Zirvedekiler Buluşuyor seminerinin yedicisi de yapıldı.
Kahramanmaraş İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “Zirvedekiler Buluşuyor“ isimli eğitim yöneticilerine yönelik seminerler dizisinin yedincisi KSÜ‘den Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öztürk tarafından “İslam’da Eğitim” konusu anlatıldı.
“Bireyde kasıtlı kültürlenme yoluyla istendik davranışlar geliştirme süreci” veya “kişinin zihni, bedeni, duygusal, toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının istenilen doğrultuda değiştirilmesi ya da bir takım amaçlara dönük yeni yetenekler, davranışlar, bilgiler kazandırılması yolundaki çalışmaların tümüne” eğitim denir diyerek seminerine başlayan Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Öztürk daha sonra şu bilgileri verdi.
“Eğitim bir yönüyle bireyi terbiye etmedir. Eğitimciler, terbiyenin nihai gayesini “iyi vatandaş yetiştirmek” şeklinde ifade ederler (Sezgin, 19). İslami eğitimin de nihai amacının “iyi insan yetiştirmektir.” olduğunu söyleyebiliriz.
Kuran’da Yaratıcı kendini “Rab” kelimesi ile tanıtmaktadır. Mürebbi kökünden gelen Rab, eğiten, öğreten, terbiye eden anlamlarını taşır. Eğitim, ilk andan itibaren yani Âdem AS. ın yaradılışıyla başlar.”Ve Âdeme her şeyin isimlerini öğretti.” (Bakara 2/31) ayeti yaratma işleminin hemen akabinde eğitiminin başladığını gösterir.
Kur’an a göre insan hiçbir şey bilmediği halde yaratılmış, ancak doğumundan itibaren bilgi sahibi olabilecek şekilde var edilmiştir. Eğitilebilecek kabiliyetlerle donatılan insana, bunun için göz kulak ve gönül vermiştir (Nahl; 16/78). Bunların yaratılış amacı dışında kullanıldığı taktirde, yaptıklarından sorumlu olacakları belirtilmiştir(İsra,17/36).
İnsan bir bütün olarak gelişmektedir. Öğrenmenin büyüme ve olgunlaşma ile yakın ilişkisi vardır. “Yusuf tam kemal çağına varınca, kendisine hikmet ve ilim verdik.”(Yusuf,12/22) “Musa, tam kemal çağına erip de dengini bulunca, biz ona peygamberlik ve ilim verdik.”(Kasas,28/14) mealindeki ayetler bu görüşü destekler niteliktedir.
Büyüme ve olgunlaşma eğitim üzerinde o kadar etkilidir ki, belli bir yaşa kadar neyin ve nasıl öğretilebileceğini belirler. Peygamberimiz biyolojik gelişme ile eğitim arasındaki ilişkiyi gayet iyi görerek “Çocuklara yedi yaşında namaz kılmayı öğretin. On yaşında kılmazlarsa dövün.”(Ebu Davud) buyurmuşlardır (Bayraklı, 1997).
Felsefi sistemlerin anlayışlarında temel bazı ayrılıklar görülmektedir. Bu ayrılıkların en keskin nedeni, insan aklının bir eğitim görüşü kurmakta yetersiz kalışı, hatta dünyaya ve onun özü olan insana belli bir açıdan bakıp bağımsız bir düşünceyle inceleyememiş olmasıdır. İnsanı insanla eğitiyoruz ama, insanı yine insanın fikirleri doğrultusunda eğitmek çok zor bir iştir.
Hıristiyan ve Yahudiliğin esasta bir eğitim görüşü yoktur. Orada dinin dolduramadığı bu sahayı insanların fikirleri dolduracaktı. Nitekim öyle de olmuştur
Bazı eğitim görüşleri; merkeze çocuğu, bazısı öğretmeni, bazısı da geçmişi almıştır.
İslam, eğitimi insan fıtratı (tabiatı) üzerine bina etmektedir. Eğitim ilkelerini o fıtratın niteliğine göre koymaktadır: “Bir insanın iyisini kötüsünü bırakıp, onun şahsiyetinin aslına nüfuz etmek lazımdır ki, bakalım o kimsenin nasıl bir cevher ve özü vardır, anlaşılsın. İşte görmek ve bilmek böyle olur.” ( Mevlânâ - fihi mafih 1974,s.59)” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.