Ne adam sattım, ne iş takipçiliği yaptım
Kahramanmaraşspor Kulüp Başkanlığı, 2 dönem Belediye Başkanlığı, arkasından AK Parti milletvekilliği derken, bugün aktif siyasetin içinde olmasa da kendini siyasetten uzak tutmayan, ‘siyasette abi rolünü üstlendim!” diyen, zamanının büyük bölümünü Gafarlı’daki bağ evinde geçiren siyasetin düzgün-dürüst ismi ve bea’sı Ali Sezal’ın yazlığına misafir olduk. “Siyaseti herkes nasıl tarif eder, şekillendirir bilemem ama, ben adam satmadım, iş takipçiliğine soyunmadım. Bundan sonra bana düşen siyasetin abisi olmak, ben bu misyonu üstlendim!” dedi, KİMLİK GAZETESİ’nin gündeme ilişkin çeşitli sorularına cevap verdi.
Sora sora Bağdat bulunurmuş. Farklı ve aykırı düşünceleri, dobra ve son söylenecek sözü veresiye bırakmayan, alnının çatından konuşmayı seven, dik duran, dik konuşan eski milletvekili Ali Sezal’ın söyleyecek sözü vardır diyerek, Gafarlı’daki bağ evine gittik.
Fazilet kökeninden gelen 21 ve 22. dönem AK Parti Milletvekili Ali Sezal, her zamanki gibi örnek ev sahipliğinde, sorularımıza da cevap verirken, kelimeler boğazında düğümlenmedi, ilk aklına geldiği gibi konuştu, kimseye boyun eğmeyen, eyvallah etmeyen davranışı ile, yine bea’lığını gösterdi.
Kadere inanan kişiliğini bildiğimizden, 12 Haziran genel seçimlerinde meclise gidemeyişini nasıl yorumlayacaktı. İlkin bunu sorduk, neler hissetmişti listede olmayınca: Bakın ne dedi; “Yenilenme devamlı gerekiyor. Genç nesil, bilgi ve görgü bakımından bizden daha ileri. Bilgisayarı rahat kullanıyor, yabancı dili var, yurt dışına çıkabiliyor. Parti belli bir yere geldi, sonra sayın genel başkanımız da böyle münasip görmüş. Problem etmedik. Biz partimizin, davamızın yanındayız.”
TATLIBAL GİBİ SİYASETİN DERVİŞİ Mİ OLACAK?
Milletvekilliği yapan arkadaşı Dr.Cafer Tatlıbal da meclise gidemeyenlerden. Ancak Tatlıbal da siyasetten kopmadığını, siyasi arenada boy göstermeye devam edeceğini ima eden sözler sarfetmiş, “Bundan sonra siyasetin dervişi olacağım” demişti. Sezal’ın da bu hususta söyleyecek sözü var mıydı, siyasetin dervişi olacak mıydı? İşte cevabı; “Tabi Tatlıbal’ın siyasetin dervişi olacağım derken neyi kastettiğini bilemem. Seçme ve seçilme bazında olmaz. Benim okul arkadaşım, kaliteli bir insan. Genel müdürlükler ve il sağlık müdürlüğü yaptı. Yetenekli birisi. Siyaset bir takıma benzer, yaş geçer, tuttuğun takımı bırakırsın belki ama, haberlerini izlerken, ‘Yahu bu benim tuttuğum takımdı’ diye içinden geçiririsin. Siyaset insanların kanına girdi mi, çaresi yok, kolay çıkmıyor, hastalık gibi bir şey. 2 dönem belediye başkanlığı, 2 dönem milletvekilliği yaptım. 20 senemi verdim. Ömür boyu gidecek değil. Eh, artık bize de abi olmak yakışır. Sorarlarsa doğruları söyleriz, sanırım Cafer beyin de söylemek istediği buydu, ağabeyliğini yapacak!”
SİYASETİN TARİFİNDE ADAM SATMAK VAR MI?
Biz bunu sorunca güldü,”Tam Fiskecivari bir soru daha!” dedi. Bize göre, genel manada siyasetin tarifinde vardı bu. Acaba Sezal nasıl tarif edecekti siyaseti. İşte Sezal’ın yemek tarifi gibi yaptığı siyaset tarifi. “Tarifinize katılmıyorum, siyaset adam satma sanatı olmadı, olmamalı. Siyaset hizmet etme sanatıdır. Biz böyle bildik, böyle gördük, böyle uyguladık. Ha, her meslekte adam satan çıkar. Ama ben, başkanlığım ve vekilliğim dönemlerinde adam satmadım, kimseyi arkadan vurmadım! Gazeteciler arasında adam satan yok mu? Siyasette de bir fazla, bir eksik, çıkabilir.” dedi.
BAŞBAKAN VE BÜYÜKŞEHİR!
12 Haziran seçimleri öncesi Başbakan R.Tayyip Erdoğan kente geldiğinde, büyükşehir müjdesi vermişti. Biz büyükşehir olacak mıydık, Kahramanmaraş büyükşehir olmaya hazır mıydı? Bu soruyu da Hami Fiskeci sordu. Cevap olarak; “Mecliste iken bunun için kanun teklifi vermiştim. Komisyondan da geçmişti. O zaman olmadı. Şimdi Tayyip bey şartları zorlayarak Kahramanmaraş’ı büyükşehir statüsüne alacak. İlçeler direkt merkeze bağlanacak, beldeler muhtarlığa dönüşecek. Bana göre, bu kaba şekliyle yanlış. Tasarının maddelerini görmeden, bilmeden bir şey söylemek de yanlış. Bu konuda konuşmak ve fikir yürütmek için biraz erken.” diye konuştu.
RAMADA VE BAKANLAR ZİRVESİ
Yaklaşık 5 bakan’ın katılımı ile 15 Eylül’de Ramada Otel’inde başlayıp, üç gün sürecek olan çalıştay, diğer adıyla, kentin sorunlarının masaya yatırıldığı bakanlar zirvesi için ne düşünüyordu. Bu soru da Hami Fiskeci’den geldi. Bu zirve beklentileri karşılayacak, biriken sorunları çözecek miydi?
Sezal şunları söyledi; “Sorunların çözümü için sizin siyasi ömrünüz yetmez. Biri biter, biri başlar. Ahmet’in derdi biter, Mehmet’inki başlar. Tayyip bey’in talimatı şu, yeni siyasi yapılanmada, il ve ilçe başkanı, belediye başkanı, vali bir araya gelecek, problemleri belirleyip, milletvekillerini de yanlarına alarak ilgili bakanlıklara sunulacak. Milletvekili de tasarı sunacak. Bu halde, vekil Maraş’a mı gelecek, bu işlerle mi uğraşacak! Köylerle ilgili problemleri il genel meclisi ilgilendirdiğine göre, bazı problemler yerinde çözülecek demektir. Artık yerel kalkınma söz konusu. Buradan problemler gider, Ankara’da takip edilir. Ancak, bildiğim kadarıyla, iller bazında bu bir ilk. Önayak olanları tebrik ediyorum. Tabi ki şehrimin meselelerinin çözümü noktasında verimli olacaktır!”
7 UYURLAR, ESKİ VE YENİ VEKİLLER!
Hatırlanacağı üzere, geçmişte vekillere, çalışmadıkları, uyuşamadıkları iddiası ile ‘7 uyurlar’ lakabı takılmıştı. Sezal bundan rahatsız olmuş muydu? Kendi dönemi ile şimdiki vekillere kıyaslandığında, ortaya nasıl bir tablo çıkıyordu! Yine güldü, yine Fiskecivari soru olarak yorumladı, ama cevabını da verdi; “7 uyurlar efsanesini bilmeyen yok. Bilenen Ashab-ı Kefh. Aslında Maraş’a çok hizmetler geldi. Ama gazeteci illaki bir şey yazacak, tuttular, vekilleri 7 uyur olmakla isimlendirdiler. Elinizde medya gücü var, ortaya bir laf attınız, tuttu. Rahatsız mı oldum, hayır! Sokağa çıkarsanız, medyanın mı, siyasetçinin mi ağırlığı var, bu belli olur. 7 uyurlar, gazetecilerin, sizlerin ortaya attığı bir iddia. Siz milletvekili olsanız, belki 7 değil, 50 uyurlar olursunuz!”
VEYSİ KAYNAK İLE BARIŞTI MI?
Herkes de bilir ki, belediye başkanlığı, il başkanlığı ve milletvekilliği döneminde Sezal’ın Kaynak’a çok yardımı, desteği oldu. Ancak, ne olduysa oldu, uzun süre birbirlerine mesafeli davrandılar, küs durdular. Ramazan Bayramında, partide bayramlaştı, bea gibi davrandı, kendine yakışanı yaptı. Bunu hatırlattık, biraz zorlandı ama cevabını da verdi; “Bu mesele ile ilgili köşe yazınızı okudum. Belediye başkanı olduğumda, partimizde belediye başkan yardımcılığı yapacak ne avukat, ne mühendis vardı. Mühendis bulamadım, babasından da Veysi bey’i istedim. İleri siyaseti için elimden geleni yapmaya çalıştım. Ali Sezal onun emrine girecek, hizmet edecek diye birşey yok. Veysi bey, görüş olarak benden ayrıldı, bu gayet doğal. Ama karşı çıktım. O kendi bildiği doğruları yaptı, ben kendi bildiklerimi uyguladım. Burada kırılma diye bir şey olmadı. Fikir ayrılığı olur, ama kavga anlamına gelmez. Dediklerimi yapsa, daha iyi olurdu, ama kendi doğruları vardı, onu yaptı, bu kadar basit!”
İL BAŞKANLIK SEÇİMİ VE FAVORİ
Seçimdi, ramazandı, bayramdı derken, son baharla birlikte siyaset rüzgârları yaprakları dalından koparmaya başladı. Muhtemelen Ocak-Şubat 2012’de merkez ilçe, Mayıs-Haziran aylarında da il başkanlık seçimi yapılacak. Sezal’ın bir favorisi var mıydı, il başkanlığı için eski vekil Kaynak’ın da adı geçiyordu. Bu konuda ne düşünüyordu?
Düşündüklerini pat diye söyledi; “Hiç birine direk müdahil olmam. Partimin delegeleri var, sözü onlar söyler. Kararı onlar verir, bana fikrimi sorarlarsa, kendi doğrularımı söylerim. Adaylar çıkar, aday adayları da olur. Bunlar demokrasinin güzel yanları. Alt yapısı olan, memleketi temsil edebilecek, toplumu kucaklayıp, aldıklarını yukarıya taşıyacak çıkar da, bana sorarlarsa, ‘bu daha iyi olur!’ derim. Biz abiyiz, ağabeylik yapmak zorundayız!“
Sıra medyayı eleştirmesine gelmişti. Hep biz eleştirecek değildik ya, bugün söz sırası Sezal’daydı. “Bir mesele, yazıyorsunuz, ‘Başkan kötü, milletvekili kötü, hizmet yok!’ Ben de derim ki, bu şehrin medyası kötü. Bir bizim gazetelere, bir de Adana ve Kayseri gazetelerine bakın, mukayese edebilir misiniz! Yazdığınız okunsun diye hep kötüleri yazmak, hep kötü göstermek, etik değil. Doğruları hiç mi olmadı bu insanların, bu şehrin! Dobra dobra konuşurum, alınan varsa da kusura bakmasın! Ama her şeye rağmen, medya mensuplarımıza başarılar diliyorum. ”
Yorumu okurlara, halka bıraktık!
POYRAZ İÇİN NE DÜŞÜNÜYORDU?
Kendi de belediye başkanlığı yaptı. 2 dönem. Bu işleri bilir. Mustafa Poyraz da iki dönemdir belediye başkanı. Üstelik son seçimlerde yüzde 80 oy aldı. Son olarak, belediye hizmetlerini nasıl buluyor, Poyraz’ı nasıl değerlendiriyordu. İşte Sezal’ın röportajdaki son sözleri; “Öyle bir soru sordun ki, ne dememi beklersin. Doğrudur, son seçimde yüzde 80 oy aldı. Aldı da, Tayyip bey dedi ki; ‘Arkadaş aldın da, bu oy benim, vatandaş bana verdi!’ Sen vermeyebilirsin, demek ki halk beğenmiş, takdir etmiş, beklentilerine cevap alabileceğine inanmış, oy vermiş. Bana göre başarılı bir kardeşimiz.”
Sayın Sezal’a verdiği cevaplar ve örnek misafirperverliği için teşekkür ederek Gafarlı’dan ayrıldık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.