Kavga siyasetinin Türkiye'ye getirdiği bir yarar var mı?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetin ahlaki kuralı olması gerektiğini savunarak, "Kavga siyasetinin Türkiye'ye getirdiği bir yarar var mı? Biz projeleri anlatmayı bıraktık, her türlü hakaretle karşı karşıya gelmeye başladık. Bunlar doğru değil" dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP Mersin Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Vahap Seçer'in proje tanıtım toplantısı ve bir dizi ziyaret çerçevesinde Mersin'e geldi. Programına Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi'nde (MTOSB) iş insanlarıyla bir araya gelerek başlayan Kılıçdaroğlu'na, Mersin Adayı Seçer ile CHP Mersin milletvekilleri eşlik etti. Kılıçdaroğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, bürokraside 27 yıl çalıştığını kaydederek, "Bunun büyük bir kısmı maliye, çok az kısmı da soysal güvenlik bakanlığında çalıştım. Vergi nasıl toplanır, denetim nasıl yapılır, bütçe nasıl yapılır, harcamalar nasıl yapılır, nasıl hesap verilir, bütün hayatım bunlarla geçti. Yani maliye benim hayatımın bir parçası oldu. Bürokraside bunları yaparken çok başbakanla çalıştım. Her başbakan liyakate büyük bir önem verirdi. Ben daire başkanıyken bile başbakanla tartışırdım. Hiçbir başbakan da "sen kim oluyorsun da bana düşüncelerini söylüyorsun" demiyordu. Tam tersine büyük bir dikkatle dinlerdi. Siyasi otoriteye, ekonomi, vergi politikaları konusunda bilgi aktarırdık. Tasarılar hazırlanırken rahmetli Turgut Özal'a gece 01.00'lere, 02.00'lere kadar bilgiler aktarırdık. Neyin nasıl olması gerektiğini söylerdik. Elbette ki, son siyasi karar onlara aitti. Siyasi otorite doğru bir karar almak için bizi dinliyordu. Türkiye böyle bir anlayıştan koptu" diye konuştu.
"LİYAKAT YOK, SADAKAT ESAS. BU, EN TEHLİKELİ ŞEYDİR"
Türkiye'de en temel sorunlardan birinin liyakatin yok olması olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Liyakat yok, sadakat esas. Bu, en tehlikeli şeydir. Çünkü ne söylerseniz olduğu gibi kabul eder. Ancak devlet liyakat üzerine inşa edileceği için en azından o konuda bilgi, birikim sahibi olan insanlar siyasi otoriteye yanlışı veya doğruyu söyleyebilirler. Liyakatin yok olduğunu görüyoruz. Bu aynı zamanda sanayinin önündeki engellerden bir tanesidir. Sıradan bir engel de değildir. Devlet liyakatten koptuğu zaman sağlıklı hizmet götüremez. Götürecek olanlar devletin bürokrasisidir. Sizler gerekirse günün 24 saati çalışıyorsunuz. Devletin de bir planlama yapması gerekiyor ve yol haritası çiziyor. Diğer büyük devletler önümüzdeki 50 yılı, 100 yılı planlıyor. Türkiye'nin daha kalkınma planı yok. En son kalkınma planının süresi 2018'de doldu. Geleceği planlayan bir plan yok. Bu nasıl olacak? Katma değeri yüksek ürün üretelim, gayet güzel. Nasıl üreteceğiz? Bunu üretmek için üniversitelerin bilgi üretmesi gerekir. Üniversite bilgi üretmese katma değerli ürün üretemeyiz. Ancak başkalarının ürettiği ürünü kopyalarız" şeklinde konuştu.
"PROJELERİ ANLATMAYI BIRAKTIK, HER TÜRLÜ HAKARETLE KARŞI KARŞIYA GELMEYE BAŞLADIK"
Üreten Türkiye deyimini 2015 yılından sonra kullanmaya başladıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin üretmesi lazım. Dünyada söz sahibi, güçlü olacaksınız, Türkiye güçlü olmalı. Her alanda bunu yapmalı. Sanattan tutun makineye kadar her alanda üretmesi lazım. Üretirseniz dünyada söz sahibi olursunuz, güçlü olursunuz, her kesim Türkiye'yi dinler. Tarımda bile geride kaldık. Türkiye cennet bir gibi ülke ama sanki cehennemde yaşıyoruz. Kavga siyasetinin ülkeye getirdiği bir yarar var mı? Allah için biri çıksın desin ki, "siz kavga ettiğiniz zaman ülke kazanç elde ediyor'. Yok böyle bir şey. Hizmet yarışına eyvallah diyoruz, hizmet yarışı yapalım. Biz de projelerimizi anlatalım, siz de anlatın, vatandaş takdir etsin. Vatandaşın oyu güzeldir. Biz projeleri anlatmayı bıraktık, her türlü hakaretle karşı karşıya gelmeye başladık. Bunlar doğru değil. Bunlara sizin izin vermemeniz lazım. Siyasetin de ahlaki kuralı olmalı. İftira üzerine siyaset olmaz. Siyaset hizmet yarışıdır. Ben ülkeyi daha iyi yönetirim iddiasıdır. Yerelde de adaylar ben bu kenti daha iyi yönetirim diyor. Biz Türkiye'de siyaseti nasıl yapıyoruz. Etnik kimlik üzerinden, din üzeriden siyaset yapıyoruz. Efendim senin kimliğin ney, dini görüşün ney böyle siyaset mi olur? Kim anne ve babasını seçebilir. Herkesin kimliği kendi onuru ve şerefidir. Buna saygı duymak hepimizin ortak görevidir. Herkesin inancı Allah ile kul arasındaki ilişkidir. Buna bizim girmeye hakkımız yoktur" ifadelerini kullandı.
"BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANININ SEÇİME GİRMESİ ENGELLENDİ"
Demokrasinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Mersin'de çok acı bir olay yaşadık. Beğeniriz ya da beğenmeyiz. Mersin'de bir büyükşehir belediye başkanı var. Ne yapıldı? Bir kumpas yapıldı. Seçime girmesi engellendi. Kim tarafından? Siyasetçiler tarafından. Satın alınan siyasetçiler tarafından. Ahlaki değil. Bizim rakibimiz ama rakip olmak ayrı bir şey ahlaklı olmak ayrı bir şey. Siz bir kişinin siyasete girmemesi için ona kumpas kurarsanız bu doğru, demokratik değil. Biz aynı partiye, seçime girsinler diye 15 milletvekili verdik; çünkü demokrasi hepimiz için geçerli. Belki benim düşündüğüm bir şey yanlış olabilir, onların düşündüğü doğru olabilir. Akıl akıldan üstündür. Siz bunları bırakıyorsunuz kumpasla iktidar olmanın yolunu açmaya çalışıyorsunuz. "Ahlakidir" diyorsanız gidin oy verin ama "bu ahlaki, demokratik değildir" diyorsanız sandığa gömeceksiniz. Biz demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasinin olmadığı yerde kalkınma, büyüme ve gelişme olmaz. Demokrasi aynı zamanda can ve mal güvenliğidir. Demokrasi hukukun üstünlüğü demektir. Can ve mal güvenliğinin olmadığı yerde yatırım olmaz" dedi.
"TÜRKİYE CİDDİ BİR DEMOKRASİ SORUNUYLA KARŞI KARŞIYADIR"
Sorunların çok ama çözümsüz olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bütün sorunlar aşılabilir. Yerel yönetimlerde bunu göreceksiniz. İşsizlik bu ülkede en can yakıcı sorundur. İş gören de ayakta durmak zorunda. İşçi çıkarmak zorundayım diyor, yoksa yaşayamıyorum diyor. Bu tabloyla ülkeyle karşı karşıya bırakanlara bizim bir şeyler yapmamız, bir şeyler söylememiz gerekir. Ancak kavga etmeden bunu yapmalıyız. Bunu demokratik yollarla yapmalıyız. Bunu yaptığımız zaman Türkiye gerçek anlamda demokrasi kültürünü yakalamış olacaktır. Türkiye'nin geldiği nokta artık bir siyasal partiler arasındaki yarış olmaktan çıkmıştır. Türkiye ciddi bir demokrasi sorunuyla karşı karşıyadır. Bunu yeniden yakalamalıyız, güçlendirmeliyiz. İnsanlar neredeyse birbirine düşman haline geldi. Niye kavga ediyoruz, beraber yaşamak varken. Kavga etmeden birbirimizi dinlesek, konuşsak ne olur. Artık öyle bir noktaya geldik ki, tartışma bile suç unsuru oldu. Normal bir tartışmayı bile kriz, kaos olarak sunmaya başladılar. Demokrasiye yeniden sahip çıkmak zorundayız. İşimiz çok zor değil. Güzel şeyler yapacağız" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.