Domuz Tepe Höyüğü Turizme Kazandırılsın!
Höyükler kentlerin tarihini anlatan geçmişin yaşam izlerini üzerinde barındıran önemli kalıntılardır. Kahramanmaraş’ta merkez ilçesi içerisinde 10 höyük bulunduğu biliniyor. Bunlar; Cinci, Çamurlu, Erkenez, Güllü, Hacısarı çiftliği, Kaybelli, Köftül, köprü, Topaloğlu ve Üngüt höyükleridir. Bu 10 höyük korumasız olarak tahribata açık bulunurken domuz tepe höyüğü tam tersine koruma altında yıllardır bilim adamlarına ve tarihimize ışık tutuyor. Bu höyüğün turizme açılması durumunda ciddi bir getirisinin olacağı belirtiliyor. Yapılan kazılar da Halaf kültürüne ilişkin bilgi ve bulgulara ulaşılan Domuztepe Höyüğü’ndeki kazılarda kalkolitik çağa ait ilk kez bu kadar büyük yerleşmeye rastlandı. California Üniversitesi’nden Prof. Dr. Elizabeth Carter ve Manchester Üniversitesi’nden Dr. StuartCampel’in başkanlık ettiği ve 22 Temmuz’da başlayan kazı, 24 Eylül’de sona erecek. Höyüğün yamaç ve tepesindeki iki noktada 1995 ve 1996’da yapılan kazılarda, 6 bin 500 yıl öncesine tarihlenen yuvarlak şekilli mimari kalıntılar, boyalı çanak ve çömlekler, muhürler ve bazı taş aletler gün ışığına çıkarıldı. Kahramanmaraş’ta bulunan ve 7000 yıl öncesine tarihlenen Halaf kültürüne ilişkin bilgi ve bulgulara ulaşılan Domuztepe Höyüğü’ndeki kazılarda, kalkolitik çağa ait ilk kez bu kadar büyük yerleşmeye rastlandığı, bunun çok önemli bir gelişme olduğu belirtildi.
KÖŞELİ YAPILAR DİKKAT ÇEKTİ
Kalkolitik dönemin geleneksel yapı şeklinin oval olduğuna dikkati çeken arkeologlar, Domuztepe’de bu yıl, köşeli olarak tanımlanan kare ve dikdörtgen mimari yapıların ortaya çıkarıldığını kaydetti. Kazı sırasında elde edilen bilgi ve bulguların Kelibişler Köyü’ndeki kazı evinde değerlendirildiğini anlatan Uzmanlar, şu değerlendirmeyi yaptı: “Kazılarda elde edilen eserler, çizimleri yapılıp temizlendikten sonra tasnif ediliyor. Höyükte ortaya çıkan mimari kalıntıların niteliği belirlenmeye, bulunan eserler tanımlanmaya çalışılıyor. Çalışma kapsamında kazıların yanı sıra, Halaf kültürünün yöredeki yayılımının öğrenilmesi amacıyla bir de jeofizik çalışma gerçekleştirilecek. Kazının bu yılki bölümünde kalkolitik çizgiler taşıyan 5-6 mühür bulundu. Bunlar, özel mülkiyetin gelişmeye başladığını belirtiyor. Önceki yıllarda 32 iskeletin bulunduğu toplu mezar ortaya çıkarılmıştı. Bunların bir toplu katliamı mı yoksa törensel bir sonuç mu olduğu araştırılıyor.”Domuztepe’nin Roma ve Bizans döneminde mezarlık olarak kullanıldığını bildiren Beyazlar, yeni bir açmada pişmiş toprak kap bulunduğunu belirttiler.
YAPILAN ÇALIŞMALAR
Domuztepe Kahramanmaraş bölgesinde yapılan bir yüzey araştırması sırasında bulunmuştur. Kazı çalışmaları 1995 yılında başlamış, bugüne kadar 2500 m² alan açığa çıkarılmıştır. M.S. 1000 yıllarına kadar kullanılmaya devam etmiş büyük bir Roma yapısının kalıntıları ve küçük bir Hristiyan mezarlığı da ortaya çıkarılanlar arasındadır. Ancak kazı çalışmaları özellikle Neolitik kalıntılar üzerine yoğunlaşmaktadır. Diğer arkeolojik alanlarda tarih öncesi tabakalar çok derinlerde, daha yeni arkeolojik tabakaların altına gömülmüşken Domuztepe’de bu kalıntıların yüzeye bu kadar yakın olması nedeniyle kazı çalışmalarında çok sayıda arkeolojik buluntuya rastlanılmaktadır.Domuztepe’de yapılan kazılar şehir yaşamının nasıl başladığını anlamamıza yardımcı olması nedeniyle önem arz etmektedir. Höyüğün yüzeyinden toplanan çanak çömlekler, M.Ö. 5500’lerde höyüğün neredeyse tamamına yerleşilmiş olduğunu gösterir. 7000-8000 yıl kadar önce yerleşimin büyüklüğü 20 hektara ulaşmıştır ve bu yönüyle Domuztepe, şehirlerin ortaya çıkışından önce Orta Doğu’da bilinen en büyük yerleşim merkezi Domuztepelilerin yaptıklarına benzeyen ince ve boyalı çanak çömlekler Güneydoğu Anadolu’dan Kuzey Irak’a kadar olan geniş coğrafyada karşımıza çıkmaktadır. Adını Suriye’de ilk kez keşfedildiği TellHalaf höyüğünden alan bu “Halaf” çanak çömlekleri yüksek derecelerde pişirilmiştir ve karmaşık desenlerle boyanmıştır. Domuztepelilerin başka bölgelerle de bağlantıları vardır. Yüzeyleri perdahlı çanak çömlekler ve kazıma bezemeler bölgenin güneyi ve batısında bulunanları andırırken, bazı figürinler ise İç Anadolu’da üretilenlere benzemektedir. Volkanik patlamalar sırasında oluşan bir doğal cam olan obsidiyen Domuztepe’ye Kapadokya ve Doğu Anadolu’dan, hatta zaman zaman bugün Ermenistan olan bölgeden getirilmiştir. Domuztepe’nin kendisinden daha eski ve daha yaygın Neolitik kültürlerle olan benzerlikleri ölülerine uyguladıkları işlemlerde de göze çarpmaktadır.
Müze teşhir salonu için hazırlanan yeniden kurma çalışmaları Domuztepe’de ele geçen bir avluyu temel almaktadır. Avluyu çevreleyen yapılar yangın geçirmiş, yapılardan birinin içinde rafta duran çömlekler kırılarak yere düşmüş ve yapının yıkılmasıyla birlikte gömülmüştür. Arkeologlar ve konservatörler çömlekleri şu anda görünen hallerine getirebilmek için mümkün olduğu kadar çok parçayı birleştirip yapıştırmıştır. Bu çömlek grubu, büyük ihtimalle yiyecek ve içecek hazırlamak, depolamak ve servis etmek amacıyla kullanılmış olan büyük kaplardan oluşmuştur. Yanmış yapının kalıntılarından anlaşılan, kerpiç duvarların taş temel üzerine oturtulduğu ve bu sayede duvarın alt kısmının kuru tutulduğu ve sağlamlaştırıldığıdır. Ayrıca kamış ve çamurla örülmüş, ahşap dikmelerle desteklenen düz bir çatıya dair izler de bulunmuştur. Domuztepe’de değişik yapı tipleri ele geçmiştir. İnsanlar binalar yapmak için kerpiç, taş, sıva, saz, hasır ve ahşap gibi malzemeler kullanmıştır. Domuztepe evlerinin tam olarak nasıl göründüğünü bilemiyoruz fakat bir kabın üzerine yapılmış olan resimlere göre evler oldukça yüksek, hatta belki iki katlıdırlar ve sazlardan örülmüş çatıları mevcuttur. Domuztepe’de bulunan mezarlar, ölülerin geçirdikleri işlemler açısından diğer Neolitik yerleşimlerle benzerlikler gösterir. İskeletler genellikle kırılmış ve başın gövdeden ayrılmasına özen gösterilmiştir. Bazı iskeletler ise tam olarak ele geçmiştir, bunlar genellikle küçük çocuklara aittir. Ölüm Çukuru, insan ve hayvan kemiklerinin kırık çanak çömlek parçaları ve başka eserlerle karıştırılarak gömüldüğü geniş bir mezar çukurudur. İnsan kemiklerinin çoğunluğu doğranmış ve çakmaktaşı aletlerle etleri sıyrılmıştır. Kemikler ayrıca pişirilmiş ya da ısıtılmıştır, insan eti yenmiş olması ihtimali vardır. Ölüm Çukuru’nun en alt tabakasında sekiz sığıra ait kemikler ele geçmiştir, sekiz sığırdan 2000 kişilik bir ziyafet vermeye yetecek kadar et çıkmaktadır. Bu kemiklerin hemen üzerindeyse kırılmış insan ve başka hayvan kemikleri bulunmuştur, hayvan kemikleri içinde bir köpek kafatası da vardır.
(Serpil Çetin)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.