Baş Başa’da Karakoç Yâd Edildi

Baş Başa’da Karakoç Yâd Edildi
Program boyunca Karakoç’un kişiliği, hayata bakışı ve insanlarla ilişkileri de ele alındı.

Kahramanmaraş’ın Ekonomi, Kültür ve Siyasetini ele alan, 96.6 cesur fm de her Çarşamba 17.00-19.00 saatleri arasında Anadolu Bakış Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Alper Gültepe’nin hazırladığı ve Kahramanmaraş Yorum Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kürşad Kerem Akçakale’nin yorumladığı Baş Başa programının bu haftaki konukları Karakoç ailesi oldu.

Merhum Abdurrahim Karakoç’un yeğenlerinden, Bahattin Karakoç’un oğlu eğitimci-yazar Oğuz Karakoç ile Eğitimci Mesut Karakoç’un katıldığı programda, Abdurrahim Karakoç’un kendi sesinden okuduğu şiirler ve bestelenip şarkı olan eserlere de yer verilirken, program boyunca Karakoç’un kişiliği, hayata bakışı ve insanlarla ilişkileri de ele alındı.

KAYIP SADECE BİZİM DEĞİL; MARAŞ’IN, TÜRKİYE’NİN

Merhum Karakoç’un yeğenleri Baş Başa programında şunları söyledi; “Tabi ki amcamızın vefatının hüznü var fakat canı veren de alan da Allah. Sabırla katlanıyoruz. Kayıp sadece bizim değil; Maraş’ın, Türkiye’nin, tüm edebiyat camiasının, kendini Türk-İslam davasına adamış herkesin açık kaybıdır. Ama önemli olan; ne zaman, nerede vefat ettiğinden ziyade nasıl vefat ettiğidir. Dolayısıyla amcamıza cenab-ı haktan gani gani rahmet, kalanlarına da sağlık, sıhhat, uzun ömürler niyaz ederiz. Amcamıza kendi sözlerimizden ziyade basında çıkmış onla ilgili söylenmiş sözlerle cevap vermek istiyorum. Amcamız Mihriban şiiriyle öne çıkarılmaya çalışılıyor. Oysa amcamın bütün eserleri birbirinden değerli birbirinden güzeldir. O aslında hem bir halk şairi de hem de bir “hak” şairidir. Tasavvufi şiirleri çok öndedir. Ve dikkat ederseniz, halk şiirlerine baktığımızda sonu mutlaka Allah aşkına dayanır. Onda ki aşk aslında Allah aşkıdır. Mihriban da yine güzel bir şiir, bestelenmiş halk türküleri arasındadır,  ama biraz onu ön plana çekilmiş gibi görünüyor. Ayrıca açıklık getirmek istediğim bir konu var. Ben amcamın Mihriban üzerine yazdığı 3 tane şiir tanıyorum. Bunlardan biri 70-80 li yıllarda bestelediği “Unutursun Mihribanım” türküsüdür.

Sarıca düzünde bir yığın toprak,

Sulanır eğer gözyaşlarımla

Mihriban Mihriban uyanda bir bak

Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda…

MEKTUP YAZDIM HASANA, HA HASANA HA SANA

Oğuz ve Mesut Karakoç, Mihriban şiirinin neden yazıldığına da şu şekilde cevap verdi.

“Mihriban onun şiirlerinde bir simgedir. Zannetmiyorum amcamın Mihriban ile bir ilişkisi olsun. Zaten şairler şiirlerinde bazı simgeleri kullanırlar amcamızın simgesi de Mihriban dır. Biz her yıl yaz tatillerinde Abdurrahim amcamla birlikte olurduk. O zamanlar belediye de muhasebelik yapıyordu. O yıllarda çıkan hasana mektuplar adlı  eseri vardı ve ilk sayfası şöyleydi; “Mektup yazdım hasana, ha hasana ha sana…” gayet anlamlı bir cümle, her şeyi anlatıyor.

OTUZ CİVARINDAKİ DAVADAN AVUKATSIZ BERAAT ETTİ

Abdurrahim Karakoç’un otuza yakın davadan avukat tutmadan beraat etmesi konusunda şunları söyledi. “Amcam objektif olmayı bilirdi. Ve benim tespitim bu kitaplarda yoktur ama iki önemli hususiyeti görüyorum.

Bunlardan bir tanesi; dedem harp yıllarında Arapça ve Farsça’yı kendi imkanlarıyla öğrenmiş ve amcamda şiirlerinde genellikle Allah sevgisini işlemiştir.

Bir özelliği daha vardır. Nedenini bilmiyorum yaşadığı şartlardan mıdır, havasından suyundan mıdır o da; çok celallidir.

Otuza yakın mahkemeye düşmüştür. Tabi ki hiciv de ustaysanız, bazı şeyleri tenkit ediyorsanız, zulme baş kaldırıyorsanız, halkın isteklerini-mağduriyetini dile getiriyorsanız mesela doktor bey gibi hakim bey, mebus bey gibi, bunları dile getiriyorsanız tabi ki siz bazıları tarafından mahkemeye verileceksiniz. İşte bunlardan dolayı yakın zamana kadar davası olmuş bunların hiç birinde avukat tutmayarak kendi kendisini müdafaa etmiştir.

Amcam kendisini şöyle tanıtmaktadır;

 “İman kaynağımdır, islamın dışında arama beni,

Muhammed-ül emin tek kılavuzum, putların peşinde arama beni.

Hak kelam duyduğum, kitap Kur’an dır.

Dolduğum doyduğum kitap Kur’an dır,

Beşerin boşunda arama beni…”

KITLIK YILLARINA RAĞMEN BEN HALA ÇOCUKLUĞUMU SEVERİM

Merhum Abdurrahim Karakoç kendi hayatını kendi şiiriyle anlattı; “1932 yılında dünyaya gelmişim çocukluğum şöyle böyle geçti, Kıt imkanlarla kıtlık yıllarına rağmen ben hala çocukluğumu severim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşalenin olamayışından kaynaklanıyor gibi mi geliyor. Boşluğu mu şiirle doldurmaya çalıştım. Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.

AHİRETTEKİ ÖDÜLÜ ARZULARDI

Herkesin bildiği gibi amcamın vefatı ile ilgili haberlerde Tacettin Dergahına defim konusuydu. Biz de buna inanmıştık. Ve son dakikaya kadar da bu ümidimizi yitirmemiştik. Başbakanımızın da bu konuda talimatları vardı. Ancak son anda bir değişiklik oldu. Şuan da yattığı yerde ulu bir zaatın yattığı yerdir.

Ayrıca merhum Karakoç’un kazandığı ödüllerle ilgili şunları söyledi.

“Amcam ödül ayırt etmezdi çünkü ödüllerle ilgilenmezdi. Bir gazete yazısında okudum. Şöyle yazıyordu. Gençlik yıllarımda bir ödül törenine gitmiştim, Abdurrahim Karakoç’un da adı geçiyordu fakat kendisi yoktu.

Buradan da gördüğümüz gibi amcam değil ödülleri kıyaslamak ödüllerle de ilgilenmezdi.

O ödülleri bu dünyadan istemezdi o öbür tarafta ki ödülleri arzulardı.”

SANATÇI HALKIN SANATÇISIDIR

Yine mesela devlet sanatçıları vardır. Amcam devlet sanatçılarına da karşıydı. Sanatçının devlet sanatçısı olmaz. Sanatçı halkın sanatçısıdır derdi.

Aşık Mahsuni şerif de şehrimizin yetiştirdiği en büyük ozanlardan birisiydi. O da amcam gibi çıkış çizgileri aynıydı. Her ikisi de halkın ezilmişliğini ortaya çıkarmak, halkı bilinçlendirmek için vardı. Hatta hatırlıyorum Kanal 7 de birlikte bir programa çıkmışlardı. Ve aşık Mahsuni Şerif’in amcam hakkında ondan çok şey öğrendiğini dile getirerek ondan çok şey öğrendiğini söylemişti. Bir yazısında da amcamla birlikte Maraş’ın ilçelerini birlikte gezip görmeyi düşünmüşler. Fakat maalesef Mahsuni Şerif in rahatsızlığından dolayı da bu gezi gerçekleşmemiştir.

“Amcam’ın bir felsefesi vardır. Kimseyi incitmemek ve incitilmemek. Veda hutbesinde olduğu gibi “Zulmetmeyeceksin, Zulme de Maruz Kalmayacak” diye düşünürdü. Hakkı olmayan şeylerin alınması karşı çıkardı” dedi.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.