Doğu Akdeniz'de Lübnan-İsrail anlaşmazlığı Türkiye'ye yarayabilir

Doğu Akdeniz'de Lübnan-İsrail anlaşmazlığı Türkiye'ye yarayabilir
Doğu Akdeniz'de hidrokarbon aramalarında Türkiye ile diğer ülkeler arasında yaşanan anlaşmazlıklar uluslararası kamuoyunun gündemini meşgul ederken, bölgede İsrail'in kıta sahanlığı ihlalleri ve Lübnan ile yaşadığı gerginlik göz ardı ediliyor

ANKARA (AA) - Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon aramalarında Türkiye ile diğer ülkeler arasında yaşanan anlaşmazlıklar uluslararası kamuoyunun gündemini meşgul ederken, bölgede İsrail'in kıta sahanlığı ihlalleri ve Lübnan ile yaşadığı gerginlik göz ardı ediliyor.

Lübnan ve İsrail münhasır ekonomik bölgelerinin 9 kilometrelik bir alanda çakışması, Doğu Akdeniz'de önemli bir ihtilafa yol açıyor. Uzun süredir siyasi çekişmelere sahne olan Doğu Akdeniz'de Lübnan'ın izleyeceği politikaların, sadece coğrafyayı değil, küresel enerji sistemindeki dengeleri de değiştireceği öngörülüyor.

Doğu Akdeniz'deki keşifler sonrası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan, Mısır ve İsrail attıkları hukuksuz adımlarla bölge ülkelerini köşeye sıkıştırmaya çalışırken, hakkını uluslararası arenada arayan Lübnan, bölgede Türkiye ile iş birliğine giderek hukuk çerçevesinde bir çözümün parçası olabilir.

Bu kapsamda bölgede uluslararası deniz hukuku çerçevesinde gerçekleştirilecek iş birlikleri sadece rezerv sahibi ülkelerin ekonomileri için değil, gaz talep eden ülkelerin ekonomileri ve enerji güvenliği için de faydalı olacak.

Doğu Akdeniz'de Lübnan'ın konumu

Lübnan'daki siyasi istikrarsızlık, gerekli yasaların çıkarılmasını ve ülkenin bölgede etkin bir rol oynamasını engelliyor. Bunun yanı sıra İsrail ile yaşanan sınır problemleri ve İsrail'in Doğu Akdeniz'de artan faaliyetleri Lübnan'ın ithalat ve ihracat rotalarına ulaşımını kısıtlıyor.

İsrail ve GKRY ile Levant havzasını paylaşan ve Doğu Akdeniz'de sondaj faaliyetlerine başlamayan tek ülke olarak bilinen Lübnan da bu durumu değiştirmek için bu yıl sonunda bölgede doğal gaz arama çalışmalarına başlayacağını ilan etmişti.

Parlamento ilk olarak 2012'de Norveçli enerji şirketi Spectrum'a arama izni vermiş ancak politik sebeplerle meclisten geçmeyen deniz ruhsat ihaleleri 5 yıl gecikmeli olarak Ocak 2017'de kabul edilmişti.

Bu kararla, Levant havzasındaki 1,4,8,9 ve 10'uncu bloklar için 52 şirket ihaleye dahil edildi. Fransız Total, İtalyan Eni ve Rus Novatek şirketlerinin 4. ve 9. bloktaki ruhsat başvuruları onaylandı.

Öte yandan, Beyrut yönetimi, bu yıl nisanda 1,2,5,8, 10'uncu bloklar için son teklif verme tarihini 31 Ocak 2020 olarak belirlendi.

Doğu Akdeniz'deki konumu itibarıyla ihracatçı ülke potansiyeline sahip Lübnan, doğal gazın enerji piyasasındaki payını artırarak ülkede istikrarlı ve güvenilir bir ekonomi oluşturmayı hedefliyor. Yetkililer, doğal gaz ve petrolden elde edilecek gelirin, dünyanın en fazla kamu borcu olan devletlerinden biri olan Lübnan'ın borcunu azaltacağını düşünüyor fakat ülkede enerji sektörünün gelişmesi için aşılması gereken birçok engel bulunuyor.

Enerji tüketiminde doğal gazı ilk olarak 2009'da kullanmaya başlayan Lübnan, ihtiyacını Arap Doğal Gaz Boru Hattı'ndan ithal ettiği Mısır gazıyla karşılıyordu ancak Sina Yarımadası'nda boru hattına düzenlenen saldırılar ve Lübnan'ın ödemeleri geciktirmesi gibi sorunlarla bu hat, 2010'da devre dışı kaldı. Kesintiden sonra ülkenin enerji sektöründe doğal gazın payı giderek azaldı ve sıfıra düştü.

Lübnan-İsrail deniz sınırı anlaşmazlığı

Doğu Akdeniz'de 2009'da petrol ve doğal gaz rezervlerinin keşfedilmesiyle başlayan Lübnan-İsrail deniz sınırı anlaşmazlığı ABD'nin arabuluculuk çalışmalarına rağmen devam ediyor.

Lübnan-İsrail deniz sınırları arasında yaklaşık 860 kilometrekarelik ihtilaflı bölge bulunuyor. İsrail, Lübnan hükümetinin Ocak 2017'de ihaleye çıkardığı 5 bloktan (1,4,8,9,10) 3'ünün (8,9,10) İsrail kıta sahanlığı sınır bölgesinde yer aldığını öne sürüyor.

Dünyanın en önemli gaz ihracatçısı ülkeleri arasında yer almayı isteyen İsrail, rezervlerini üretime açarak iç tüketime katkı sağlamaya öncelik veriyor. Ülkede elektrik üretiminde doğal gazın payı hızla yükselirken, 2030'da bu payın yüzde 85'e çıkması ve 2040'ta ulaşım alanında da doğal gazın kullanılması hedefleniyor.

Bölgesel ticaret ağı oluşturarak yeni pazarlara açılmayı hedefleyen İsrail, Tamar sahasındaki gazı ABD'li bir şirket üzerinden Ürdün'e satmaya başladı. Mısır'ın Dolphin enerji şirketiyle de 15 milyar dolarlık anlaşma sağlayan İsrail, 65 milyar metreküp gazın Mısır'a satılmasını garantiledi.

Öte yandan, Avrupa'ya açılmayı da düşünen Tel Aviv yönetimi, GKRY ile East-Med Boru Hattı Projesi'ni hayata geçirmek istiyor. Projede, İsrail ve GKRY'nin ürettiği doğal gazın deniz altından boru hatlarıyla Yunanistan'a ve buradan Avrupa'ya iletilmesi öngörülüyor. Rus gazına bağımlılığını azaltmak isteyen ve enerji güvenliğini en önemli gündem maddesi haline getiren Avrupa da projeye finansal destek veriyor.

Tüm bu denklemde İsrail, Beyrut yönetimini oyun dışı bırakıyor, Lübnan'ın ithalat ve ihracat pazarlarının önüne set çekiyor. Lübnanlı yetkililer, İsrail'in deniz sınırı anlaşmazlığındaki asıl amacının Lübnan'ın petrol ve doğal gaz rezervlerini ele geçirmek olduğunu düşünüyor.

Anlaşmazlığın başından bu yana arabuluculuk yapmak istediğini ifade eden ABD, 2013'te "Hoff Sınırı" adı altında bir teklifte bulundu. Teklife göre, ihtilaflı bölgenin yüzde 60'ı Lübnan'a, yüzde 40'ı İsrail'e verilecekti ancak teklif Lübnan tarafından kabul edilmedi.

Lübnan için en uygun seçenek Türkiye

Suriye'de süregelen savaş, bölgedeki çatışmalar ve Lübnan'da yaşanan istikrarsızlığa rağmen Beyrut yönetimi, doğal gazda iç talebi karşıladıktan sonra fazlasını dünya pazarlarına satmayı hedefliyor.

Bu kapsamda Lübnan için masada dört seçenek bulunuyor. Birincisi, hali hazırda mevcut olan Arap Doğal Gaz Boru Hattı'nı tekrar aktive ederek Suriye, Mısır ve Ürdün'e gaz ihraç etmek. İsrail'in Mısır ve Ürdün'e gaz ihracatı yapmaya başlaması söz konusu hattın önemini yitirmesine yol açtığı için bu hattın yeniden devreye alınmasına ihtimal verilmiyor.

İkinci seçenek ise Lübnan'ın 1990'dan beri hayata geçirmek istediği LNG ve yüzer LNG terminalleri. Yüksek kurulum ve teçhizat maliyeti dolayısıyla ertelenen projeler son olarak 2013'te Lübnan Meclisi'nde görüşülmüş ve yüzer LNG terminali inşası için tasarlanan proje ihaleye çıkarılmıştı ancak ülkenin içinden çıkamadığı siyasi kördüğüm sebebiyle bu projeler de ertelenmişti.

Lübnan için üçüncü seçenek, gazın East-Med Boru Hattı Projesi üzerinden Avrupa'ya transferinin sağlanması. Lübnan kıyılarından East-Med hattına bağlanacak yeni bir denizaltı boru hattıyla gazın, GKRY ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması hedefleniyor.

Bölgenin jeolojik yapısının kırılganlığı ve hat uzunluğu göz önünde bulundurulduğunda East-Med hattının teknik ve ekonomik açıdan yapılabilir olmadığı kabul ediliyor.

Ayrıca Avrupa Birliği'nin de desteklediği projenin öngörülen güzergahı Türkiye'nin deniz sahalarından geçiyor. Sonuç olarak aktörlerin Türkiye'yi de hesaba katarak hareket etmesi gerekiyor. Bu nedenle Lübnan gazı için dördüncü ve en uygun seçeneğin Türkiye olduğu belirtiliyor.

"Türkiye hakkı olan bölgelerde arama yapıyor"

Eski Lübnan Petrol İdaresi Müsteşarı Rabih Yaghi, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, ülkelerin diplomatik ilişkilerini şekillendiren enerji sektörünün Lübnan'ı doğal gaz talep eden ülkelerle iş birliğine yönelttiğini belirtti.

Doğu Akdeniz'de olası bir Lübnan-Türkiye iş birliğinin, her iki ülkenin enerji güvenliği için önem arz ettiğini söyleyen Yaghi, "Bölgede büyük bir güç olan Türkiye, Orta Doğu ve Orta Asya gazını Avrupa'ya taşımada en ucuz güzergah. Kısacası Türkiye, gazın üretilmesi, ulaşımı ve kullanılmasında merkez konumda bulunuyor. Hali hazırda GKRY ve KKTC arasında çizilen belirli bir sınır yok. İhtilaflı bölge olarak adlandırdığımız bölgelerden biri. Türkiye, uluslararası hukuka dayanarak hakkı olan bölgelerde arama faaliyetleri yürütüyor." diye konuştu.

Yaghi, İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası deniz hukukunu göz ardı ederek, Lübnan ve Filistin sınırlarını daraltmaya ve GKRY ile anlaşmaya çalıştığına dikkati çekti.

Lübnan'ın 2007'de GKRY ile münhasır ekonomik bölge anlaşması imzaladığını ancak bu anlaşmanın Lübnan için nihai bir anlaşma olmadığını kaydeden Yaghi, "Anlaşmada yer alan maddelere göre sınır kontrollerinin kimde olacağı belli değil. Ayrıca çizilen hattın nihai başlangıç ve bitiş noktaları da meçhul. Zaten GKRY, Lübnan ve Kuzey Filistin'in kesiştiği üçlü noktayla ilgili söz konusu maddeler, Lübnan Meclisi tarafından reddedildi." dedi.

Ruslar da arabulucu olabilir

Natural Resources Governance Institute (NRGI) Lübnan Sorumlusu Laury Haytayan da Lübnan'ın, Doğu Akdeniz'de İsrail'in fikrini değiştirecek tek devletin ABD olduğunu kabul ettiğini ancak İsrail'in çıkarlarını düşünen Trump yönetimine de güvenemediğini belirtti.

Lübnan'ın bölgede BM'nin arabuluculuk rolü üstlenmesini istediğini ifade eden Haytayan, bu durumun İsrail tarafından reddedildiğini dile getirdi.

Haytayan, Rusya'nın bölgede etkinliğini giderek artırdığına işaret ederek, "Belki de Ruslar bu meseleyi çözmede daha kabul edilebilir bir arabulucu olabilir. Özellikle Orta Doğu enerji sektöründe daha fazla nüfuz sahibi olmak isteyen Rusya, Lübnan ve Suriye arasında da arabuluculuk yapmak istiyor. Görüşmelerin gidişatı hakkında daha sağlıklı yorum yapmak için İsrail'in eylülde gerçekleşecek seçimlerini beklemeliyiz." dedi.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.