Kahtalı Mıçe: ’Kürtçe Söyledim Diye 11 Ay Hapis Yattım’
Kahtalı Mıçe, sanatçı olmanın zorluklarını anlatarak, ’’Şarkıcı olmaya karar verince akrabalarım engellemeye çalıştı. Çok dayak yedim ama yılmadım’’ dedi.
Eser cahilin rüzgarı soldurur beni beni/Eser zalimin rüzgarı soldurur beni beni/Tükenmez dünyanın kara kedisi/Onun için bitmez gönlümün yası/Dostun bir tek acı sözü öldürür beni beni...
Esas adı Mustafa Aslan olan Kahtalı Mıçe, samimiyetin derinliklerine inebilen sanatçılarımızdan. Farklı şarkıları, insanı bazen “bam” diye çarpan sözleriyle birçok insanın gönlünde yer etmiş bir isim. Vesile olduğu için teşekkürü borç bilirim. Fatih Bucak sayesinde bir düğün için Urfa’ya geldiğini öğrenince fırsatı kaçırmadım ve kendisiyle geçmişten geleceğe keyifli bir yolculuk yaptık; hikayeleriyle ve kalpten cevaplarıyla...
Çocukluğunuz nasıldı?
İlkokulu 9 yılda bitirdim. Bizim dönemimizde küçük bir yerdi Kahta. Herkes birbirini tanırdı, çoğu akrabaydı zaten. Genelde rahmetlik babamla beraber tarlaya giderdik. Kahta Çayı’nda pamuk ve pirinç ekerdik. Çiftçilikle uğraşırdı babam ama yer bizim değildi. Başkasının tarlasını ekerdik. Çocukluğum fena geçmedi, öyle diyelim.
O zamanlar Türkçe biliyor muydunuz?
Yok. Ben Türkçeyi ilkokulda öğrendim.
Zor muydu hiç bilmediğiniz bir dili bir anda öğrenmek?
Hayır, yavaş yavaş alıştık. Tam aklıma gelmiyor, tabii şu anda.
Sesinizin güzel olduğunu ne zaman fark ettiniz?
Çocukken daha. Kahta’daki abiler, amcalar öyle derdi. Çok da hevesim vardı. Akrabalar, “Bize yakışmaz” dedi ama yıldıramadılar. Çok çektim anlayacağın. Çok dayak yedim.
Destekleyen olmadı mı?
Yok... Kahta’da 2 tane sinema vardı. Terzi Ayhan abi vardı. Allah rahmet eylesin, çok severdim. Onun sinemasında uzun süre çalıştım. Bağırarak filmlerin tanıtımını yapardım.
Kaç kardeşsiniz?
4 kardeşiz. En büyük ablamız 67’de rahmetli oldu. Kahta’da fakir bir ailenin çocuğuyduk. Bununla da iftihar ederim. Şimdi bazıları bir yere gelince biraz havalanır, benimki öyle değil.
Kahta’da eviniz var mı ?
Ben 25 senedir İstanbul’da yaşıyorum. Evim yok ama abim, kardeşim ve bütün akrabalarım Kahta’da. Son 2 senedir daha fazla geliyorum Kahta’ya.
Ünlü olunca hayat kolaymış gibi geliyor öyle mi?
Avrupa’ya gittiğimde de söylediler bunu bana; “Abi siz televizyonlardan para alıyor musunuz?..” “Ne parası?” deyince de “Allah Allah” diyorlar. Bizi konuk olarak çağıran sanatçı arkadaşlarımız para alıyor ama konuklar almıyor ki.
İbrahim Tatlıses’in programlarına en çok çıkan sanatçılardan birisiniz. Özlüyor musunuz programlarını?
İbrahim Bey, 1969’dan beri arkadaşım. Özlemez olur muyum? Annesi Kahtalı olduğu için çok gider gelirdi bizim oraya. O da benim gibi çok çekti. Amerika’ya ameliyata gitti. İnşallah eski sağlığına kavuşur, aslan gibi aramızda görürüz yine.
Nasıldı o yıllarda hayatınız?
Televizyonlarda bir TRT vardı, oraya da kimseyi çıkarmazlardı. Biz de Antep, Urfa, Adana, Mersin, Malatya yani civar şehirlerde devam ettik. Beden Terbiyesi Spor İl Müdürlüğü’nde 10 sene memurluk yaptım. Kürtçe türkü söylüyoruz diye mağdur olduk.
Hapis yattınız değil mi? Ne zaman, neden?
1980’de darbe olduğunda gözaltına aldılar bizi. Cuma günü olmuştu darbe. Cumartesi pazarı beklediler sonra ellerinde listeyle gelip memurlukta görev başında aldılar bizi. Bir de bizi arabadan indirmeden evlerimizi aradılar, tarumar ettiler. Uluslararası teröristmişiz gibi çok yanlışlar yaptılar, çoooook... 1.5 ay gözaltında kaldık. Arkasından çıktık, mahkemeler devam etti. 1 sene 6 ay ceza aldım, 11 ay hapis yattım. Sadece Kürtçe şarkı söylemekten, başka bir şey yok. Sivas’a sürdüler. 2 ay memlekete gelemedik. Sonra geldim ihtilal bu defa 5 ay Malatya’ya sürdüler. Yine Malatya yakındı. Edirne’ye de verebilirlerdi. Onu da merhum Özal kaldırdı, Allah rahmet eylesin.
Sonra Adıyaman’a mı döndünüz?
Önce Adıyaman’a döndüm sonra 1989’un başında evi Antep’e taşıdım. Oradan da 2 yılı doldurmadan İstanbul’a taşındık. O gün bugündür İstanbul’dayız.
Seviyor musunuz İstanbul’u?
İstanbul güzel de normal bir insanın yaşayacağı bir şehir değil. Biz mecburi gittik. Çünkü bu işe kafamızı koyduk. Başka da alternatifimiz yoktu. Boğulacaksan büyük yerde boğulacaksın.
Japon yeniyle ev aldınız. Size sahip çıkan, zor gününüzde yanınızda olanlar İstanbul’dan değilmiş yine.
Neler oldu?
Çok insandan dostluk; hemşerilerimizden kardeşlik gördük. Herkes için söyleyemem ama bazı insanlara çok kırıldım. Japon yeni diye bir para... Ben daha hâlâ görmemişim. O zaman cazip geldi, bir şirket söyledi. Taksitle ev aldık. Aradan 3-4 ay geçti. 15 sene yerinden kıpırdamayan Japon yeni fırladı gitti. 4 sene sonunda en son 1400 TL’den 3600 TL’ye kadar çıktı taksitlerim. Eski işlerimiz de yoktu.
Neden yok eski işleriniz?
Sanat aleminde çok büyük düşüş var. 2 sene evvel kaset yapayım dedim. Hiçbir firma kolay kolay yanaşmıyor artık. İnternet çıktı. Artık hem sanatçının emeğini hem devletin işini çalıyorlar.
Çocuklarınız kaç yaşında?
En küçüğü 31’e girecek, büyüğü de 38.
Dede oldunuz mu?
Büyük kızım Berivan’ın kızı var; Elvan. Şimdi orta 3’e gidiyor. Günlük ararım, çok seviyorum onu. Biz zamanında çocuklarımızla ilgilenemedik. Yalan mı söyleyeyim şimdi? Şartlarımız uymadı. O yüzden şimdi torunla hasret gideriyorum.
Çocukların sesi nasıl?
En küçüğün sesi çok güzel. Taklidimi yapardı, herkes ben zannederdi. Birisi baba mesleğini devam ettirsin istedim ama annesi bırakmadı.
“Bu dünya boş” anlamındaki türküleri daha bir yürekten söylüyorsunuz sanki...
Öyle. Kim olursa olsun 2 metre kefenden başka bir şeyle gitmeyecek öbür dünyaya. Öbür tarafı düşünmek daha güzel. Adama çoluğuna çocuğuna dünyanın servetini bırakmış. Tamam bıraksın fakat önemli olan sağken insanları sevmek. Fakir fukaraya gizliden yardım edeceksin. Benim bildiğim zenginlik budur.
Mutlu musunuz?
Benden daha mutlu bir adam yok. İstediğim yere çeker giderim. Bazen sinemaya gidiyorum. Diyorlar ki, “Ya bu Kahtalı Mıçe değil mi, ne işi var burada?...” Giderim Allah Allah, hakkım değil mi? Bazen belediye otobüsüne biniyorum, tuhaflarına gidiyor. Minibüse biniyorum, “Sana yazık, herkesin arabası var” diyorlar. E, yoh!
BU ÜLKENİN KIYMETİNİ BİLELİM
“Sanatçı olduğum için çok siyasete girmek istemiyorum. Ama bu ülke çok çekti. Türkiye’nin kıymetini bilmemiz lazım. Biz herkesi kabul ederiz ama herkes bizi kabul etmez. Burası bizim ülkemiz.”
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.