Fatmagül Abacı
Kadıköy ‘e Doğru
Hafta sonu olması dolayısıyla her yer malum yine kalabalık olacaktı. Yine de gidelim, Marmaray’ la mı, metrobüsle mi gitsek ?
Öğle saatinin sıcağı henüz başlamıştı ki kliması kuvvetli alanı geniş Marmaray’ı tercih ettik ulaşım için. Duraklar dışında transit çok ses yapmadan ilerliyordu ulaşım aracımız. Yine kalabalıktı ama oturacak bir yer bulup iki durak sonrasında, oturduk. Durakları tavandaki yazılı durak isimlerinden ve yapılan anonslardan takip edebiliyorsunuz,yeryüzünün bittiği yerde Japon harikası deniz altından Sirkeci ve Üsküdar’a 4 Km ‘lik mesafe başlıyor. Boğaz’ın iki yakasını bağlıyor. Denizin altından yere batırma tekniği ile yapılan tüp geçitte dışarısı kararıyor. Sadece duraklar ve içerisi aydınlık.
Aslında Japonlar yere batırma tekniğini yaparken akvaryum modelini uygulamak istemişler. Yani Deniz canlılarını görerek trende gidebilmek için. Bizimkiler aradaki onlarca bin dolar farkı fazla görünce kabul etmemişler. Ve bugünkü haliyle kalmış.
Söğütlü çeşme durağına gelince indik. Ve mahallenin camisinin önünden Kadıköy Boğa heykeline doğru ilerledik. Heykelde bir resim çekilip, sokaklarında rahat rahat gezinmeye başladık. Kalabalığın çoğunu gençler oluşturuyordu. Her yer cıvıl cıvıl.
Moda’ya çevirdik yönümüzü.Bahariye Caddesinden yürüyoruz.Tranvay raylı şeridi trafiğe kapalı caddeyi sağlı sollu ikiye bölüyor.
Tarihte Körler şehri olarak bilinen Kadıköy, Kalkedonya şehrinin şimdiki adını ll.Mehmet döneminde almış. Bizans imparatoru Sarayburnu’na yerleşince karşıda bulunan Kadıköy’ü burası bu kadar güzelken, orada körler şehrinde ne yaparlar demiştir.
Boğa heykeli pek meşhur. Buluşma noktası, çevre ilçelerden gelenlerde burada buluşur. Sonra semtte dağılır. Elinde telefonla yalnız bekleyen çok genç görürsünüz.
Moda yol ayrımına gelince Küçük Moda mı, Büyük Moda mı diye kararsız kaldık? Ama önce bir şeyler atıştırmalıydık. Tamda yol ayrımında bir börekçiye oturduk. Etrafı izleyerek ve sonrası için Büyük Moda için sözleştik.
Kıvrım kıvrım yollardan geçip sahile vardık. Kimi çimlerin üzerinde, kimi denizde yatında, kimi kayalıkların üzerine oturmuş,kimi yürüyüş yapan insan modelleri var. Biz de kayalıklara oturduk ve etrafı izledik. Martılar bir ara başımıza üşüştü. Meğersem arkamıza kedi maması konmuş. İri kıyım bir martı kimseyi yaklaştırmıyor, kendi yiyor, yaklaşanı gagalıyor, üstelik başından. Hepsi uçuşuyor başımızda.
Sonra Fenere geçtik. Denize çıkma yol yaparak temeli atılmış iki katlı bir fener konağı var. Zamanında devlet erkanının da uğrak yeriymiş. Buradan Kabataş’a gemi kalkıyor. Gezdiriyor sizi ve geri getiriyor. İsterseniz inebiliyorsunuz tabi ki.
Birer kahve molası verdik. Fenerin taş bahçesinde insanlar kimi çayını yudumlarken, kimi kahvesini içiyor. Herkes konuşma halinde yanındakilerle. Ama ne olur rahatsız edici bir ses çıksın yok böyle bir şey ! Sakin ve huzurlu. Denize yakın mesafede oturduk. Kahvemizi yudumlarken Kalamış’ı, Fenerbahçe’yi, Büyük adanın silüetini izledik.
Fotoğraflar çekindik. Moda yokuşunu tırmanırken akşamın geç saatlerine doğru ilerliyordu. Ve barlar sokağı insanlarla dolu, cıvıl cıvıl. Herkesin vebali kendi boynuna, ne kıskanıyorum, ne özeniyorum. Burası demokratik bir ülke biri istediğini yaparken başkaları rahatsız olmuyorsa, rahatsızlık vermiyorsa daha ne ?
Kapalı da var, açıkta var. Hepsi karışık önümden yürüyor, yanımdan geçiyor. Kadınlı erkekli gruplar, burası Avrupa gibi. Birine rica etsen resim çekiyor. Gülümseyerek sandalye boş mu diye soruluyor. Okuma oranı yüksek Kadıköy’de. Çevre bilinci gelişmiş. Ne güzel şey ! Deniz tertemiz bir tane çöp yok ! Etraf miss çimen ve kıyıda ağaçlar.
Yokuşu tırmandıkça ışıltılı barlar, restaurantlar ve kaldırımda kızlı erkekli gruplarla çıkıyoruz. Dönüş yolumuz bu kez Metrobüs. Mahallemizin önünde indirecek . Uzun yolumuz var. İlk durak olduğu için yer bulabildik. Oturup günün özetini yaptık ama hava çok karardığı için Boğazlıyan Kaymakamının külliyesini ziyarete yetişemedik.
8 Nisan 1919 tarihli mahkeme karariyle Yozgat ve Boğazlıyan Ermenilerinin tehciri sırasında suistimalde bulunduğu ve öldürme olaylarına göz yumduğu gerekçesiyle idama mahkum edilmiş , Boğazlıyan kaymakamı. Aynı zamanda öğretmenmiş.
İdamdan sonra 14 Ekim 1922’de iadeyi itibar verilip, “Milli Şehit” olarak bir küçük külliye yapılmıştır adına Kadıköy’de.
Ayrıca evimde “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosunun ressamı Osman Hamdi Bey, Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır.
Bu günlükte bu kadar, esen kalınız…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.