Avukatlar günü kutlandı
5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle, Kahramanmaraş Barosunun düzenlediği gecede konuşan Baro Başkanı Av.Metin Doğan, öncelikle yargının temel unsuru ve demokratik hukuk sisteminin ayrılmaz öğesi avukat meslektaşlarının 5 Nisan Avukatlar Gününü kutladı, başta üç gün önce ebedi yolculuğa uğurladığımız Av.Sefa ARSLAN olmak üzere ahirete irtihal eden tüm meslektaşları yanında, 30 Mart 2012 günü görevi nedeniyle uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Afyon Barosuna kayıtlı Av.Hüseyin Burhan AYHAN’ı ve yine görevi nedeniyle uğradığı silahlı saldırı sonucunda vefat eden Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde görevli Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç'ı rahmetle andı, yargı mensuplarına görevlerinden dolayı yapılan bu saldırıları da nefret ve şiddetle kınadıklarını söyledi.
Ramada Oteli’ndeki program saygı duruşu ve istiklal marşının okunması ile başladı, arkasından gelenekselleşen yeni bir avukatlık kanunu ihtiyacının karşılanmasında bu gün hedefe yaklaşılmış olması sevindirici bulan Baro Başkanı Metin Doğan, konuşmasının devamında; “Türkiye Barolar Birliği öncülüğünde yürütülen çalışmalarda sona gelinmiş, hazırlanan taslak metin Barolar Birliğinin sitesinde avukatların görüş ve önerilerine açılmıştır. 14-15 Nisanda yapılacak Başkanlar Kurulu toplantısında yasa taslağına son şekli verilerek Adalet Bakanlığına gönderilecektir.
Yeni yasa ile devlet sınavı şeklinde hakim savcı adayları ile ortak avukatlık sınavı getirilmekte sınavın yılda iki kez yapılması ve 70 barajını geçenlerin staja başlatılması öngörülmektedir. Bu yasa taslağı ile avukatlık stajı iki yıla çıkarılmakta ve avukatlık akademisi kurulması düşünülmektedir. Uzman avukatlık, tüm tüzel kişilerin yargı mercilerinde avukatla temsili zorunluluğu, sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğunun kapsamının genişletilmesi, mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesi düşünülen yeniliklerdir. Taslak ile getirilmek istenilen bir başka ve belki en önemli yenilik Adalet Bakanlığının barolar ve avukatlık mesleği üzerindeki vesayetinin kaldırılmasına yönelik düzenlemelerdir. Daha birçok konuda yenilikler içeren taslak belli bir meslek yılını dolduran avukatlara yeşil pasaport verilmesi talebini de içermektedir.
Adalet Bakanlığından ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden talebimiz değişiklik taslağının kuşa dönüştürülmemesi ve reformist bir yasa olarak çıkarılmasının sağlanmasıdır. Çünkü savunmanın güçlü olmadığı bir yargı sisteminde adil yargılama yapmak da mümkün olmayacaktır. Öyle ki yapılacak Avukatlık Kanunu’yla avukatlığın gerek kurumsal ve gerekse bireysel olarak işlevselliği artırılmalı, Avukatlık mesleğine hak ettiği itibar kazandırılmalı, avukatlara delil toplama yetkisi verilmeli, silahların eşitliği ilkesi mutlak surette sağlanmalı ve daha önemlisi Avukatlık Kanunu’yla verilen yetkilerin işlerliği sağlanmalı, bu kanunla verilen yetkilerin başka bir kanun ya da yönetmelikle kaldırılması engellenmelidir.
Yargının demokratik biçimde işleyebilmesi, bu bağlamda yargısal süreçte ve işleyişte demokrasiden söz edilebilmesi için her şeyden önce iddia ve savunma makamlarının eşit koşullarda ve konumda bulunmaları, hükümetlerin avukatlara bu olanakları sağlamaları, kamu otoritelerinin görevlerini yerine getirmede avukatlara yardımcı olmaları gerekir.
Nitekim Türkiye’nin de taraf olduğu Havana Kuralları’nın 21.maddesi; “ellerinde veya denetimleri altında bulunan gerekli bilgileri, dosyaları ve belgeleri, avukatların müvekkillerine etkili bir hukuki yardım verebilmelerini sağlayacak yeterli bir sürede ulaşmalarını temin etmenin, kamu makamlarının görevi” olduğu ifade edilmektedir.
Benzer bir düzenleme Avukatlık Kanunumuzun 2.maddesinde mevcut olup buna göre de gerek yargı organları, gerekse diğer kamu kurum ve kuruluşları avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadırlar. Bu çerçevede ifade etmek isteriz ki, avukatlar kamu makamlarından mesleklerini yaparken gereken desteği ve yardımı görmemekte, dahası engeller ve engellemelerle karşılaşmaktadırlar.
Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “adil yargılanma hakkı” başlıklı 6.maddesinin 3/a-b maddesi hükmüne göre her sanık ve elbette sanık müdafii; “kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda ve ayrıntılı biçimde bilgili kılınmak, savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklarla sahip” olmak hakkına sahiptir. Ne var ki uygulama bu şekilde değildir. Şöyle ki iddia ve savunma makamlarının gerek sahip oldukları fiziksel koşullar, gerekse yargılama sürecindeki işlevleri itibariyle eşit olmaları gerekir. “Silahların eşitliği” olarak ifade edilen bu ilke, Türkiye’de, sadece duruşma salonlarındaki avukat-savcı yerleşmesiyle, duruşma sırasında ve duruşma arasında hâkim savcı yakınlığı ve işbirliği ile ihlal edilmemekte, bunun dışında dosyaya ve delillere erişim konusunda da avukatların aleyhlerine olacak biçimde işletilmektedir. Oysaki silahların eşitliği ilkesi savcının delillere eriştiği anda savunmanın da delillere erişmesini emreder. Türkiye uygulamasında avukat, dosyaya ve delillere bırakın soruşturma aşamasını, kimi davalarda kovuşturma aşamasında dahi tam anlamıyla erişememektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen gider avansı hak arama hürriyetinin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Tüm giderlerin peşin alınması yerine sadece tebligat giderleri için avans alınması, keşif ve bilirkişi masraflarının ön inceleme aşamasından sonra yatırılması daha doğru olacaktır. Yasama organı tarafından Çek Kanununda yapılan değişiklikler de alacaklıların mağduriyetine neden olmuştur. İcra İflas Kanununda yapılması düşünülen değişiklikler gerçekleştiğinde ise alacakların tahsili adeta imkansız hale gelecektir. Meclis ve siyasi irade bu tür değişiklikleri yaparken her borçlunun bir alacaklısı olduğunu ve asıl mağdur olanın da alacaklılar olduğunu asla unutmamalıdır. Aksi takdirde yasal yollardan alacağını alamayan insanlar sorunlarına kendileri çözüm arama yoluna gideceklerdir ki bu da toplumsal barışa ve huzura zarar verecektir. Meclisin Yargının hızlandırılması paketi kapsamında görüşeceği İcra İflas Kanunu değişikliklerinde Baroların ve Barolar Birliğinin talep ve uyarılarını dikkate almasını istiyoruz. Uyapın kullanımında avukatlardan ücret alınması avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliği ile bağdaşmamaktadır. Bakanlığın bu yöndeki ısrarından bir an önce vazgeçmesi ve tüm uyap hizmetlerinin avukatlara ücretsiz sağlanması gerekir. Bu olumsuzlukların yanında Ceza temyiz harcının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ise olumlu bir gelişmedir.
İçinde bulunduğumuz günler demokrasi tarihimiz açısından dönüm noktası niteliğindedir. Sembolik bir şekilde de olsa 12 Eylül ihtilalını yapanların yargı önüne çıkarılması ülkemiz açısından ümit vericidir. İhtilal yapmak isteyenlerin ve hatta bunda başarıya ulaşanların yargı önünde hesap verebilmesi demokrasi standardımız açısından önemli bir eşiğin aşılması anlamına gelmektedir.
Ülkemizin geçmişin tüm zihni tortularından kurtulabilmesinin yegane yolu toplumsal barışı tesis edecek yeni ve sivil bir Anayasanın bir an önce yapılmasıdır. Türkiye’deki Anayasal gelişmelerin tarihine bakıldığında halkın iradesi ile yapılmış Anayasa yoktur.
Bu nedenle, Anayasadaki vesayetçi anlayış, değişen şartlar, gelişen toplumsal ihtiyaçlar ve demokrasi anlayışının toplumun geneline yayılması, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesine olan ihtiyaç ülkemizde toplumsal uzlaşmaya dayanan yeni bir anayasa talebini gündeme getirmiştir.
Yapılacak Yeni Anayasada;
- Toplumun tüm kesimlerini kapsayan, kronikleşmiş ülke sorunlarına çözüm üreten, çeşitli gerekçelerle ötekileştirilen halk kesimleri ile devleti barıştıracak, vesayetçi sistemin tüm kurumlarını lağvederek halkın iradesini esas alan bir anlayış ve düşünce temel alınarak yapılmalıdır.
- Devletin demokratik ve çoğulcu yapıda örgütlenmesini düzenlemeli, hak ve özgürlükleri sınırlayıcı ve seçici değil bilakis hak ve özgürlükleri tanıyan ve güvence altına alan bir felsefeye sahip olmalıdır. Devleti bireye karşı koruyan 82 Anayasasının mantığından sıyrılarak bireyin hak ve hukukunu önceleyen bir anlayış benimsenmelidir.
- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, devletle bireyler arasındaki hukuki bağı ifade etmeli, vatandaşlık tanımı etnik temele dayanmamalıdır. Vatandaşlar arasında etnik köken, dil, din, mezhep, cinsiyet, ideolojik düşünce ve benzeri hiçbir ayırım gözetilmemelidir.
- Yeni anayasanın dilinin açık, anlaşılır, teknik deyimlerden olabildiğince arınmış, sadece anayasa uzmanları ve yüksek mahkeme yargıçları tarafından değil, sıradan vatandaşlarca da okunup anlaşılabilir içerikte ve yalınlıkta olması, gereksinin duyulduğunda anayasal sistem içinde değiştirilmesi mümkün olacak şekilde yapılması gerekir.
- Sivilleşmeye bağlı olarak, Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde değil, daha alt düzeyde, milli güvenlik uzmanlarının da katılacağı ve bakanlar kuruluna bilgi sunan bir kurum haline gelmeli ve kanunla düzenlenmelidir.
- Demokratik ülkelerde olduğu gibi, Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı, Milli Savunma Bakanlığı güvenlik ve savunma ile ilgili konularda hükümet adına tasarrufta bulunmalıdır.
- Savunma; iddia ve hükümle birlikte yargının kurucu unsurudur. Bu husus gözetilerek savunmanın ve onun örgütü olan baroların yeni anayasada yargı bölümünde düzenlenmesi gerekir.
Bu temel prensipleri ortaya koyarken Kahramanmaraş Barosu olarak temennimiz; temel hak ve özgürlükleri genişleten ve koruyan, eşitlikçi, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu, erklerin ve devlet kurumlarının çatışmasını engelleyen, yargının tarafsız ve bağımsızlığını sağlayabilen, hukukun üstünlüğünü esas kabul eden, darbelere kapıları kapatan, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini koruyan, modern ve nihai bir Anayasanın yapım çalışmalarının bir an önce sonuçlandırılmasını ve 2013 yılı içerisinde yeni anayasanın yürürlüğe girmesini arzu ediyoruz.
Kahramanmaraş Barosu geçmiş dönemde görev yapan Baro Başkanlarımız ve kurul üyelerimiz sayesinde ciddi bir kurumsal kimlik kazanmıştır. Meslektaşlarımıza verilen hizmetlerin kalitesi artmış, sosyal olaylara duyarlı bir baro haline gelmiştir. Bu vesile ile baromuzun kuruluşundan bu yana görev alan tüm meslektaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Biz de kurumsal kimliğimizi daha ilerilere taşımak için hizmet etmenin bilinci ve gayreti içerisindeyiz. Sayın Meslektaşlarım, baromuza ait arsaya bir sosyal tesis yapılması için Barolar Birliği nezdinde çalışmalarımız devam etmektedir. Birlik tarafından gönderilen teknik ekip arsa üzerinde incelemelerde bulunmuş ve olumlu görüşle raporunu hazırlayarak birliğe sunmuştur. Birliğin Nisan ayı yönetim kurulu toplantısında yapım işi görüşülecek ve inşallah olumlu bir karara varılacaktır. Sosyal tesisin Barolar Birliği tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde Baromuz kısa bir süre içerisinde daha güzel çalışma mekanlarına sahip olacaktır. Bu programın hazırlanmasında emek ve gayretini esirgemeyen yönetim kurulu üyelerimize ve baro personelimize teşekkür ediyorum. Bir sonraki 5 Nisanda yeni bir avukatlık kanununa ve sivil bir anayasaya kavuşmuş olmamız dileğiyle, Tüm konuklarımıza katılımlarından dolayı teşekkür eder, saygılar sunarım” dedi.
ÖDÜL TÖRENİ
Başkan Doğan’ın konuşması ardından, emeği geçen baro başkanlarına plaketler verildi, bunu mesleğe 30 yılını veren avukatlara verilen plaketler takip etti.
Canlı müzik eşliğinde, yemekli toplantının finalinde sahneye Türk Sanat Müziğinin güçlü yorumcusu Hüner Coşkuner çıktı. Coşkuner, birbirinden güzel şarkıları misafirlerinin kulaklarının pasını sildi, salondakilere adeta müzik ziyafeti çekti.
Geceye katılanlar arasında, Vali Vekili Servet Güngör, vali yardımcısı Dr.Erkan Bulgan, Belediye Başkanvekili Cevdet Kabakçı, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Küçük, İl Jandarma Komutanı İsmail Cömert,Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Turgay Ateş, KSÜ Rektörü Prof.Dr.M.Fatih Karaarslan ile savcılar, hakimler ve avukatlar katılırken, gecenin finalindeki çekilişte şanslı misafirlere saat hediye edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.