“Hukuk fakültelerimizle YÖK’ümüzle ciddi işbirliğine ihtiyacımız var"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Hukuk fakültelerimizle YÖK'ümüzle ciddi işbirliğine bizim ihtiyacımız var. Ben değerli hocalarımdan hukuk eğitiminin süresinin, sisteminin, müfredatının, okutulan derslerinin yeniden ele alınmasının, tartışılmasının çok büyük bir gereklilik olduğuna inanıyorum" dedi.
Hukuk fakültesi dekanları Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nda (YÖK), düzenlenen toplantıda bir araya geldi. Türkiye'deki hukuk eğitiminin niteliği, mezunların mesleki yeterliliği ve istihdam sorunlarının görüşüleceği toplantının açılış konuşmasını yapan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Yargıya güven ve yargıdan memnuniyet konularından ortaya çıkan sonuçlar bugün için maalesef sevindirici bir noktada değildir. Yargıdan memnuniyet konusunda anket çalışması yapanlar veya değerlendirme yapanlar elbette yargının verdiği hizmetle kamu hizmetlerinin verdiği hizmeti bir tutmamaları lazım. Yargıya güven konusunda yargıya işi düşsün düşmesin yargı hakkındaki herkesin ortak algısını ifade etmektedir. Yargıya işin düşerse adalet yerini bulur, hakkımı alırım, karşı taraf hak ettiği cezayı alır. Her neye inanıyorsan yargıya müracaat ederken bu konudaki pozitif beklentinin yüksekliğini ve verilecek karara olan inancı ifade eder. Bu inançta bir zayıflama var. Bu zayıflamayı ortadan kaldırmak için çok boyutlu çalışmalara ihtiyaç var. Sadece avukatlar cephesinden bakarak, hakimler, savcılar cephesinden bakarak Türkiye'de yargıya güven konusunda daha pozitif sonuçları bir pencereden bakarak elde edemeyiz. O nedenle Adalet Bakanlığı olarak yeni dönemde üzerinde duracağımız en önemli konuların başında yargıya güveni en üst noktaya taşıyacak adımları atmak. Bu adımları atarken de doğru adımlar atmak, doğru işler yapmak ve doğru kararlar vermek. Bunu da muhataplarımızla ortaklaşarak yapmak. Çünkü atacağımız adımları beraber yapabilirsek neticenin daha faydalı olacağına yürekten inanıyorum" diye konuştu.
"YARGIYA GÜVENİN HUKUK EĞİTİMİYLE BAŞLADIĞINA İNANIYORUZ"
"Yargıya güvenin hukuk eğitimiyle başladığına inanıyoruz" ifadesini kullanan Bozdağ, "İyi bir hukuk eğitiminin iyi bir hakim, iyi bir savcı, iyi bir avukat, iyi bir hukukçu yetişmesinde ne kadar önemli bir rol oynadığı herkesin yakinen bildiği bir konudur. Daha önceki bakanlarımız döneminde de başlatılan hukuk eğitimi konusundaki çalışmaları bu dönemde nihayetlendirmek ve belli bir noktaya getirmek kararını aldık" dedi.
"HUKUK FAKÜLTELERİMİZLE YÖK'ÜMÜZLE CİDDİ İŞBİRLİĞİNE BİZİM İHTİYACIMIZ VAR"
Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim çalışmalarımız sırasında istihdam ettiğimiz kişilerin nitelikleriyle ilgili çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bunları aşmak için bir yandan Adalet Bakanlığının kendi bünyesinde kurduğu Adalet Akademisi aracılığıyla hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programları uygulamakta. Ama öte yandan bu uygulanan programların sorunları tam anlamıyla çözmediğini yakinen görmekteyiz. Hukuk fakültelerimizle YÖK'ümüzle ciddi işbirliğine bizim ihtiyacımız var. Ben değerli hocalarımdan hukuk eğitiminin süresinin, sisteminin, müfredatının, okutulan derslerinin yeniden ele alınmasının, tartışılmasının çok büyük bir gereklilik olduğuna inanıyorum. Bu sistem doğru bir sistem mi bunun üzerinde hepimizin kafa yormasına ihtiyaç var. 4 yıl mı daha fazla mı daha mı kısa buna kafa yormamız gerekir. Adalet Bakanlığı olarak biz mukayeseli hukuku incelettirdik dünyada nasıl oluyor diye. Hukuk fakültelerimizin dekanlarından yeni dönemde Türkiye'de hukuk eğitiminin kalitesini daha ileri bir noktaya taşımak için keşke şunu yapsak dediğimiz ne varsa onları açıkça konuşalım ve bunları yapalım ertelemeyelim."
"NİTELİKLİ BİR HUKUKÇUNUN YETİŞMESİ İÇİN ASGARİ GEREKLER ÜZERİNDE İTTİFAK EDELİM"
Müfredatla ilgili konuşan Bozdağ, "Adalet Bakanlığı olarak diyoruz ki; mecburi dersler konusunu masaya yatıralım. Biz hukuk felsefesinin mecburi bir ders olmasını istiyoruz. Biz kriminolojinin mecburi bir ders olmasını arzu ediyoruz. Şuanda ciddi sorunlar var. Şuanda infaz hukuku ne kadar okutuluyor bilemiyorum. Ama bizim cezaevlerinde 170 binin üzerinde vatandaşımız var tutuklu hükümlü. Ama infaza dair bizim hukuk fakültelerimizde işin üzerinde ciddiyetle durulması lazım. Bakanlık olarak size ihtiyaçlarımızı söyleyelim. Gerçekten nitelikli bir hukukçunun yetişmesi için asgari gerekler üzerinde ittifak edelim. O asgari nitelikleri taşımayan birisi fakültelerimizden mezun olamasın" ifadelerini kullandı.
"EĞİTİM ALIRKEN UYGULAMAYI GÖRME VE GÖSTERME KONUSUNDA DA BİR İŞBİRLİĞİNE İHTİYACIMIZ VAR"
Uygulama üzerinde de ciddi sıkıntıların olduğunu söyleyen Bozdağ, "Şuanda Türkiye'de mahkeme salonu olan kaç hukuk fakültemiz var onu da bilemiyorum. Hukuk fakültelerimizin kesinlikle kendi bünyesinde uygulamada karşılaşacakları, içinde yer alacakları mahkeme salonlarını veya başka şeylerin olması, öğrencilerimizin eğitim sırasında da uygulamanın örneklerini fakültenin bünyesinde, yoksa mahkemelerde başka yerlerde bir usulle eğitim alırken uygulamayı görme ve gösterme konusunda da bir işbirliğine ihtiyacımız var. Uygulama konusunda da hukuk fakültelerimizin sadece laf anlatan değil de uygulamayı dikkate alan bizzat işin içinde öğrenciyi yaşatan bir yöntemi bulmamız lazım. Hukuk klinikleri diye bir projeyi Adalet Bakanlığı olarak Ankara Üniversitesi ile beraber başlatıldı. Yeni dönemde biz hukuk fakülteleriyle biz daha fazla işbirliği yapmaya birbirimize yol göstermeye mecburuz" şeklinde konuştu.
"HAKİM VE SAVCILARIMIZI ARAZİDE YETİŞTİRMENİN DOĞRU OLDUĞUNA İNANIYORUZ"
Hakim ve savcıların eğitimi konusunda da yeni dönemde adımlar atma kararında olduklarını ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bu eğitimi hakimlerin ve savcıların yük gördüğü bir eğitim değil de yeni bir nitelik kazandırmak ve bu eğitimi hakimlerin ve savcıların yük gördüğü eğitim değil de gerçekten faydalı bir eğitime dönüştürecek adım atacağız. Onu tartışıyoruz. Ama hakim ve savcılarımızı arazide yetiştirmenin doğru olduğuna inanıyoruz. Hakim ve savcılarımızın arazide bizzat işin içinde yetişmesini daha sonra kürsüye çıkmasının doğru olduğuna inanıyoruz. Şuan ki uygulamanın çok ciddi eksiklikleri var. Yeni dönemde bu eksiklikleri de ortadan kaldıracak büyük bir reformu o alanda da gerçekleştireceğiz. Bununla ilgili Türkiye'de görev yapan hakim ve savcılarla bir araya gelen değişik toplantılar yapacağız. Onların fikirlerini alacağız. Daha iyi bir hakim, meslek öncesi eğitimi nasıl olmalıdır, savcının meslek öncesi eğitimi nasıl olmalıdır, meslek içi eğitimi nasıl olmalıdır onlardan fikirler öneriler alacağız. Bu çerçevede neticelendireceğiz. Netleşmiş bir karar yoktur onu buradan ifade etmek isterim."
"YENİ DÖNEMDE AVUKATLIK YASASINDA ÇOK ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLERİ BAROLARLA BERABER KONUŞARAK ONLARLA YAPMAYI HEDEFLİYORUZ"
Avukatların eğitimiyle ilgili barolar birliğinin gayretlerine değinen Bozdağ, "Bu konuda da yeni dönemde barolarla beraber çalışacağız. Avukatlarla alakalı da yeni adımları atacağız. Sınav konusunu avukatlarla ilgili yeni dönemde getireceğiz. Hukuk fakültelerinin birinci sınıflarında okuyan çocukları bundan muaf tutan adımla bunu yapacağız. Barolar bundan rahatsız ama biz doğru olanı yapalım diyoruz. Yeni dönemde avukatlık yasasında çok önemli değişiklikleri barolarla beraber konuşarak onlarla yapmayı hedefliyoruz. Doğrudan Adalet Bakanlığını ilgilendiren TBMM'den yasa çıkarılmasını gerektiren konularda biz 2016 yılı bitimine kadar her türlü adımı atacağımızı açıkça ilan etmek istiyorum" dedi.
"HUKUK ÖĞRETİMİ, TİCARİLEŞME VE SIRADANLAŞMA TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYA"
YÖK Başkanı M. Yekta Saraç ise hukuk eğitimi konusunda da Adalet Bakanlığının görüşleri, sorunlara çözüm önerileri ve planlamalarının da önemli olduğunu belirterek, YÖK olarak birinci önceliklerinin eğitim öğretimde kalite çıtasını yükseltmek olduğuna ve yönetmeliği yeni çıkarılan Kalite Kurulu'nun son yıllarda yükseköğretimde kalite adına atılan en önemli ve cesaretli adım olduğunu anlattı. YÖK'ün kendi kararlarıyla vücut bulan eğitim öğretim ile ilgili hüküm vermeyi, karar alma süreçleri bakımından YÖK'ten bağımsız çalışabilen bir kurula devretmesi anlamına gelen önemli bir adım olduğunu kaydeden Saraç, "Bu kurulun idari ve mali açıdan tam bağımsız bir kurul olabilmesi için kanunla düzenlenmesi gerekmektedir ve bu konuda kanun teklifimizi de usule uygun olarak hükümete sunduk" diye konuştu.
Geçen yıl alınan kararla hukuk ve tıp programları için başarı sıralaması şartı getirdiklerini değinen Saraç, bu kapsamda, 150 bininci sıralama şartı getirdikleri hukuk fakültelerinde boşluk kalmadan kontenjanların dolduğunu ifade etti.
Hukuk öğretiminin sorunlarını 10 madde ile anlatan Saraç, hukuk fakültesi kontenjanlarının tespitinde esas alınması gereken kriterlere ilişkin, "Hoca sayısı mı, mekan mı, hocaların alanlara göre dağılımı mı, bunların hepsinin bir bütün halindeki şekli mi yoksa hukuk eğitiminin niteliği mi" dedi.
Akademik insan kaynağındaki sayısal yetersizliğin de bir diğer sorun olduğunu ifade eden Saraç, ehliyet kazandıran bir hukuk öğretiminin gerçekleştirilebilmesi için doktorasını tamamlamış öğretim elemanı sayısının artırılmasının önemini bildirdi.
YÖK Başkanı Saraç, alanında yetkin bir akademisyen potansiyelinin yaratılabilmesi adına, hukuk mezunları için lisansüstü öğretimin maddi olanaklar açısından cazip hale getirilmesinin de yerinde olacağına işaret ederek bu çerçevede, yurt dışı lisansüstü öğretim burslarına olan talebin cezbedici hale getirilebilmesi için bursiyerlerin özlük haklarının genişletilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Türkiye'de yükseköğretim sisteminde girdi kontrolünün merkezi yerleştirme sınavıyla yapıldığını söyleyen Saraç, "Bu konuda son yıllarda oluşan zafiyeti, işaret ettiğimiz gibi başarı sıralaması barajıyla da kontrol etmeye başladık ancak hukuk öğretimi ticarileşme ve sıradanlaşma tehlikesi ile karşı karşıya. Yükseköğretim sonrasında genel bir çıktı kontrolünün yapılması gerekliliği, burada önem kazanıyor. Hukuk lisans formasyonunu elde eden her mezun, mezuniyet sonrasında bir yıllık avukatlık stajıyla serbest avukatlık mesleğini icra edebilmektedir. Yalnızca, yargıçlık ve cumhuriyet savcılığı ile kamu avukatlığında bir çıktı kontrolü yapılabilmektedir. Bu yüzden, hukuk öğretimine ilişkin zafiyet tartışmalarında konunun sadece kontenjan meselesine hasredilmesi yerine, hukuk formasyonunun, diplomasının sağladığı iş garantisi meselesi, bizatihi öğretimin pedagojisi ve diğer hususlar da gözden geçirilmelidir. Avrupa ülkelerinde hukuk öğrenimi sonrasında, çıktı kontrolü ve uzun bir uygulama pratiği olmaksızın, hukukçunun meslek yaşamına adım atması mümkün değildir. Dolayısıyla bu konunun da yani, meslek icrasına yönelik bir sınavın da gündemimizde yer alması doğru olur diye düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.