İlk Fantastik Roman Çıktı
Ömer Faruk İspir ve Emre Şanlı tarafından yazılan “Hankah, Balık Tapınağının Azizleri” isimli fantastik polisiye roman raflardaki yerini aldı.
Kahramanmaraş şair ve yazarlar kenti olma özelliğini yazar sayısını artırarak devam ettiriyor.
Kahramanmaraşlı genç bir yazar olan Ömer Faruk İspir yazdıkları 'hankah' romanını gazeteci Mehmet Taş’ı ziyaret ederek hediye etti.
Gazeteci Mehmet Taş, genç yazara yazı hayatında başarılar dilerken, romanın türünde bir ilk olduğunu ve okuyucu tarafından beğenileceğini söyledi.
İşte iki genç yazar ve kitabın kısa öyküsü;
Emre Şanlı: “Adana doğumlu bir fantezi Edebiyat meraklısı, Müfredatından hayli sıkılsa da, İstanbul üniversitesinde iktisat okumaya devam ediyor. Başarabilirse(!) 2015-2016 sezonunda bitirecek.. Fakat gönlü sosyolojide kaldı. Okumalarını, Din Sosyolojisi ve Dinler Tarihi alanlarında yapmayı tercih ediyor. Kadim geleneklere karşı oldukça tutkulu, özellikle Anadolu medeniyetinin bıraktığı yerli detaylara karşı oldukça dikkatli. Mistik müziği, Gospelleri, Klasik Türk Müziğini özellikle de Bektaşi nefeslerini muhteşem yorumlayamaz sa da , çok iyi dinler!! Yine bir Bekir Sıtkı Sezgin parçasını mırıldanmayı bitiriyordu ki, Ömer Faruk İspir ile tanıştı.”
Ömer Faruk İspir: Kahramanmaraşlı. Bir süre bir kitapçıda Kültür sorumlusu olarak çalıştı. İlkokula başladıktan kısa bir süre sonra, babasının siyah kaplı hukuk kitaplarını (Istılahatı Fıhkiye Kamusu gibi bir şeydi) okumaya çalışınca, bazı özelliklerini yitirdi. Bazı bağları koptu gitti! Eskiye olan merakı arttı. Tarihe, Kronolojiye,Mitolojiye, yoğun ilgi duydu. Özelinde Tasavvuf Edebiyatı, Tasavvuf Tarihi, Selçuklu ve Osmanlı Tarihi konusunda, okumalar yapmak en önemli uğraşı haline geldi. Son olarak İbn-i Arabi’nin Fütuhatı üzerindeki kişisel şairliğine son vermişti ki Emre Şanlı ile tanıştı.
"Kenan Özden, bir Kriminolog. Hayatının bir yönü sufi detaylarla dolu, bir yönü ölüler ve katillerle, bu sebeple her zaman gri olmak zorunda! Zihninin derinlerinde tam manasıyla muhalif ve şüpheci. Fakat yaşarken katlanılmaz bir sadakatle hareket ediyor. Neye sadık? Anlatacağım.
Medyadan okullara varan, pek çok işle uğraşan Okyanus Vakfı'nın Onursal Başkanı Nazım Aktuğ öldüğünde, göğsüne saplanmış balık kabzalı hançeri gören o, Kriminal Soruşturma Dairesi Başkanı Kenan Özden. Odanın her yerinde ölü kelebekler var. Nazım'ın ellerinde duran kilise maketi ve Markos İncil’i de odadaki şaşırtıcı detaylardan. Özel yetkili bir ekip olan Kriminal Soruşturma Dairesi, Nazım Aktuğ cinayetini çözmeye çalışırken, yakaladıkları ipuçlarıyla kendilerini, Anadolu'daki deruni yapılanmaların arasında vuku bulan, okült bir savaşın ortasında buluyorlar. Nazım Aktuğ'un otopsi raporundan çıkan sonuç ekip üyelerini neden şaşırtıyor? Nazım Aktuğ 'u kim öldürdü? Odadaki sembollerin anlamları neler? Her kilit bir diğerine bağlı ve ekip üyelerinin kıpırdaması hayli zor. İşte bu noktada, Kenan Özden, "Delil" ine başvuruyor. Sadakat duyması gerekenin, "Deus Ex Machina" sının yardımıyla daha rahat hareket etmeye başlıyor.
Erdebil, Kurtuba, Maveraünnehir, Anadolu Medeniyetlerinin harmanıyla kudret kazanan bir yapı var; Hankâh-ı Kebir. Post Modern Hurufi Ajanları, protest sokaklarda, kaldırım taşları üzerinde oturan muhalif, Anarko primitif kalenderiler! Entelektüel merakları olan, Galata seçkinlerinden müteşekkil, Mevlevi şifacılar. Daha cezbeli daha aktivist, daha kavgacı olan Bağdat Muhafızları ve daha birçoğu! İstanbul Dehlizlerinde yaşayan Hristiyan Gnostiklerle batıni, ekonomik, askeri, istihbari bir savaşın içindeler. Dengeler, Ortadoğu'dan aldığı rüzgârla, Anadolu için bozulmaya çok müsait. Tam bir kaos! Kenan Özden gibi ekip üyelerinin de, fırtınada sığınacak bir liman bulma çabası."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.