Astım Hastaları Dikkat
Acıbadem Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Füsun Ülger, astım hastalığının her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktiviteleri ciddi olarak kısıtlayabilen kronik bir hastalık olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Ülger, nefes darlığı olarak bilinen ve hava yollarının periyodik daralması sonucu soluk almanın güçleştiği astım hastalığının özelikle son günlerde en sık rastlanan hastalıklar arasında yer aldığına dikkat çekerek, “Ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülüyor. Görülme sıklığı yaşam ve çevre koşullarının değişmesine bağlı olarak giderek artıyor” dedi.
Astımın bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Doç. Dr. Ülger, astımı olan bir hasta ile birarada olmanın herhangi bir sakınca doğurmayacağını belirterek, bazı durumlarda genetik geçişin söz konusu olduğunu ifade etti. Astım hastalığında öksürük (genellikle kuru), nefes darlığı, göğüste baskı hissi, göğüs ağrısı, hırıltılı solunum gibi belirtiler meydana geldiğini kaydeden Doç. Dr. Ülger, bu belirtilerin astıma özgü olmadığını, başka hastalıklarda da olabileceğine dikkat çekti.
Astım ilaçlarının şişmanlatmak ve iştah açmak gibi bir etkisi olmadığını ifade eden Doç. Dr. Ülger, “Ancak kullanıldıktan hemen sonra ağzın içinde çalkalanıp tükürülmemesi halinde uzun süre kullanımında kortizonlu ilaçların bu tür etkilerinin olabileceği ileri sürülmekte” ifadesini kullandı.
Astımın genetik, yani kalıtsal yönü de olan bir hastalık olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ülger, şunları dedi:
“Anne ya da babasında astım olan bir kişide astım ortaya çıkma olasılığı, ailesinde astım olmayanlara göre daha fazladır. Ancak unutulmaması gereken şudur; astım ve diğer alerjik hastalıkların gelişiminde tek faktör genetik özellikler değildir, çevresel faktörler de etkilidir.”
Astımın uygun tedaviyle tam kontrol altına alınabildiğine dikkat çeken Doç. Dr. Ülger, hastaların hiç astım hastası değilmiş gibi yaşamlarına devam edebildiklerini ancak bir tetikleyici ile astım belirtilerinin ortaya çıkabildiğini ifade etti. Aşı tedavisinin ancak seçilmiş bazı hastalarda düşünülebileceğini kaydeden Ülger şunları kaydetti:
“Aşı uzun süreli tedavi şeklidir. Uygun kişiler tarafından yapılmaz ise yeterince etkili olmadığı gibi bazı yan etkileri de görülebilir. Bu nedenlerden dolayı aşı tedavisine yalnızca alerji uzmanları tarafından karar verilmeli, aşı tedavisi yalnızca alerji uzmanları tarafından başlatılmalıdır.”
NE SIKLIKTA DOKTORA GİTMELİYİZ?
Doç. Dr. Ülger, şöyle devam etti:
“Astım belirtilerindeki artış, birbirini takip eden iki gün devam ediyorsa hemen doktora gidilmesi şart. Eğer hiç astım belirtisi hissedilmiyorsa, yani astım tam kontrol altındaysa 3-4 ayda bir kontrole gitmek yeterli oluyor. Kontrol sıklığı daha çok hastanın klinik durumuna göre belirlenmelidir.”
Kontrol altındaki bir astımın hiçbir zaman spor yapmaya engel olmadığını anlatan Doç. Dr. Ülger, “Astımı olduğu halde büyük başarılara imza atmış birçok sporcu vardır. Özellikle yüzme astımlı hastalar için oldukça uygun bir spor dalıdır. Ancak hastanın sınırlarını zorlamaması gereklidir. Örneğin soğuk havada yapılacak egzersizler solunum sıkıntısına neden olabilir. Astımlı hastaların bir kısmında evcil hayvanlara karşı alerji reaksiyonu görülüyor. Bu hastalarda tedavinin en önemli kısmını evcil hayvanı evden tamamen uzaklaştırmak ve evcil hayvanı olanlarla da temas etmemek oluşturuyor. 65 yaş üzerinde her yıl grip aşısı olunması gerekiyor. Araştırmalar daha genç hastalarda grip olma olasılığını azalttığı ancak astım atak sıklığına etkili olmadığını gösteriyor. Halen ağır astımlılara herhangi bir şekilde grip aşısı olmaları önerilmiyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.