Emir’in Hastalığına Tanı Konulamıyor

Emir’in Hastalığına Tanı Konulamıyor
Konya’da yaşayan 6 yaşındaki Emir, ne konuşabiliyor, ne de yürüyebiliyor. 2005 yılında ilk çocuklarını aynı hastalıktan kaybeden çaresiz aile, hastalığına isim konulamayan Emir’in tedavisi için yardım...

Konya’da yaşayan 6 yaşındaki Emir, ne konuşabiliyor, ne de yürüyebiliyor. 2005 yılında ilk çocuklarını aynı hastalıktan kaybeden çaresiz aile, hastalığına isim konulamayan Emir’in tedavisi için yardım bekliyor.

Mustafa-Semra Can çifti Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Pınarbaşı köyünde yaşarken 1994 yılında ilk çocukları olan Hacer dünyaya geldi. 2 yaşından sonra rahatsızlanan küçük kızın tedavisi için yaklaşık 8 sene önce Konya’ya gelen Can çiftinin kızlarına bir tanı konulamadı ve beyninde rahatsızlık olduğu söylendi. Zaman geçtikçe rahatsızlığı ilerleyen küçük kız, 11 yaşına geldiğinde 2005 yılında hayatını kaybetti. Daha sonra ailenin ikinci çocuğu erkek olarak dünyaya geldi. Sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdüren ikinci çocuğun ardından Semra Can üçüncü kez hamile kaldı ve adını Emir koydukları evlatlarını dünyaya getirdi. Emir de 4 yaşına geldiğinde ailesi rahatsızlığının farkına vardı ve doktora gitti. Ailesinin konuşmasını ve yürümesini beklediği Emir’in gelişimi de ablası gibi rahatsızlanmasının ardından gerilemeye başladı.

Konya Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde temizlik görevlisi olarak çalışan 41 yaşındaki baba Mustafa Can, Emir için birçok kez hastaneye gittiklerini ama bir çare bulamadıklarını anlattı. Mustafa Can, “Çocuğun yürümesi ve konuşması yok. Zekasında fazla ileri denecek kadar bir sorun yok. Bir tanı konulamadı. Çocuğunuzun hastalığı şu denilmedi bize. Çevreden soruyorlar çocuğunuzun rahatsızlığı ne, hastalığı ne diye, rehabilitasyon merkezine gidiyor. Orada herkes cevap veriyor çocuğumun rahatsızlığı bu diyerek ama biz cevap veremiyoruz. Ablası da aynı rahatsızlıktan 11 yaşında rahmetlik oldu. Ona da bir tanı konulamadı. O da aynı durumdaydı. Onu da aynen çok gezdirdim, çok gittim” dedi. Emir’in doğduğunda çok güzel bir çocuk olduğunu belirten Baba Can, “2 yaşına kadar güzeldi. Çok sağlıklıydı, o kadar güzel bir çocuktu. Ama tabi böyle olacağı aklımıza hiç gelmedi. Komşular geç yürür, geç konuşur, 5 yaşında yürüyen var, 5 yaşında konuşan var dedi, derken 3 yaşını buldu. 3 yaşından sonra farkına vardık. İşte şu anda 6 yaşında. Doktorlar beyinden diyor. Sadece dedikleri bu. Bir çare bulamayız diyorlar. Eşim teyzemin torunu oluyor. Yakın bir akraba evliliği değil. Biz Meram Tıp Fakültesi’nde Genetik bölümüne de gittik. Orada da olumsuz bir şey çıkmadı. Sizle alakalı bir şey değil dediler” diye konuştu.

“ALLAH RIZASI İÇİN ÇOCUĞUMA BİR TANI İSTİYORUM”

Mustafa Can, daha çok eşinin ruhsal dengesinin bozulmaya başladığını ifade ederek, "Çünkü bütün sıkıntılar onda. Allah ondan da razı olsun. Kendisine çok dua ediyorum. Ben en azından çıkıyorum dışarıya, işe gidiyorum. Ama eşim 24 saat affedersiniz tuvalete bile izin alıp gidiyor. Muhakkak bunun yanında biri olacak. İnanın yani bu dört duvar arasındaki bize geçen saatleri kimse bilemez. Rabbim düşmanıma vermesin. Çok zor bir hayat. Engelinden dolayı değil. Bu çocuk Rabbimin bana verdiği bir hediye. Ablası rahmetliye belki elimizden gelen çok fazla bir şey yapamadık. Yine içimde kuşkum yok. Bir baba olarak her şeyi yaptım. Allah rızası için benim çocuğuma bir tanı istiyorum. Belki sağlık açısından bir ilerleme göstermeyebilir. Ama bana desinler ki, senin çocuğunun rahatsızlığı şu. Ben diğer çocuğumu, kızımı 2005 yılında 11 yaşında gömdüm. Ama rahatsızlığı şu diyemedim. Şu anda soranlara suçluluk da hissediyorum. Hani çocuğun rahatsızlığını bilmeyince yahu acaba bu adam çocuğunu doktora götürmüyor mu? İlgilenmiyor mu veya gezdirmiyor mu diye. Hayır kesinlikle. Araba bulamadıysam sırtımla gezdirdim. Ama biz de asgari ücretle çalışan bir insanız. Nereye kadar gidebiliriz ki?” şeklinde konuştu.

“KIZIM GİBİ OĞLUMU DA KAYBETMEK İSTEMİYORUM”

Anne Semra Can ise kızı gibi oğlunun da ölmesinden korktuğunu ifade etti. Oğlu yatarken yüzüne bakarak ağladığını anlatan acılı anne, “Yani yalan söylemeyeyim. Bu da diyorum ölür mü, ölmez mi? Hani aynı hastalık olunca ölür diye korkuyorum, o korkum var. Bunu da kaybetmek istemiyorum. Dışarıya hiç çıkmıyorum. Burada dört duvarda duruyoruz ikimiz de. Çıktığımız zaman çok eziyet yapıyor. Öbür kardeşine hissettirmemek için biz de böyle davranmak zorundayız. Normal çocuk gibi davranıyoruz. Belki bir doktor çare bulur diyorum. Benim başka bir isteğim yok zaten. Tek buna bir çare bulsunlar başka bir şey istemiyorum. Başka bir isteğim yok. Belki biz doktoruna denk gelmemişizdir. Belki biri sahip çıkar” dedi. Anne Can, yine aynı durumu yaşamaktan korktuğu için tekrar çocuk sahibi olmak istemediğini sözlerine ekledi.

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.