde hayal kurduğu bir ülke haline geldiğini vurgulayarak şöyle konuştu:
"Katar da Japonya'nın şartlarına sahip fakat Japonya'nın etkisi daha fazla. Japonya ile ekonomik ilişkilerin iyi olması İran için çok önemli. Tokyo'nun ABD üzerindeki etkisi Katar'dan daha fazla. Japonya'nın, iki ülkenin mevcut siyasetlerini değiştirmeleri ve müzakerelerin başlaması önündeki engellerin kaldırılması için tarafları ikna etme şansı daha fazla."
"Siyasi ve stratejik açıdan Tokyo ile Tahran arasında özel ilişkiler bulunmuyor"
Japonya'nın ABD ile Doğu Asya'da, İran ile de ekonomik ve petrol alanında iyi ilişkileri olduğunu kaydeden Afşari, Tokyo'nun Tahran ile olan jeoekonomik çıkarlarının İran ile ABD arasındaki ihtilafların artmasını engellemek için çaba göstermesine neden olduğunu söyledi. Japonya'nın bu nedenle iki tarafın çatışmasını engellemek ve diğer yandan çıkarlarını koruyabilmek için gerginliği düşürmenin ve İran üzerindeki yaptırımları azaltmanın arayışında olduğunu dile getiren Afşari, şöyle devam etti:
"İran'ın başlıca petrol alıcıları olan Japonya, Türkiye ve Güney Kore gibi ülkeler, Tahran yönetimiyle olan bu ilişkilerini uzun vadede korumayı tercih ediyor. Ayrıca Basra Körfezi'ndeki fosil enerjinin nakli ve transit geçişi Japonya için çok önemli. Özellikle Hürmüz Boğazı'nda artacak bir gerginlik Japonya'nın ekonomisini tehdit edecektir. Siyasi ve stratejik açıdan Tokyo ile Tahran arasında özel ilişkiler bulunmuyor. İthalatçı ve ihracatçı ülkelerin sattığı petrol türüne göre özel rafinerileri ve teçhizatları bulunuyor. Bu teknik altyapının değiştirilmesi hem mali açıdan masraflı hem de siyasi ekonomik açıdan çıkarlarına uygun değil."
"ABD'nin amacı, İran yönetimini uluslararası sistemin normlarını kabul etmeye yöneltmektir"
İran İslami Azad Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Muhammed Muhibbi, ABD Başkanı Trump'ın Tokyo ziyaretinde kullandığı ifadelerin "ABD'nin İran'a mesaj gönderdiği" ihtimalini mümkün kıldığını söyledi.
Abe'nin Tahran ziyaretiyle ilgili yersiz ve aşırı bir beklenti oluştuğu eleştirisinde bulunan Muhibbi, "Abe mucize yaratamaz. Çünkü ABD ile İran arasındaki ihtilaflar o kadar fazla ki Japon Başbakan'dan büyük gelişmeler beklemek doğru değil." dedi.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın önceki gün gerçekleştirdiği Tahran ziyaretini hatırlatan Muhibbi, bugünkü Abe ziyaretiyle de Washington'un 2. Dünya Savaşı'nda ABD'den ağır darbe alan ülkeleri art arda ara buluculuk için İran'a gönderdiğini savundu.
Muhibbi, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Almanya ve Japonya, ABD'ye karşı çok iddialı iki ülkeydi ve dünya sistemini değiştirmek istiyorlardı fakat çok ağır yenilgi aldılar. Bu da bize ABD'ye hükmeden yöneticilerin ve Donald Trump'ın kendisinin İran'a karşı belirleyici bir konumun peşinde olduğunu gösteriyor. Eğer müzakere etmeye niyetleri varsa da bunu ciddi bir taviz vermeden gerçekleştirmek istiyorlar. ABD yönetiminin amacı, İran yönetimini dünya ve uluslararası sistemin normlarını kabul etmeye yöneltmektir. İran da sahip olduğunu ideoloji itibariyle dünya sistemini değiştirmeyi amaçlıyor."
ABD'nin İran'a güçlü bir cevap ve kesin bir mesaj vermek istediğine ve petrokimya alanındaki yaptırımların artmasının da bu kesin mesajın bir göstergesi olduğuna dikkati çeken Muhibbi, Washington'un İran yönetiminin temel davranışlarının değişmesini istediğini ve Trump, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ve Dışişleri Bakanlığının bu hedefin peşinde olduğunu söyledi.
Washington'un AB ülkeleri gibi her şekilde müzakere etmeye ve anlaşmaya hazır olmadığını dile getiren Muhibbi, "ABD, İran'ın uluslararası sistemin normal bir üyesi olmasını istiyor. ABD, İran'ın kendisiyle çekişmekten vazgeçmesini, devrim ihracını ve bu doğrultuda bölgede yürüttüğü faaliyetleri sonlandırmasını istiyor. Eğer İran'ın petrol ve petrokimya satışları en aza inerse ekonomik açıdan felç olur ve bu bir çeşit ekonomik çöküştür. Petrolden sonra İran'ın en önemli gelir kaynağı petrokimyadır." diye konuştu.
"İran bu seçimde ABD'de Demokrat Partinin kazanacağından çok ümitli. Bu, tehlikeli bir kumar"
Yaptırımların ne kadar işe yarayacağı ve İran'ın bunu ne kadar devam ettirebileceğine ilişkin ise Muhibbi, şu yorumda bulundu:
"İran'ın bir gözü ABD'nin 2020 seçimlerinde ve Demokrat Parti'den bir adayın başkan olmasını bekliyor. İran bu seçimde Demokrat Partinin kazanacağından çok ümitli. Bu, tehlikeli bir kumar. ABD'nin yeni başkanının göreve başlayacağı 2 sene sonrasına kadar halkımızın büyük bir bölümü yoksulluk sınırının altına düşebilir ve İran toplumu felç olabilir."
Demokratların iş başına gelmesi durumunda ABD'nin nükleer anlaşmaya döneceğinin bir garantisi olmadığına işaret eden Muhibbi, şunları kaydetti:
"Trump, ABD'nin nükleer anlaşmaya dönüşünü zorlaştırmak için hukuki açıdan birçok adım attı. Demokratlar nükleer anlaşmadan sonra İran'dan bazı şeyler talep etmek istiyordu ve Trump şimdi onu yapıyor. Balistik füze programı ve İran'ın bölgedeki faaliyetleri bu taleplerden birkaçını oluşturuyordu."
"Abe, İran'a birkaç mesajla gelecek"
İran'ın deneyimli diplomatlarından eski Büyükelçi Afşar Süleymani de Japonya'nın ekonomik stratejisini de dikkate alarak, Hiroşima tecrübesi ve Abe ile Trump arasındaki iyi ilişkileri Tahran-Washington gerginliğinin çözümü için kullanmak istediğini belirtti.
Abe'nin Tahran ziyaretinin, ABD ile İran arasındaki siyasi karşıtlığın ve gerginliğin farklı boyutlarıyla bir hayli şiddetlendiği bir dönemde gerçekleştiğini vurgulayan Süleymani, "Abe İran'a birkaç mesajla gelecek. Bunların ilki Tahran ile Washington arasındaki gerginliğin diplomasi kanalıyla ortadan kaldırılmasının zarureti yönünde olacaktır. İkincisi de ABD ile İran arasında direkt müzakere zemini oluşması için bir strateji geliştirilmelidir ki bu aşamaya ulaşıncaya kadar Japonya ara buluculuk rolünü oynayacaktır." görüşlerini dile getirdi.
Maskat ve Doha'nın Riyad ve Abu Dabi'nin etkisinde kalarak rollerini tarafsız bir şekilde ifa edemeyecekleri düşüncesinden hareketle Japonya'nın bu ülkelere tercih edildiğini dile getiren Süleymani, "Abe, birkaç sebepten ötürü bu göreve seçildi; öncelikle taraflar arasında karşılıklı güven ve dostane ilişkiler mevcut. Donald Trump'ın kazanmasından ve Beyaz Saray'a gidişinden sonra ilişkiler Abe’nin girişimiyle kurulmuş ve güçlenmiştir." dedi.
Tokyo ile Tahran arasında özel bir hassasiyet ya da karşılıklı güvensizliğin söz konusu olmadığını ve Trump'ın Abe'ye itimat ettiğini söyleyen Süleymani, Abe'nin ara buluculuğunun başarı şansının yüksek olduğunu belirterek, "Trump'ın İran'da rejim değişikliği peşinde olmadıklarını söylemesi ve bu ülke ile iş birliğine dair meyli, taraflar arasındaki kilitleri açacak ilk anahtar olabilir. Bu mukaddime, Abe'nin ara buluculuğu ile Tahran ziyaretinden önce gerçekleşti." görüşlerini paylaştı.
Japonya'nın ekonomik ilerleme ve kalkınmasını devam ettirebilmek için petrole ve Basra Körfezi'nin güvenliğine ihtiyaç duyduğunu ve bu nedenle tüm çabasını bölgedeki gerginliği bitirmek için harcayacağını kaydeden Süleymani, ekonomik ve ticari çıkarların Japonya için önemli olduğunu, Tokyo'nun Basra Körfezi'deki jeopolitik oyunlarda yer almadığını, ayrıca bu ülkenin İran ile özel bir ideolojik, siyasi ya da başka bir anlaşmazlığı da bulunmadığını ifade etti.
Çin'nin ABD ile Japonya'nın ortak rakibi olduğunu ve Trump'ın bu şekilde Abe'yi destekleyerek Japonya'nın uluslararası düzeyde oynayacağı rol ile Pekin'e karşı güç elde edeceğini savunan Süleymani, "Japonya ve ABD birbirlerinin eski düşmanı ancak yeni dostudur. Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentleri ABD'nin hedefi oldu. Ancak savaştan sonra iki ülke sanayi ve ekonomik alandaki geniş iş birliği sayesinde müttefik haline geldi." ifadelerini kullandı.
Abe'nin Trump tarafından tercih edilmesinin nedenlerinden birinin de İran'a "ülkelerin daimi dostları ve düşmanları olmadığı" mesajını vermek olduğunu ileri süren Süleymani, "Sürekli olan ülkelerin menfaatidir ve tüm savaşlar maddi, manevi büyük zararlardan sonra diplomasi kanalıyla son bulmaktadır. Tahran'ın yaptırımların lağvedilmesine yaptığı vurgu ve Washington'ın İran'ın nükleer silah üretmeyeceği yönünde güvence vermesi gerektiği yönündeki ısrarı dikkate alınarak, karşılıklı güvenin tesisi ve gerginliğin düşürülmesiyle ilgili taraflar dolaylı yollardan olumlu adımlar atabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Süleymani, ayrıca Japonya Başbakanı Abe'nin buradan elde edeceği her türlü kazanımın ülkesinde yakın zamanda gerçekleşecek seçimde içinde bulunduğu siyasi hareketin yararına olacağını ve parlamentoda daha fazla sandalye elde edebileceğini sözlerine ekledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.