Hiçbir sözleşmeye borç üstlenim anlaşması imzalanmamıştır
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Hazine ve Sağlık Bakanlığı kamu özel iş birliği sözleşmelerine yönelik bugüne kadar hiçbir sözleşmeye borç üstlenim anlaşması imzalanmamıştır" dedi.
Sağlık Bakanı Koca, sağlık muhabirleriyle tanışmak üzere kahvaltıda bir araya geldi. Sağlık hizmetinin devletin doğrudan veya dolaylı olarak sorumluluğunu üstlendiğini bir kamu hizmeti olduğunu belirten Bakan Koca, "Sağlık Bakanlığı olarak nihai vizyonumuz, tüm toplum olarak sağlıklı hayat tarzının benimsendiği, herkesin sağlık hakkının korunduğu, ihtiyaç halindeki herkesin vaktinde ve kaliteli sağlık hizmetine kolayca erişebildiği bir Türkiye'ye sahip olmaktır. Bunun kamu, üniversite ve özel sektör ayırımı yapılmaksızın, tüm ülke kaynaklarının seferber edildiği, riskli grupları önceleyerek toplumun en ücra köşesine ulaşabilen, tüm toplumu sağlıklı olmaya teşvik eden, verimli, hakkaniyetli, sürdürülebilir; vatandaşımızın alışkanlıkları, inançları ve beklentilerine saygı göstererek onların ihtiyaçlarını karşılayan bir sağlık sistemine sahip olarak başarılabileceğine inanıyorum. Bu sisteme ulaşmada en önemli gücümüz insan kaynağımız olacaktır. Genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Ancak nüfus artışımız bir dengeye oturmak üzere, gelecekte ülkemizin değişen demografik yapısı ile hizmet sunum modelimizde değişiklikler gerekecektir. Gelişen toplum beklentilerini ve yeni ortaya çıkan durumları başarıyla karşılayacak sağlık insan gücünün en uygun sayıda ve yüksek kalitede eğitilmesini sağlamalıyız. Bunun için bakanlığımız eğitim kurumları ile her zaman iş birliği içinde çalışacaktır" ifadelerini kullandı.
"TOPYEKÜN BİR SAĞLIK HAREKETİ OLMADAN TOPLUMUN SAĞLIK SEVİYESİNİN YÜKSELMESİNDEN SÖZ EDİLEMEZ'
"Bugün ihtiyaç duyduğumuz sağlık personelini değil, geleceğin sağlık teknolojilerini ustalıkla kullanabilecek "sağlık profesyonellerini" yetiştirmeliyiz" diyen Bakan Koca, şöyle konuştu:
"Meslek eğitiminde hedefimiz sadece kontenjan değil, kaliteli eğitim olacaktır.Yine, insan gücü, süreç ve teknoloji verimliliğini ölçülebilir ve kıyaslanabilir hale getirerek, performans yönetimi ile ilişkilendirilmiş bir hizmet modelini ortaya koyacağız. Bu sayede yapılan işlerin uygunluk, verimlilik ve kalite yönünden yüksek seviyede olmasını teminen, sonuç odaklı değerlendirmeyi de dikkate alacağız.Sağlık sadece belli bir alanın sorumluluğu değildir. Topyekün bir sağlık hareketi olmadan toplumun sağlık seviyesinin yükselmesinden söz edilemez. En iyi sağlık hizmeti verilse de, sağlığı tehdit eden faktörler bulunduğu sürece sadece tedavi ile uğraşan bir sağlık sektörü ile sonuç elde edilir. Önemli olan sağlığı korumaktır. Sağlığı sadece bu alanda görevli profesyonellerin sorumluluğu olmaktan çıkarıp, toplum hayatına etkili olan tüm yapı ve sektörlerin gündemine sokarak, "çok sektörlü sağlık sorumluluğu" bilincini geliştireceğiz. Toplumun yapı taşları olan bireylerin ve sivil grupların sadece sağlık hizmeti tüketicileri olmaları değil, "sağlık avukatlığı" yapma bilincine ulaşmalarını sağlamak, sağlıklı bir toplum oluşturmanın ön şartıdır. Bu sayede toplumun tamamınca sevk edilen bir sağlık yönetim modeli temin edilebilir. Sağlıklı Yaşam Kültürünün aileden başlayarak, okulda, iş yerinde, ulaşımda, barınmada, üretimde, ticarette, şehirleşmede, kent ve kırsal yaşamda ve hatta uluslararası ilişkilerde yerleşmesini sağlamamız gerekir. Sağlıklı bir gelecek için tütün, alkol, madde ve teknoloji dahil her türlü bağımlılığı ve kötüye kullanımı engelleyeceğiz. Sağlıklı beslenme, ve hareketli yaşamın teşviki gibi hastalıkların ortaya çıkmasını geciktiren ve engelleyen tedbirlerin toplum içinde benimsenmesini ve yaygınlaşmasını sağlayacağız. Bunun için Sağlıklı Hayat Merkezleri ve Aile Hekimlikleri olmak üzere tüm sağlık imkanlarımızı seferber edeceğiz. Uzman aile hekimleri, genişletilmiş ekip çalışması ve iki yönlü aile hekimliği - hastane iletişimi ile, birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlü ve daha örgütlü hale getirerek sistemimizi güçlendireceğiz. Bu sayede birinci basamakta çözülebilecek sorunlar için hastanelere başvuruları azaltmayı hedefliyoruz. Aile hekimi başına düşen nüfusu da azaltarak bu hizmetin kaliteli verilmesini temin etmeyi hedefledik. Hızlı bir şekilde yaşlanan toplumumuzda, Aile Hekimlerimizden başlayarak etkin bir kronik hastalık yönetimi sistemi ile insanlarımızın "sağlıklı yaşlanmasını" temin etmek zorundayız. Anne ölümü, bebek ölümü, bağışıklama ve kronik hastalık yükü dahil tüm "Temel sağlık göstergelerinde" en üst düzeye ulaşmak hedefimizdir. Bu hedef için alınabilecek tüm tedbirleri alacağız. Tek bir annemizin, tek bir bebeğimizin engellenebilir bir sebeple hayattan kopmasına izin veremeyiz."
"SAĞLIK SİSTEMİMİZDEKİ HIZLI GELİŞİM TÜRKİYE'YE, SAĞLIK TURİZMİ ODAĞI HALİNE GELME POTANSİYELİ SUNMAKTADIR'
Aşı, ilaç ve tıbbi cihaz teknolojisini olabildiğince yerelleştirip, Türkiye'nin jeopolitik durumu ve son dönemde bölgesinde kazandığı nüfuzu da göz önüne alarak önemli bir ekonomik fırsat oluşturmanın mümkün olduğunu kaydeden Bakan Koca, "Yeni açmaya başladığımız Şehir Hastanelerini bir fırsata dönüştürüp, üniversitelerimizle birlikte sinerji oluşturacak bir modelle, en modern teknoloji ve en uygun mekanların en yüksek nitelikteki insan kaynağıyla birlikte vatandaşımızın hizmetine sunulduğu bir döneme geçmek istiyoruz. Bu sayede hastanede tetkik ve tedavisine gerek duyulan hastalarımızın sorunlarının tek bir merkezde çözülmesini hedefliyoruz. Vatandaşlarımızın sağlık amaçlı seyahatlerini asgari seviyede tutmak istiyoruz. Oldukça düşük maliyetlerle vatandaş memnuniyetini yüksek tutmayı başaran sağlık sistemimize, yeni katacağımız hizmet modeliyle ülkemizi sağlık turizmi üssü haline getirmek zor değildir. Sağlık turizmi vasıtası ile ülkemize katma değer katılacak, yapılan yatırımların geri dönüşü hızlanacaktır. Sağlık sistemimizdeki hızlı gelişim Türkiye'ye dünyada hızla "sağlık turizmi odağı" haline gelme potansiyeli sunmaktadır. Bu potansiyelin uygun şekilde değerlendirilmesi üniversitelerimize hızla "sağlık meslekleri eğitim turizmi" şansı verecektir. Bu sayede çeşitli ülkelerden gelecek sağlık profesyonellerine sağlık bilimlerinde eğitim verilerek hem sağlık diplomasisi adına çok önemli bir kazanç hem de yine ülkemiz adına bir kazanç imkanı sağlanmış olacaktır. Aşı, ilaç ve tıbbi cihaz teknolojisini olabildiğince yerelleştirip, ülkemizin jeopolitik durumu ve son dönemde bölgesinde kazandığı nüfuzu da göz önüne alarak önemli bir ekonomik fırsat oluşturmamız mümkündür. Türkiye jeopolitik konumu sebebiyle dünya nüfusunun neredeyse üçte birinin merkezi konumunda bulunmaktadır. Türkiye'nin ve civarındaki ülkelerin pazarları dikkate alındığında yatırımcılar açısından çok cazip bir pazar olduğu, bu pazar içinse ülkemizin ideal bir üretim merkezi olabileceği görülecektir. Ülkemiz bulunduğu coğrafyanın en istikrarlı ülkesidir. Ülkemizin yeni teknolojiye sahip ilaçların ve biyolojik ürünlerin üretilebildiği, yüksek teknolojili tıbbi cihazların imal edilebildiği bir ülke olmayı hedefliyoruz" şeklinde konuştu.
'SAĞLIK ÇALIŞANLARIMIZA BÖYLE BİR ŞİDDETİN OLABİLİRLİĞİNİ ASLA DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ'
Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Koca, "Sağlık personellerine uygulanan şiddete ilişkin bir kanuni düzenleme yapılacak mı?" sorusuna, "Kutsal bilinen sağlık hizmetini veren sağlık çalışanlarımıza böyle bir şiddetin olabilirliğini asla düşünmek istemiyoruz. Hiç kimseye bu şiddet asla kabul edilebilir değil. Esas sorun mutlak şiddetle bunun çözülebilirliğini düşünüyor olduğumuzdan böyle bir kanun maddesinden yana değiliz. Buraya getiren zemini de düşünerek hareket edilmesi kanaatindeyiz. Bu anlamdaki cezanın en son çare caydırıcı bir unsur olabilirliğini düşünerek gündeme gelmiş bir madde. Güvenli bir hizmet ortamı ve güçlü hekim, hasta ilişkisinin geliştirilmesini önemsiyoruz. Öncelikle hekimin veya sağlık çalışmalarının güvenli bir ortamda hizmet vermelerini sağlamak, hastanın da güvenilir sağlık hizmeti alabilmesini sağlamayı amaçlıyoruz. Yani hekim hasta güven ilişkisini yeniden kazanabilir olmak amacımız. Şiddet olayında şikayete konu olmadan, kamu davası gibi görülerek failin mutlak yakalanabilir olmasını önemsiyoruz. Yakalanabilir olmasıyla karakoldan serbest bırakılabilirliği değil, Cumhuriyet savcısı ve başsavcılığı tarafından dosyanın tekemmül etmesiyle işlemin neticelendirilmesini amaçlıyoruz. Bu anlamda sağlık çalışanlarına böyle bir uygulamanın gelmesinin adil olmak anlamında zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Sadece sağlık çalışanlarına değil genel şiddet suçlarıyla ilgili genel bir düzenlemenin de yapılması gerektiğini düşünüyoruz" yanıtını verdi.
'VAR OLAN ŞEHİR HASTANELERİNİ YENİ DÖNEMDE ÜNİVERSİTELERİMİZE AÇMAK İSTİYORUZ'
21 üniversiteyle iş birliği protokolü olduğunu açıklayan Sağlık Bakanı Koca, "21 üniversiteyle iş birliği protokolümüz var. Yani 21 üniversitesin hastanesi Sağlık Bakanlığının eğitim araştırma hastaneleri aynı zamanda. Bu süreçte bundan böyle hastanedeki üniversitenin var olan kadrosuyla, ayrıca eğitim nitelikleri ve eğitim dahil olmak üzere performansı belirleyip yeni dönemde sözleşmeye geçiyoruz. Bu en geç 3 ay içerisinde geçilmek zorunda. Hem sağlık bilimleri, üniversitenin kadrosunda olup 53 hastanemizde çalışan öğretim üyeleri, hem de 21 üniversiteni hastanelerimizde çalışan hem öğretim elemanları hem varsa hemşire, ebe gibi personelleriyle çalışacağız. Çalışma usulleri ve eğitimdeki katkısı da sözleşmeye konarak yeni dönemde sözleşme yapılıyor olacak. Yeni dönemde bu hastanelerimizde üniversite kadrosunda çalışan kişilerle ilgili asgari yapması zorunlu olan eğitim katkısı ve bunun üzerinde eğitime yaptığı katkısını da performansa bağlayan bir sözleşme dönemine geçiyoruz. Bu sözleşmeyle üniversitede görevli öğretim üyelerinin hastanede çalışma performansını ve eğitime katkısını performansa bağlıyor olacağız. İş birliği içinde olduğumuz üniversitelerin öğretim üyelerin eğitime katkısıyla performansa bağlanacak. Kadro üniversitede kalıyor ama hastanede çalışma esası net olmayan, eğitime katkısı klinik ortamda istenmeyen bir durumken, biz diyoruz ki;hastane ortamında eğer klinik araştırma yapmak istiyorsanız dört gün hasta bakan, bir gün eğitim için imkan veren ve bunu da performansa bağlayan bir çalışma olacak bu. Bundan böyle sadece bir üniversiteli iş birliği içinde olunmayacak. Birden fazla üniversiteler ve hastanelerin iş birliği yapmasının önü açık. Var olan şehir hastanelerini yeni dönemde üniversitelerimize açmak istiyoruz. Bugüne kadar tek üniversiteyle yapılırdı. Bundan sonra birden fazla üniversiteyle iş birliği protokolü yapılmasının önü açıldı" dedi.
SGK'nın neredeyse bütün geri ödemeleri karşıladığını kaydeden Koca, "Bakanlık olarak hiçbir hastanın ilaçsız bırakılmasından yana değiliz. SGK bu anlamda en geniş kapsayıcılık içinde. Bu kapsayıcılıkla 81 milyonu içine alan bir sistemdir bu. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sağlık sistemi yok. İlaçta ruhsatlı olan her ilacın SGK tarafından ödenebilirliği sağlanıyor. Kanıta dayalı dediğimiz ama ruhsatı alınmamış olan fakat yurt dışında olup hala rutin kullanıma girmeyen ilaçları bile ilgili hekim hasta fayda görebilir diye yazdığında, bunu da geri ödeme sistemi olan SGK ödüyor. Bunun için geçen yıl ödenen toplam miktar 3 milyar TL'yi geçti" açılamasında bulundu.
"KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ SÖZLEŞMELERİNE YÖNELİK BUGÜNE KADAR HİÇBİR SÖZLEŞMEYE BORÇ ÜSTLENİM ANLAŞMASI İMZALANMAMIŞTIR'
Şehir hastanelerine ilişkin asılsız iddiaları yanıtlayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hastanelerin ortalama yaşının 48 olduğunu fakat Şehir Hastaneleri bittiğinde 13 yaşa düşeceğinin altını çizerek, "Hazine ve Sağlık Bakanlığı kamu özel iş birliği sözleşmelerine yönelik bugüne kadar hiçbir sözleşmeye borç üstlenim anlaşması imzalanmamıştır. Bu hastaneler hakkında ihaleler gizli yapılıyor, şeffaf yapılmıyor deniliyor. İlk olarak ön yeterli ihale ilanı, kamuoyuna resmi gazete ve ulusal basın aracılığıyla duyurulur. Bugüne kadar projelerimize de 3 firma değil 17 firma katılmıştır. Ön yeterlilik ihale aşamasında mali yeterli olan firmalar ilk teklifini ilandan sonra idareye sunar. Nihai teklif aşamasında ihale isteklilerini eşitlenmiş projeye verdikleri teklifleri ve teklifler eşit şartlarda değerlendirilir ve açık eksiltme aşamasına daha sonra geçilir. Açık eksiltme aşamasında ihale isteklileri kendi istekleriyle eksiltmelere yaparak, minimum kullanım bedelini teklif eden firmayla sözleşme imzalanır. Bunlar da üç günde yapılan ihale süreçleri değil, aylar içinde yapılan herkesin takip ettiği ihale süreçleridir. Bazı platformlarda hasta garantisi olduğu, ameliyat garantisi olduğu, bununla ilgili garantilerin önemli miktarda karşı tarafı koruduğu söylenen şeyler var. Ne acil hizmetlerde, ne poliklinik muayenelerinde, ne hasta sayısında ne yatan hastada ne de ameliyatta herhangi bir garanti söz konusu değildir. Birtakım hizmetlerde garanti söz konusu. Bu hizmetler görüntüleme gibi, laboratuvar gibi hizmetler. Bunların garanti oranı şu an kamuda yüzde 80 oranında. Görüntüleme ve laboratuvardaki yüzde 70 garanti durumu, bizim daha fazla indirim sağlamak üzere olduğumuz bir garanti durumudur. Yani bir MR'ın Almanya'da 250 ile 500 euro arasında değiştiği, yani bin 515 TL ve 3 bin 30 TL arası değişen MR. Bizde 64-65 TL'ye olan MR bedeli, 55-56 TL olan tomografi bedelinden bahsediyorum Bu fiyatları biz yeterli görmüyoruz" değerlendirmelerinde bulundu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.