Serdar Gökhan: Süleyman Şah'ın toprağındanım
Süleyman Şah karakterini oynayan Serdar Gökhan: 'Aparslan'ın Anadolu'ya girmesiyle bu topraklara gelen 24 boydan biri olan Çepni boyundan bir üyeyim ben. Atalarımda bu kan var' dedi.
TRT'de yayınlanan “Diriliş” dizisinin Süleyman Şah karakterini oynayan Serdar Gökhan ile Yeşilçam'dan yeni nesil oyunculuğuna ve şu sıralar “nakli kubur” sebebiyle gündemde olan ”Süleyman Şah” ile ilgili her şeyi Türkiye Gazetesi'nden Büşra Kamış sizler için sordu.
Serdar Bey, sinema dünyasının duayenlerinden birisiniz. Bu mesleği iyi ki seçmişim dediğiniz oldu mu?
- Tabii ki oldu. Şu meslek dünyanın en güzel, en iyi mesleği inanın ama maalesef bu ülkede değil. Bizim ülkemizde sanatın ve sanatçının maalesef değeri yok. İnsanlar sanatçıyı yanlarında malzeme olarak kullanıyor. Bakın ben 51 yıldır setlerdeyim ama hâlâ ekonomik anlamda kendimi kurtarabilmiş değilim. 69 yaşındayım hâlâ çoluğumun çocuğumun nafakasını çıkarmak zorundayım. Böyle mi olmalı? Ben 127 tane sinema filminde başrol oynadım, 40'a yakın televizyon dizisinde oynadım. Benim şimdi havuzlu villada oturup, hatıralarımı yazmam veya senaryo yazıp genç nesillere birikimimi aktarmam lazım. Ama hâlâ çalışmak zorundayız. Dünyaya tekrar gelsem yine bu mesleği seçerim ama bu ülkede değil!
Başka bir meslek ile hayatınızı sürdürmek gibi bir arayışınız oldu mu?
- Olmadı. Benim sinemaya girmeden evvelki mesleğim ressamlık. 64 yıllarında ressamlık yaptım. Babıali, Nuruosmaniye caddesinde 7 yıl çocuk mecmualarına çizdim. Rahmetli Cem Ertürk gibi. Onunla beraber çalıştık. O zamanlar el emeğiyle bir yere gelinmiyordu ve sinema cazipti, hasbelkader girmiş olduk bu işe. Asıl mesleği bıraktık. Keşke mesleği bırakmasaydım, belki başka yerlerde olurduk. 51 senedir aynı kuyuyu kazıyoruz, daha bir adım bile ileriye gitmiş değiliz.
Kahramanlık rolleri için “biçilmiş kaftan” mısınız?
- Oğuzların Selçuklu döneminde Alparslan'ın Malazgirt savaşıyla Anadolu'ya girmesiyle beraber bu topraklara gelen 24 boydan biri olan Çepni boyundan bir üyeyim ben. Yani atalarımda bu kan var. Gerçi muhakkak hepimizde vardır da, ben daha çok hissediyorum. Bu tür projeleri de diğerlerinden daha çok benimsiyorum ve yaşıyorum. Bakın Süleyman Şah belli bir süre sonra ölecek olmasına rağmen, can atıyorum oynamak için; onu yaşatmaya özen gösteriyorum. Başarılı da oluyoruz, dizimiz tuttu. Ben diğer rollerden ziyade kahramanlık rollerini daha çok seviyorum. Kanımı buluyorum. Keşke yalaka yulaka o televizyon dizileri yerine gençlerimize geçmiş tarihimizi öğretebileceğimiz, eğitebileceğimiz, örf ve âdetlerimizi kafalarında yeşertebilecek projeler olsa da neslimiz tarihini ve atalarını öğrense...
Oyuncuların performansından memnun musunuz peki?
- Çalışma saatleri yorucu. Zorluklara rağmen özellikle genç oyuncular iyi iş çıkarmak için çabalıyor. Çok zor bir iş yapıyoruz. Dönem filmi demek bu zamanda çok zor... Bir de buna olumsuz hava şartları katılınca çile çekiyoruz bir yerde. Ama bunu görmüyoruz. Çünkü büyük bir aşkla bir birimize kenetlenmiş bir şekilde sonuna kadar götüreceğiz imajıyla çalışıyoruz. Hiç kimse sıkıntılarını dile getirmiyor. Ayrıca çekimler çok uzun. Dünyanın hiçbir yerinde 2 saati geçen dizi olamaz. Her hafta bir sinema filmi çekiyoruz sanki; normal bir sinema filmi de değil! “Sefiller”i çekiyoruz! Bu kadar uzun bir zaman olamaz. Yetiştirmekte zorluk çekiyoruz. Seyirci de bitirmekte zorluk çekiyor. Yani sektörün bir araya gelip buna bir çözüm bulması lazım. Ama işlerine gelmez, çünkü bilirsiniz para dünyası... Olan yine halka oluyor, oyunculara oluyor.
Yeni nesil oyuncular nasıl?
- Bizim zamanımızda oyuncu olmak çok zordu. Ben 1964'te girdiğim sinemada 5 sene set işçiliği yaptım, dublörlük yaptım, her şeyi yaptım. Ancak 1969'da Ses mecmuasının yarışmasıyla başrole geldim. Şimdi her şey serbest... Her şey kolay... Üretim çok, kanal çok, istek çok... Artık neredeyse yoldan geçenleri alıp oynatacaklar. Oyunculuğun değeri kalmadı.
Dertlisiniz?
- Aaah, dertli olmaz mıyım... Eskiden ışıkçısı, sesçisi ile langur langur otobüslerde sete gittiğimizi biliriz. Kıyafetlerimizi bavullarla kan ter içinde taşıdığımızı bilirim. Şimdi ooohooo… Bakın ben bunca zamandır yapımcıdan özel bir şey istemedim. Şimdi görüyorum, karavan istiyorlar kendilerine, daha dün gelmişler, ne oldukları belli değil, iki dizide rol almışlar, altlarına karavan istiyorlar! Ama bu daha makbul görünüyor biliyor musunuz? İstememekle hata yapıyorum belki ama benim yapım bu, istemiyorum! Ekstra bir masrafa sokmaya gerek yok. Ha istesem olmaz mı? Elbette olur, yapımcı mecbur.
“Oğlunuz Ertuğrul”u sorayım son olarak... Engin Altan Düzyatan için ne düşünüyorsunuz?
- Çok temiz bir çocuk. Elimi öpmeden sete başlamaz. O bu meslekte kalıcı… Karakteri sağlam. Kalıcı derken… Bazı tipler var; sansasyonel olaylarla, bir anda kendini Hollywood yıldızı zannedenler… Çabuk havalara giriyorlar. Ya bir dur bakalım, aradan 8-10 sene geçsin, adam diye ortada kal da ondan sonra havanı atarsın. Medyamız da maalesef çok şişiriyor.
Usuldendir; seyirciye mesajınız?
Türk toplumuna sevgilerimizi saygılarımızı sunuyoruz. Böyle bir diziyi onlara sunmakla belli bir görevi yerine getirmiş olduğumuza inanıyoruz. Yalaka yulaka işlere bakmayıp bu tür ağırlıklı işleri seyretsinler. Öbür dizileri zaplamasınlar. Kendi öz kültürümüzle ilgili işlere prim verirlerse bu tür oyuncular daha çok ortaya çıkar, daha güzel işler yaparız.
HENÜZ HAYATIMIN PROJESİNİ ÇEKEMEDİM
“Hayatımın projesi” diyebilir misiniz “Diriliş Ertuğrul”a?
- Yok diyemem. Daha benim de kendime ait projelerim vardı. Ekonomik yönden gerçekleştiremedim. 20-30 milyon dolarlık projeler... Ama aynı ruhu, aynı fikri taşıyan bir kardeşimiz, önayak oldu ve ben de koşa koşa geldim.
Süleyman Şah'ı ne kadar tanıyorsunuz?
- Valla Süleyman Şah'ı tarihçilerin anlattığı kadar tanıyoruz. Bir de türbenin devamlı yer değiştirmesinden tanıyoruz!
Yeni türbeye gidecek misiniz?
- Eskiden gitme imkânımız yoktu, çünkü güvensiz bir bölgeydi. Ama şimdi gelinen bölgenin ne olduğunu da bilmiyoruz, kendimizi sağlama almadan gitmeyiz.
Süleyman Şah'ın naaşının nakli için ne düşünüyorsunuz?
- Süleyman Şah'ın ilk naaşı Caber kalesindeydi. Daha sonra oradan oraya değiştirdiler. Yani o zamanlar orası bizim toprağımızdı.
Süleyman Şah gündeme gelince sizin hayatınızda ne değişti? Mesela halktan, siyasilerden filan telefon geldi mi?
- Telefonlarım hiç susmadı. Tebrik üstüne tebrik geldi. “Ağabey Allah razı olsun! İşte böyle bir projeyi gündeme getirdiniz, geçmişimizi, atalarımızı bize tekrar hatırlattınız” gibi. Çok güzel tepkiler alıyorum.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.