Doç. Dr. Şenocak: Avrupa’nın en büyük düşmanı uyguladığı ırkçı politikalar
İSTANBUL (AA) - Avrupa’da ötekileştirilen, kimliksizleştirilen Müslüman gençlerin var olduklarını ispatlamak için terörist gruplara üye olarak intikam duygusuyla kendilerine yeni bir kimlik ve güç elde etmekte olduklarını belirten Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, “Avrupa’nın en büyük düşmanı Müslüman gençler değil uyguladığı ırkçı ayrıştırma politikalarıdır” dedi.
Brüksel Avrupa Araştırmaları Enstitüsü (IES), Avrupa Kültürel, Bilimsel, Yenilikçi Diplomasi Yönetimi UNESCO Kürsü Başkanı Doç. Dr. Naciye Selin Şenocak, Avrupa'da aşırı sağcı hareketlerin yükselmesi ile İslam'la ve Müslümanlığa yönelik müdahaleleri, Fransa'nın son Kur’an-ı Kerim ayetlerine müdahale ederek bazı ayetleri çıkarmak istemesini ve İslamofobya ile İslam dinine yapılmak istenen müdahaleleri AA'ya değerlendirdi.
Türkiye’ye eleştiride bulunan Avrupa'nın insan hakları ve dini özgürlükler konusunda Türkiye’den ders alması gerektiğini vurgulayan Şenocak, "Buna en somut örnek Belçika’da geçtiğimiz hafta başında Devlet Bakanı Zühal Demir’in okullarda başörtüsü yasağı önerisini verebiliriz" dedi.
Şenocak, "Bu öneriyi özgürlük adına sunan bakanın sempatizanı olduğu terör örgütü genç kızları dağlarda alıkoyarak tehditle özgürlüklerini ellerinden alıp her türlü istismara maruz bırakmaktadır. Maalesef Türkçe adlar taşıyıp Türkiye’yi kötüleyerek, Müslümanları ayrıştırarak Avrupa siyasetinde yer edinenler zaman içerisinde kullanıldıktan sonra kişiliksiz, kimliksiz olarak siyaset arenasından yok olup gideceklerdir. Unuttukları konu, bu kişiler hiçbir zaman tam olarak Belçikalı ya da Alman olarak nitelendirilmeyecekler aksine kendi milletine ihanet eden kişi damgasıyla yaşayacaklardır. Zira, bu öneriden sonra birçok okulun bağlı olduğu Katolik Eğitim Kurumları Yönetimi 'başörtüsü yasağı getirmek siyasetin işi' diye karşı çıkmıştır." değerlendirmesini yaptı.
"İSLAM'A MÜDAHALELER AVRUPA'YI İÇ KAOSA SÜRÜKLÜYOR"
Avrupa'nın çok büyük bir sosyal bunalım ve çelişki içerisinde olduğunu, bir yandan insan hakları, demokrasi, özgürlük derken diğer taraftan Avrupa’da yaşayan Müslüman azınlığın dini inançlarına, geleneklerine saygı gösterip entegre etmek yerine ’içimizdeki düşman’ diye ayrıştırarak, yasaklar getirerek asimile etmeye çalıştığını belirten Şenocak, Fransa’daki Kuran’ı Kerim’e müdahale etme girişimini değerlendirdi.
Fransa’da Kuran’ı Kerim’in bazı ayetlerinin çıkarılması yönündeki taleplerin Fransa’da yaşayan Siyonistlerin inisiyatifiyle geliştirildiğini savunan Şenocak, şunları kaydetti:
“Bu tarz müdahalelerin amacı bellidir; Avrupa’yı bir iç savaşa, kaosa doğru sürüklemektir. Bu konuda Avrupalı ülkeler daha temkinli davranmalıdır. Zaten AB terörle mücadele raporunda İslamiyet adına yapılan terör faaliyetlerinde en büyük tehdit ve tehlikenin Kuran-ı Kerim’in yanlış tefsir edilmesi, İslami terimlerin ve İslamiyet’in ideolojik siyasi çıkarlar doğrultusunda radikal gruplar tarafından kullanılması olarak görülmektedir.”
Kuran'ı Kerim'in ayetlerinin nefreti beslemediğini belirten Şenocak, "Kuran-ı Kerim’de Kâfurun suresinin altıncı ayetinde İslamiyet’in diğer dinlere hoşgörü prensibi 'Sizin dininiz size, benim dinim de bana’ diye açıkça belirtilmiştir. 1492 yılında İspanya ve Portekiz’den kovulan ve katliamlara maruz kalan Sefarad Yahudileri II. Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nda barış içerisinde yaşamaları için kabul edilmiştir. 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu sayesinde barış içerisinde yaşayan üç büyük dine mensup halkın yaşadığı Kudüs'te, Osmanlı İmparatorluğu sonrası tam yüz bir yıldır insanlık trajedisinin yaşanıyor. Bu nedenle, Kuran’ı Kerim’e müdahale etme kimsenin haddine, özellikle marjinal Siyonistlerin haddine değildir. Müslüman dünyasının kırmızı çizgileriyle kimse oynayamaz. Önce kendi aralarında çelişkileri olan dört İncil’i, Tevrat ve Talmud’u hurafelerden ve tezatlıklardan arındırsınlar. " açıklamasında bulundu.
Avrupa’da ötekileştirilen, kimliksizleştirilen Müslüman gençlerin var olduklarını ispatlamak için terörist gruplara üye olarak intikam duygusuyla kendilerine yeni bir kimlik ve güç elde etmekte olduklarını belirten Şenocak, “Avrupa’nın en büyük düşmanı Müslüman gençler değil kendi uyguladığı ırkçı ayrıştırma politikalarıdır” dedi.
"AVRUPA ÜLKELERİ GENÇLERİN TERÖR ÖRGÜTLERİNE KATILMASINA İZİN VERDİ"
Bu saldırıların İslamiyet adına değil kendi intikamları adına yapmakta olduğu yorumunu yapan Şenocak şunları söyledi:
“Bu gençler Avrupa değerleriyle büyümüş ancak içerisinde yaşadığı topluma tutunamamış, İslami kavramlara ve dini öğretilere hakim olmayan ve İslamiyet’i bilmeyen gençlerdir. Eğer İslamiyeti gerçek anlamıyla özümsemiş olsalardı zaten pek çoğu DEAŞ, El- Kaide gibi terör örgütlerine katılmazlardı. Avrupa ülkeleri bu gençlerin terör örgütlerine katılmasına izin verdi. Ancak, bu gençlerin dönecekleri yer yine geldikleri ülkelerdir. Nitekim, DEAŞ'in yenilmesiyle pek çoğu dönmekte veya dönüş rotasında. AB'nin bilhassa gençlere yönelik yeni bir entegrasyon politikası geliştirip bu gençleri topluma kazandırması gerekmektedir. Öte yandan AB’de yaşayan Avrupalı din alimlerine de büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor. Müslüman göçmenler ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek ortak bir amaç çerçevesinde İslamiyet’i en doğru şekilde öğretecek eğitim merkezlerinin kurulması ve yeni bir kamu diplomasisi geliştirilmesi gerekiyor. Bunun beraberinde Müslüman Alimler Birliği, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin değiştirilmesi talebinin kışkırtma amaçlı olduğunu farkına vararak bu tarz provakatif açıklamalara karşı soğukkanlı ve güçlü bir tavırla rasyonel ve somut çözümler sunmalıdır. Bu çözümlerden en önemli iki tanesi çok dilde yayınlar yapmak ve Müslüman gençleri dini eğitim kurumlarında çok yönlü bir şekilde eğitmektir."
İçerisinde birçok mezhep barındıran Müslüman dünyasının çıkarlarını koruyacak, onları temsil edecek İslam dinini yozlaştırmaya çalışan terörist gruplara karşı mücadele edecek tüm Müslüman ülkelerin bir arada olduğu bir üst yapıya ihtiyaç olduğunu belirten Şenocak, sözde İslamiyet adına yapılan terör olayları ve terörist grupların oluşması ve hatta bu radikal grupların hilafet ilan etmesinin başı boşluktan kaynaklandığını dile getirdi.
"MÜSLÜMANLARIN KADERİNİ ANCAK MÜSLÜMANLAR TAYİN ETMELİ"
Türkiye'nin İslam dünyasındaki yerine değinen Şenocak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam coğrafyasında yaşanan zulümlere karşı sessiz ve pasif kalan liderlerin aksine ‘mazlumların sesi’ olduğunu göstererek yıllarca baskı altında tutulan sömürülen Müslüman dünyasına bir umut olmuştur. Türkiye'nin Müslümanların maruz kaldığı zulümler karşısında sessiz kalmayarak uluslararası arenada cesurca tavır göstermesi ve uluslararası yaptırım kararlarının alınmasını sağlayarak destek olması İslam Dünyası'nda yeniden lider bir rol üstlenebileceğini gösteriyor. Geçtiğimiz hafta içi BM’de Myanmar’da Arakan Müslümanlarına karşı soykırım olduğunun teyit edilip bu doğrultuda yargılama kararı alınmasına öncülük eden ülke Türkiye’dir. Diğer önemli bir konu Cumhurbaşkanımızın altını çizdiği gibi dünyanın kaderini belirleyen BM Güvenlik Konseyi’nde Müslümanları temsil edecek, onların çıkarlarını koruyacak bir temsilciye ihtiyaç vardır. Dünyayı mevcut konjonktürde artık 5 ülke yönetemez. Kanlı çatışmaların merkezinde Müslümanlar vardır ve Müslümanların kaderini ancak Müslümanlar tayin etmelidir."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.