İlham müziğin kendisinden geliyor
"Game Of Thrones" dizisinin tema müziğine yaptığı uyarlamayla da bilinen dünyanın en çok satan klasik-crossover piyanisti unvanına sahip Maksim Mrvica, kariyerine ve yeni projelerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Mrvica, "Klasik müziği değişik bir tarzda sunmayı denedim. Çünkü genç insanların klasik müziğe çok fazla ilgisi olmuyor. Böyle giderse bir gün gelir, geleneği devam ettirecek kimse kalmaz." diye konuştu.
Mrvica, klasik müziği dokuz yaşından beri icra edip bu alanda eğitim aldığını belirterek, 15 yıl önce ise farklı dinleyici kitlelerini hedefleyen crossover müzik yapmaya karar verdiğini söyledi.
Klasik müzik konserlerini ışık şovlarıyla daha farklı ve günümüz gençleri için kabul edilebilir bir tarzda sunmaya başladığının altını çizen sanatçı, şunları kaydetti:
"Siyah takım elbisem yerine mavi saçlarım, farklı kıyafetlerim vardı. Çünkü genç insanların kendileri gibi görünen sanatçılarla daha kolay bağ kurabildiklerini gördüm. Klasik müziğin ciddi ve soğuk bir atmosferi var. Genç insanların bununla bağ kuramayacaklarını düşündüm. Bunların sonucunda ise müziğimin kendisini de değiştirmeye başladım. Yeni bir şey denemeyi, tecrübe etmeyi, keşfetmeyi istedim."
"Müzik için ilhamı yine müziğin kendisinden alıyorum"
Maksim Mrvica, sanatla ve müzikle uğraştığı için kendini çok şanslı hissettiğini aktararak, "Her gün uyandığımda Beethoven ve Bach gibi tarihteki en yetenekli insanların yaptığı işlerle uğraşıyor, o parçaları çalıyorum. Bu her zaman için ilgi çekici. Hiçbir zaman sıkıcı, kendini tekrar eden bir iş değil. Çünkü her seferinde farklı konserlerde, farklı parçalarla, farklı dinleyicilerle karşı karşıyasınız. Ben çok şanslıyım." ifadelerini kullandı.
Klasik müzik ile crossover müziği karşılaştırmanın zor olduğunu vurgulayan Mrvica, "Crossover, bir grupla 10 bin insana çaldığınızda çok büyük enerjisi olan bir tür ve sahnede bütün o ışıkların altında olmak heyecan verici. Klasik müzik ise 9 yaşımdan beri yaptığım şey. Bu yüzden biraz daha özel bir yere sahip bende." dedi.
Başarılı müzisyen, "New Silk Road" (Yeni İpek Yolu) adlı yeni albümüne ilişkin şunları söyledi:
"İpek Yolu tarihteki en büyük projelerden biri. Doğuyu ve batıyı birbirine bağlıyor. Bunun ilginç olduğunu düşündüm. Bizim de Çin’den başlayıp Rusya’ya uzanan oradan Hindistan, Avrupa ve ardından tekrar Çin’e giden bir melodimiz var albümde. Bu ülkeleri dolaşan bir müzik yolculuğu oldu. 7 dakikalık parçalarla değişik ülkelere ve o ülkelerin farklı karakterlerine yolculuk yapıyorsunuz. İpek Yolu'nun albüm için ilginç bir isim olacağını düşündüm bu yüzden."
Hayatını ve ruhunu müziğe adadığının altını çizen Mrvica, "Ben müzik için ilhamı yine müziğin kendisinden alıyorum. Yeni bir müzik yaparken de sahnede bir şey sergilerken de ilham, müziğin kendisinden geliyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Savaş, müziğimi değil hayatımı etkiledi"
Saniyede 16 nota çalabilen ve dünyanın en hızlı piyanisti olarak tanınan Mrvica, yetenek ve çalışmanın birbirini tamamladığına dikkati çekerek, "Biri diğeri olmadan çok fazla ilerleyemez. İyi bir müzisyen olmak ve başarılı olmak için ikisine de ihtiyacınız var. Çalışma azmini sonradan edinebilirsiniz ama yeteneğin doğuştan geldiğine inanıyorum. Birini seçmek zorunda olsaydım muhtemelen yeteneği seçerdim. Çünkü çalışmaya daha sonra da başlayabilirsiniz. Ama yetenekle doğmazsanız yerine koyabileceğiniz bir şey olmaz." diye konuştu.
Maksim Mrvica, Hırvatistan'ın küçük bir şehrinde doğduğunu söyleyerek, şu bilgileri verdi:
"Bugün olduğum yere gelmek uzun zamanımı aldı. Çok şeyden fedakarlık ettim ve çok çalıştım. Bu yüzden çok mutluyum. Eğer bir insan hırslıysa her zaman daha başka neler yapabileceğini düşünür ve kendisini hep daha iyilerle kıyaslar. Ben hayatımda çok şey gerçekleştiren şanslı bir insanım. Hiçbir zaman ailemden ya da arkadaşlarımdan beni yüreklendiren ya da kariyerime yardımcı olan birileri olmadı. Her şeyi kendi başıma yaptım. Ama aynı zamanda hep daha fazlasını yapabileceğimi, yeni şeylere açık olduğumu düşündüm. Bununla birlikte sahip olduğumla yetinip mutlu olmayı da bildim çünkü bunun için çok yol katettim."
Hırvatistan'da gerçekleşen savaşa genç yaşında şahit olduğunu söyleyen sanatçı, "Savaş, müziğimi değil hayatımı etkiledi. Bakış açımı değiştirdi. Neyin önemli olduğunu görmemi sağladı. Yeni bir insan haline geldim. Bodrum katlarında ve barınaklarda yaşadım uzun süre. Tehlikeli bir dönemdi ama seni öldürmeyen şey güçlendirir diyorum her zaman. Bu da beni daha güçlü yaptı." dedi.
İstanbul'a olan sevgisine de işaret eden sanatçı, "İlk kez 3 yıl önceydi sanırım. Bir iş için gelmiştim yine. Çok beğenmiştim. Enerjisi çok farklı bir şehir. Daha sonra burada arkadaşlarım da oldu. Hatta bir keresinde yeni yıla burada girdim. Ayrıca baklavayı çok seviyorum." açıklamasını yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.