Türk sanat müziğinin güçlü sesi: Hamiyet Yüceses

Türk sanat müziğinin güçlü sesi: Hamiyet Yüceses
Abdülhak Hamit Tarhan'ın sözlerini yazdığı "Makber" eserinin yanı sıra "Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine" ve "Bakmıyor Çeşm-i Siyah" gibi önemli eserlere kattığı yorumla unutulmazlar arasına giren Hamiyet Yüceses, ölümünün 25. yılında anılıyor

 Kadriye Hanım ile marpuç ustası Halil Efendi'nin kızı Yüceses, 20 Haziran 1915'te İstanbul'da dünyaya geldi.

Başarılı yorumcu, İstanbul'da Hacı Kadın İlkokulu’nda okudu.

Sesinin güzelliğiyle çocuk yaşlarda dikkati üzerine çeken sanatçı, 1926'da henüz 11 yaşındayken, ailesinin yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle sahnelere çıkıp şarkı söylemeye başladı.

Yüceses, ilk konserini Burhaniye'de verdi, ardından Anadolu'nun birçok şehrinde sahne aldı.

Uzun süre Gaziantep'te kalan sanatçı, ünü İstanbul'a ulaşınca, 1931'de Beyoğlu'nda dönemin önemli mekanlarından birinde Safiye Ayla ile sahneye çıkmaya başladı. Başarılı yorumcu, aynı yıl, Kadıköy'de düzenlenen bir yarışmada, Türkiye Ses Kraliçesi seçildi.

Sanatçı, 1978'de Halit Kıvanç ile yaptığı bir röportajda, İstanbul'da ilk sahneye çıktığı yıllarda mikrofon olmadığını söyleyerek, "Hatta hala tahayyül ediyorum, o Küçük Çiflik'in çamlarında, kristal avize gibi seslerimiz salınır gibi geliyor bana." ifadelerini kullanmıştı.

Sadettin Kaynak, Yüceses'e özel besteler yaptı

Bir yandan Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Yesari Asım Arsoy, Mısırlı İbrahim ve Bimen Şen’den özel dersler alan sanatçı, 1933'te eski İstanbul Radyosu’nda çeşitli programlara çıktı, başarısını, Sahibinin Sesi, Columbia ve Odeon firmalarıyla yaptığı plaklarla perçinledi.

Sanatçı, soyadı kanunu çıktığında Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar’ın ısrarı ile Yüceses soyadını aldı.

Besteci Sadettin Kaynak, "Kirpiklerinin Gölgesi Güllerle Bezenmiş", "O Dudaklar Yine" ve "Yasemen" gibi, Yüceses'in sesine uygun besteler yaptı.

Hamiyet Yüceses'in yaptığı plaklar, devrinin satış rekorlarına imza attı.

Sanatçının 1940'ta evlendiği deniz astsubayı Fethi Yüceses, Atılay faciası olarak anılan, Atılay adlı denizaltının batmasıyla 14 Temmuz 1942'de hayatını kaybetti. Bu üzüntünün ardından söylediği "Gitti de Gelmeyiverdi" şarkısı oldukça ünlenirken sanatçı asıl şöhreti sözleri Abdülhak Hamit Tarhan’a, bestesi Mehmet Baha'ya ait, "Makber" şarkısıyla kazandı.

Yüceses, 1944'ten 1955'e kadar Kemal Mollaoğlu ile evli kaldı, 1956'da sahnede şarkı söylerken tanışıp evlendiği tıp fakültesi öğrencisi Osman Sabuncu ile vefatına kadar süren 40 yıllık evliliğe imza attı.

İstanbul'da dönemin ünlü gazinolarında assolist olarak sahneye çıkan sanatçı, 1944'te İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti’nde görev aldı.

Gazel sevgisini Hafız Burhan'dan aldı

Hamiyet Yüceses'in 1946’da Hacı Arif Bey’in "Bakmıyor Çeşm-i Siyah" eserini, bir gazelle birlikte okuması büyük ilgi gördü. Daha 11 yaşındayken ilk sahneye çıktığında da bildiği şarkıyı gazel eşliğinde okuduğunu ifade eden sanatçı, TRT röportajında, çocukken yaşadığı bir anıyı şu sözlerle aktarmıştı:

"Hafız Burhan'dan bu tutkuyu aldım efendim. Kendilerini pek severdim. Küçük çocuktum. Bir gün sedirin üstünde uyurken, baktım 'Makber' diye bir şarkı söyleniyor. Camdan başımı uzattım. Cam kapalıymış. Kırıldı, boynuma geçti fakat ben oralı değilim. O güzel sesi, şarkıyı dinliyorum. Annem koştu içeri geldi, 'Eyvah yavrumun yüzü gözü kesildi.' dedi. 'Bir şey olmadı anne.' dedim. Annemden hemen 100 para aldım. Gittim, o ilanı aldım ve 'Amca bir daha okur musunuz?' dedim. Okuttum ve öğrendim. Ben bu şarkıyı Akasya Ağacı'nda okuyordum. Herkes gelip beni dinliyordu. Burada başladı benim tutkum."

Gazele olan sevgisini her fırsatta dile getiren sanatçı, öldükten sonra da "Bir görüşte aşık oldum, gözlerine ey peri/Yandı kalbim, harap oldu gördüğüm günden beri" gazeliyle anılmak istediğini aktarmıştı.

Yeni İstanbul Radyosu’nda 1949'da çalışmaya başlayan sanatçı, 1950'de radyodan aldığı maaşı, üniversite öğrencilerine bağışladı. Üniversite Talebe Birliği’de her yıl düzenledikleri Edebiyat Yarışması’nda “Hamiyet Mükafatı” adı ile ödüller dağıttı.

Sanatçı, sinemada da "Efsuncu Baba" (1950), "Affet Beni Allahım" (1953), "Kanun Namına" (1952), "Soygun" (1953), "İncili Çavuş" (1951), "Mahallenin Namusu" (1953, "Caz Saz" (1952) filmlerinde şarkı söylerken göründü.

Yüceses 1981'de sahneleri bıraktıktan sonra, 1987'de Pera Palas Oteli'nde adına düzenlenen gecede, 1988'de ise Hürriyet Gazetesi'nin Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen Altın Kelebek Ödül Töreni'nde son kez sahneye çıktı.

Suriye, Lübnan, Kıbrıs, İsrail, Almanya ve ABD'de konserler veren, BBC Radyosu'nda program yapan sanatçının anısına bir dönem, Üniversite Talebe Birliğince düzenlenen edebiyat yarışmasında "Hamiyet Mükafatı" adıyla ödüller verildi.

Hamiyet Yüceses, yaşamı boyunca 500 kadar taş plak, 37 adet 45'lik ve 8 long playe imza attı.

Sanatçı, tatil için gittiği Muğla'nın Marmaris ilçesinde kalp ve solunum yetmezliği şikayetiyle kaldırıldığı hastanede, 10 Temmuz 1996'da, 81 yaşındayken hayata veda etti. Cenazesi İstanbul'a getirilen sanatçı, Üsküdar’daki Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.