Değişim Liderliği ve Yeni Kurum Kültürü
Kahramanmaraş İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “Zirvedekiler Buluşuyor” konulu eğitim yöneticilerine yönelik seminerler dizisinin altıncısı KSÜ Eğitim Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Yemliha Çoşkun’un anlattığı “DEĞİŞİM LİDERLİĞİ VE YENİ KURUM KÜLTÜRÜ” konusu ile devam etti.
Seminerini Problem Durumu, Çağı Algılamak, Değişimi Kabullenmek, Değişim İçin Liderlik ve Okul Yönetiminde Anlayış Değişikliği ana başlıkları altında anlatan KSÜ Eğitim Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Yemliha Çoşkun hem anlattı hem de konularla ilgili soruları cevaplandırdı.
Problem Durumu; “Mevcut yapı okul liderliğinin gelişmesinde sınırlayıcı bir rol oynamaktadır. Mevcut liderlik rolleri yönetim ağırlıklıdır oysa “öğretim liderliği” ön plana çıkmalıdır. Uygulamada iyi liderlik örnekleri bulunmakla birlikte bunların daha yaygın tanıtılması gerekmektedir. Okul liderlerinin özendirilmesi, seçilmesi, atanması, eğitimi ve desteklenmesinde sorunlar bulunmaktadır. Değişim projelerine başarılı bir şekilde liderlik edebilmek için, yöneticilerin değişim süreçleri ve çalışanları değişim süresince ne şekilde yönetecekleri konularında bilgi eksikliği.” Şeklinde bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Yemliha Çoşkun “Bu çağda bilginin en önemli merkezi okuldur. Geleneksel okul müdürü, bilgi çağının okul lideri olmak zorundadır. BİLGİ ÇAĞI TOPLUMUNDA BİLGİNİN EN ÖNEMLİ MERKEZİ OKUL DENİLEN KURUMLAR OLACAKTIR” Diyerek seminerine şöyle devam etti.
“Liderliğin yetersizliği veya yokluğu, okul için bir felakettir. Eğer müdüre, okulun hedeflerine ulaşmasında çok önemli görevler yükleniyorsa, yetiştirilmesinin de önemsenmesi gerekir. Okuldan 5 yıl ayrı kalmış bir insanın bilgisinin, normal olarak eski ve işe yaramaz olduğu gerçeğini, memnun olmasak da kabul etmek zorundayız.
Bilgi her yere girmektedir. Etkileri her yere yayılmaktadır. Bilgi ortamında organize olmaya gayret gösteren her işletme hızla, yönetim kademelerinin en az yarısını, genellikle de yüzde 60’ını iptal etmiştir.
Hayatın kaçınılmaz olgusu Değişim, Dönüşüm ve Yenilikçilik. Bazı insanlar hiç değişmediklerini iddia ederek bununla gurur duyuyor. Bazıları ise gerçekten değişmiyorlar.
'İnsan değişmeli mi?' sorusunun cevabı aslında oldukça basittir, elbette insan değişmelidir. Çünkü değişmeksizin gelişebilmek mümkün değildir. İnsan yaşadığı olaylarla, dünyaya yeni bakış açıları geliştirmeli ve hatta davranışlarını da değiştirebilmelidir.Her gün yeni bir şey öğrenmesem 10 yıl önceki ben ile şimdiki ben aynı olurdu. Eski sen, her gün ölmeli ki yeniden doğasın; tekamül bu demek. Değişime direnen insanlar bir süre sonra hayattan uyarı alır. Uyarıları dikkate almazsa bazı sıkıntılar gelir başına. Olaylardan ders almazsa küçük uyarılar giderek şiddetini artırır ve büyük şoklar yaşar. İnsan gariptir ki büyük şoklar yaşamadan değişmeyi istemez. Çünkü güvende olmak ister.
Değişmezsek çürüyen patateslere döneriz.
İnsan değişmeli derken, değerlerini değiştirmeli demiyoruz elbette. Yani geçmişte dürüst olan birisinin değişerek dürüst olmayan davranışlar göstermesi, bir değişim değil, bir geriye gidiştir.
Değişim, değerler aynı kalırken dünyayı yorumlamamıza ilişkin ya da dünyada olan bitene tepki vermemize ilişkin bir değişim olmalıdır. Değişimle ilgili yapılabilecek akıllıca işlerden bir tanesi neleri değiştirmemiz gerektiğini analiz edebilmek ve bu konularda çalışabilmektir.
Hatta daha iyisi, çevremizdekilerle, ailemizle, arkadaşlarımızla, bizi içten bir şekilde seven ve objektif bir şekilde değerlendirme yapabilecek kişilerle kendimizi analiz etmektir.
Değiştiği halde değişmediğini iddia eden insanlar da bir çocuk gibi kendi değişimlerini bir anlamda kilitler. Değişmek istedikleri ya da değiştikleri halde değişmediklerini iddia ederken geçmişleriyle tutarlı olma çabası, davranışlarını karmaşıklaştırırken bir taraftan da anlamsızlaştırır.
Değişmeyle ilgili en önemli sorunlardan bir tanesi de, çevremizdeki insanlar değişirken bizim değişmememizdir. Çevremizdekilerle uyumlu ve tamamlayıcı bir ilişkiye sahip olabilmemiz bizim de onlarla birlikte bir davranış değişimi geçirmemiz anlamına gelir.
Mesleğimiz bizim cildimiz değildir, kıyafetimizdir. Cilt değişmez; fakat kıyafetimiz her yerde değişebilir.”
Gelişim için çalışmak bir hayat felsefesidir.
Gelecekte iki tür insan olacak. Değişen ve değişemeyen insanlar. Değişenler kendine parlak bir gelecek sağlayacak, değişemeyenler kaybolup gidecekler.
Eğer zamanı yakalamak istiyorsak “yeni alışkanlıklar” kazanmak zorundayız. Bunun için belki Japonya gibi bir iç savaş vermek zorunda kalabiliriz; klasik alışkanlıklarımızı bırakmak bize zor gelebilir. Ama var olmak için başka bir seçenek yoksa yapmamız gereken alışkanlıklarımıza karşı bir savaş vermek olacaktır. MEM-BASIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.