“Arap Baharı Sürecinde Ortadoğu Ve Türkiye”
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Şahin, Suriye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, “Esat’ın gitmesi çok zor ama kalması da imkansızdır” dedi.
Şahin, Kahramanmaraş Türk Ocakları tarafından düzenlenen “Arap Baharı sürecinde Ortadoğu ve Türkiye” konulu konferansa katıldı. KMESOB konferans salonunda gerçekleştirilen etkinlikte, Tunus’ta başlayıp Suriye’ye kadar uzanan halk hareketlerini anlatan Şahin, Türkiye’nin de bu gelişmeleri yakından takip ettiğini belirtti. Arap Baharı’nı, Arap halk hareketleri olarak nitelendiren Şahin, bölgenin tarihi hakkında bilgiler verip şunları kaydetti:
“Arap Baharı dediğimiz bu gelişmeler, çıkışı itibariyle halka dayanır. Bu işi sadece ABD’ye mal etmek biraz kolaya kaçmak olur. Öncelikle bölgenin tarihine bakmak gerekiyor. 1940 ila 60’lı yıllar arasında bu ülkelerde literatüre devrim olarak geçen ama bana göre darbe olan yönetim değişiklikleri oldu. Yönetimi ele alıp kralı deviren bu liderler, halkla bir yola çıktılar ama halkı yönetimin içerisine katmadılar. Yönettikleri ülkeleri adeta bir aile şirketine dönüştürdüler. Bunların adı cumhuriyettir ama krallıkla aralarında hiçbir fark yoktur. Çünkü bu liderler kendi yerlerine de oğullarını hazırlıyorlardı. Bu nedenledir ki artık bu halklar harekete geçmiş ve yönetimleri devirmişlerdir.”
Arap Baharı’nın ekonomik nedenleri hakkında da bilgiler veren Şahin, Ortadoğu’nun nüfus artış hızının yüzde 2,5 gibi yüksek bir orana ulaştığını anımsattı. Şahin, “Böyle büyüyen bir nüfusa ekonomik gelecek hazırlamazsan, sürdürülebilir bir politika uygulamazsan bu bir yerde patlar” diye konuştu.
1945 ile 1990 arasında dünyanın 2 kutuplu olduğunu dile getiren Şahin, bu dönemde bazı Arap ülkelerinin ABD’yi, bazılarının ise Rusya’yı ağabey olarak gördüğünü kaydetti. Soğuk savaşın ardından bir çok ülkenin ağabeyini kaybettiğine işaret eden Şahin, “Bu diktatörler iktidarı ele aldıktan sonra tek başına ayakta kalamayacaklarını anladıkları için kimisi ABD’yi, kimisi ise Rusya’yı kendine ağabey seçti. Ama soğuk savaşın bitmesiyle bir çoğu ağabeysiz kaldı. Mesela Mısır ise her zaman ABD’ye yakın olmuştur. ABD, 1979’dan bu yana her yıl ortalama bir milyar 200 milyon dolar Mısır’a yardım eder. Bunun yanında silah yardımı yapar. Bunun karşılığında da Mısır, kendinin değil İsrail’in korunmasını sağlar” ifadelerini kullandı.
Konuşmasının ilerleyen bölümlerini ise Suriye’ye ayıran Şahin, Esat yönetiminin gitmesinin çok zor ama kalmasının ise imkansız olduğunu vurguladı. Suriye’de bugün yaşanan katliamın bir benzerinin de baba Esat tarafından 82’de gerçekleştirildiğini anımsatan Şahin, şöyle konuştu:
“Şimdi bazen ‘Suriye’de ne işimiz var’ sorularıyla karşılaşıyoruz. Suriye’de öyle bir yapı var ki, 15 yaşındaki bir kız çocuğu karakola alınıyor ve ailesi bunun akıbetini bile soramıyor. Soran olursa ondan da haber alınamıyor. Suriye’de insanlar kimliksiz doğup, kimliksiz ölüyor. İşte böyle bir yapıdan bahsediyoruz. Bu devamlı böyle gitmezdi ve en uygun zamanda bu dönemdi ve olaylar başladı. Bugüne kadar 70 bin insan hayatını kaybetti, yüz binlerce insan başka ülkelere sığındı. Suriye’nin içerisinde 5-6 milyon insanın yurtlarından ayrılarak başka yerlere göç ettiğini biliyoruz. İşte bu nedenlerle Suriye’de Esat’ın gitmesi zor ama kalması artık imkansızdır.”
Türk Ocağı Başkanı Dr. Abdullah Tekinşen, eğitimciler ve çok sayıda kişinin katıldığı konferans, soru cevap bölümüyle son buldu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.