Maraşlılar, Yeşille Mavinin Dans Ettiği Karadenize Doyamadı
Ağustos ayının en sıcak günlerini yaşıyoruz, Kahramanmaraşlılar Nihat Turizmin düzenlediği 40 kişilik bir gurupla Doğu Karadeniz turunu katıldılar.
Altı gün süren tur Erzurum’dan başladı ilk gün Palandöken’e konaklayan ekip, burada tarihi mekanları gezdiler. Peygamberimizin bayraktarlarından olduğu sanılan Abdurrahman Gazinin türbesini, Osmanlu Rus Savaşının yapıldığı Erzurum Tabyaları gezerek Nene Hatunun hikayesini yerinde dinlediler. Araştırmacı Yazar Mehmet Doboğlu burada Kahramanmaraşlılara Erzurumun tarihçesini anlattı. Doboğlu; “ Doğu Anadolu'nun en büyük kenti olan Erzurum'un MÖ 4900 yıllarında kurulduğun tahmin edildiğini belirterek şunları söyledi; “ 1514 yılında şehir ve çevresini fetheden Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılına kadar bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir.Milli mücadele, milli birlik ve bağımsızlık hareketinin temelinin atıldığı Kongre 23 Temmuz 1919 da Erzurum'da toplamıştır. Abdurrahman Gazi'nin, İslam Orduları Erzurum ve havalisini fethederken boynu savaş sırasında düşman kılıcı tarafından koparılmıştır. Halk arasında yaygın bir inanışa göre "nazar değmesi"nin kurbanı olan Abdurrahman Gazi’nün türbesi Erzurum Valisi Yusuf Ziya Paşa'nın eşi Ayşe Hanım Tarafından 1796 yapıldığını söyledi.
Aziziye Tabyasının 1877 - 1878 senelerindeki 93 Harbi olarak da bilinen Osmanlı - Rus savaşı döneminde yaptırıldığını söyleyen Doboğlu; “Aziziye Tabyası, üç tabyadan oluşmakta, Aziziye Tabyası, bir kahramanlık hikayesininin şahididir. Nene Hatun burada yeni doğmuş bebeğini ve küçük oğlunu evde bırakarak elindeki satırla tabyaya koşar. Kardeşinin şehit olduğu ve babasının da ağır yaralandığı Nene Hatun bu cesaretiyle halkı da etkiler ve hepsi gelerek tabyayı kurtarırlar. 1952 senesinde bu tabyaya Aziziye Şehitleri anıtı da dikilmiştir. Kahraman Nene Hatun’un kabri de burada bulunmaktadır, dedi.
Kent merkezine geçen Kahramanmaraş ekibi daha sonra Selçuklu döneminden kalma Çifte Minareyi, Saat Kulesini, Hatuniye Medresesini, Ulucamiyi ve Yakutiye Medresesini gezerek. Erzurumun Cağ Kebebi ve Kadayif Dolmasını birlikte tattılar.
İKİNCİ GÜN BATUM’DAYIZ
Ekip Artin üzerinden Gürcistan’a doğru yola çıkarken yolda, Deriner Barajı, Artvin'de, Çoruh Nehri üzerinde, enerji üretmek amacıyla 1998 yılında inşasına başlanmış dev tesisleri ve modern yolları gördüğünde şaşırıp kaldılar. Doboğlu otobüste vadi boyunca yapılan ve 130 tunel ve viyadüklerden oluşan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Doboğlu şunları söyledi; “ Deriner Barajı, 207 metre (talvegden) yüksekliği ile bugüne kadar Türkiye’de inşa edilmiş en yüksek beton barajı olmuştur. Deriner Barajı yüksekliği bakımından dünyada 6. sırada yer almakta. Türkiye bütçesinin büyük bir bölümü bu barajlara aktarılmaktadır. Beton kemer gövde dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 3.500.000 m3, akarsu yatağından yüksekliği 253,00 m, normal su kotunda göl hacmi 1969,00 hm3, normal su kotunda göl alanı 26,40 km2 olacaktır. Barajlar tamamlandığında ülkemizin büyük bir enerji kaynağına sahip olacağı bilinmektedir. Gördüğününüz gibi şu anda yollar ve barajlar tamamlanmaktadır. Tam 130 tunel yapılmış. Bu aynı zamanda güvenliğimiz açısından da önem taşımaktadır. Bu kapasite ile gövde inşaatının tamamlanması 3 yılda mümkün olmakta, Yıllık enerji üretimi 2,118 GWh olacak, Deriner Barajı yaklaşık 7 yılda kendisini amorti edecek. Deriner Barajı, 2012-Şubat ayında su tutmaya başlamıştır.
Yolda duran ekip, Tortum Şelalesini gezip resim çektirirken, Borçka Gölünü seyrederek, Artvina kadar ulaştı.
Artık Karadenizin yeşilliği kendini göstermeye başlamıştı ki, o andan itibaren tüm karadeniz sahili boyunca yeşilin bütün tonlarıyla karşılaşan Kahramanmaraş ekibi otele yerleştikten sonra Gürcistan’ın başkenti Batum’a geçti.
Batum’a pasaportsuz geçiş yapıyorsunuz, ancak çok kalabalık sabah namazından hemen sonra gittiğimiz Sarp Sınır Kapısından yarım saatte geçtik. Batum Gürcistan'ın Karadeniz kıyısında, Acara Özerk Cumhuriyeti'nin yönetim merkezi olan liman kenti. Nüfusu 180.000. Turizm merkezi olan Batum'un yaz aylarında nüfus patlaması yaşıyor. Daha çok gece hayatı var ve kumar ve eğlence merkezi olan bu kentte vardığımızda limanda 6 katlı dev 7 apartman büyüklüğünde bir gemiyle karşılaşıyoruz. Caddelerinde sabah saatlerinde kimseyi bulamazken, Osmanlı Camisinde 2 rekat mescid namazı kılıp, Gürcü müslüman yaşlılarla anlaşmaya çalışıp, 1 saat sonra tekrar ülkemize dönüyoruz. Dönüşte kominist Rusya döneminden kalma yapılar ile modernleşen Batum’u karşılaştırıyoruz. Neredeyse bütün gençlerin plajlara koşması dikkatlerimizden kaçmıyor.
ÜÇÜNCÜ GÜN AYDER YAYLASINDAYIZ
Ayder' 1300 lü yıllarda Halalılar tarafından kurulmuşt. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yeralan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bu yaylada üşüyeceğimizi düşünürken, aşarı nem dikkatimizi çekiyor. Yol boyu yeşillikler, şelaleler görülmeye değer bir tabiat harikasıdır diyebiliriz.
Ayder Turizm Merkezinde 2450 m2 alana kurulu Ayder Kaplıca Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi bulunuyor. Yaylada ağaçlardan yapılmış yayla oteline yerleştik. Yol boyu dik yamaçlarda çaş toplayan Karadenizli hanımların gayreti dikkatlerimizden kaçmadı.
Ayder’i gündüz gezen ekibimiz, gecede horon teperek eğlendiler.
DÖRDÜNCÜ GÜN UZUNGÖLDEYİZ.
Uzungöl Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı turistik belde. Sık ormanları ve doğal güzelliği ile iç ve dış turistleri cezbetmektedir. Adını kıyısında bulunduğu gölden alıyor. Bu göl yamaçlardan düşen kayaların, Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş. Türklerin dışında yüzlerce Arap turistler hemen dikkatlerimizi çekiyor. Örtülü bayanlar lokantaları doldurmuş, resimler çekiliyor, göl kenarından kebaplar yapılıyor, eğlence mekanları tamamen dolu, havada helikopter gezintisi ve yamaç paraşuda ile geziliyor…
Öğleye kadar Uzungölde geziyoruz, sonrası minibüslerle 2000 metre yukarda zirvede yapılan 5 yıldızlı otelimize yerleşiyoruz. O kadar yükseğe çıktık ki, kendimizi uçakta zannettik. Bazı bayan arkadaşlarımız korkup inmek istediler. Ancak yukarda öyle bir manzara vardi ki, kendinizi cennette zannediyorsunuz. Şükür diyorum, işte Rabbimizin tablosu!
BEŞİNCİ GÜN SÜMELA MANASTIRINDAYIZ
Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan (Eski Yunanca adı: Panagia) deresinin batı yamaçlarında Kara (Eski Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Yunan Ortodoks manastır ve kilise kompleksi tam adı Panagia Sumela
Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmış, o kadar yoğun ilgi varki, saydık dakikada iki otomobil giriş yapıyor, bir aydır da aynı şekildeymiş. Gençler önce minibüsle yukarı çıktalır, 15 dakika süren bu yolculuktan sonra 300 metrede yaya çıkılıyor. 2 saat süren bu geziden sonra yolumuza devam ediyoruz.
Yolda çay ve fındık tesislerini gezip, son gün Ordu’da teleferik gezisi, amasyada tarihi mekanları geziyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.