MÜJDEYE MAZHAR PADİŞAH: FATİH
Hadis-i şerif ile müjdelenen İstanbul'u, 21 yaşında fethederek Türk ve dünya tarihini yeniden şekillendiren ve tüm zamanların en önemli devlet adamlarından biri olan Fatih Sultan Mehmet, vefatının 537. yılında da saygı ve minnetle anılıyor.
Osmanlı Cihan Devleti'nin en önemli padişahlarından biri olan Sultan 2. Mehmet, 30 Mart 1432'de Edirne'de dünyaya geldi, 30 yıl süren hükümdarlığı, 49 yaşında 3 Mayıs 1481'de hayatını kaybetmesiyle sona erdi.
Babası Padişah 2. Murat'ın 1444 yılında isteğiyle 12 yaşında tahta çıkan 2. Mehmet, ülkenin genel durumu ve yaşının küçük olması nedeniyle yaklaşık 2 yıl kadar tahtta kaldı. Padişahlığı, kendi isteğiyle 1446'da babasına devreden 2. Mehmet, 19 yaşında ikinci kez tahta oturdu.
İstanbul'u 1453 yılında 21 yaşında fethederek "yıkılmaz" diye bilinen Bizans İmparatorluğu'nu yıkan 2. Mehmet, "Fatih" unvanını aldı. Fatih Sultan Mehmet, böylece Orta Çağ'ın kapandığı, Yeni Çağ'ın başladığı tarihi bir olaya imza attı.
Soğukkanlı ve cesur olmasının yanında iyiliksever ve merhametli kişiliğiyle de bilinen Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra onun padişahlığından çekinen Bizans halkına, kendisinden korkmamaları gerektiğini ve hür olduklarını belirtti. Fatih, bu bakış açısıyla da Bizans halkının gönlünü de fethetti.
Fatih Sultan Mehmet ayrıca Ayasofya Kilisesi'ni camiye çevirdi ve kıyamete kadar cami olarak kalmasını istediği bu muhteşem eser için bir vakfiye yazdırttı. 1127 yıl kilise, 481 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya, 1934'te müzeye dönüştürüldü.
Hükümdarlık yaptığı 30 yıl boyunca 25 seferi bizzat yöneten Fatih, babası 2. Murat döneminde 880 bin kilometrekare olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye ulaştırdı.
Anadolu'ya çıktığı seferin ilk haftasında hastalanan Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481'de Gebze yakınlarındaki Hünkar Çayırı'ndaki ordugahında hayatını kaybetti.
Fatih Sultan Mehmet'in naaşı, Fatih Camisi'ndeki türbesinde defnedildi. Vefat nedeni hala belirsizliğini koruyan Fatih'in, gut hastalığı ya da zehirlenerek hayatını kaybettiği rivayet ediliyor.
Fatih'in ölümü 11 gün askerden gizlenerek, hamam yapmak üzere İstanbul'a götürüldüğü söylendi. Fatih Sultan Mehmet'in vefatının ardından oğlu Sultan 2. Bayezid tahta çıktı.
Siyasi ve askeri alandaki dehasıyla birçok başarı sergileyen Fatih, zekasını İstanbul'un fethi sırasında gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi fikriyle gösterdi.
Sanata ve ilme verdiği önemle de bilinen Fatih, padişahlığı süresince birçok medrese yaptırarak, dünyanın farklı ülkelerinden bilim insanlarını İstanbul'a davet etti.
Altı dil bilen Fatih, şiir, matematik, astronomi, fizik gibi pek çok alanda da yetenekli ve bilgi sahibiydi.
"Osmanlıyı, cihan devletine dönüştüren altyapıyı oluşturdu"
Sanat Tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fatih Sultan Mehmet'in, Osmanlı'nın süreklilik arz eden devlet nizamını koordine etme başarısını en iyi şekilde icra eden bir Sultan olduğunu söyledi.
Fatih Sultan Mehmet'in kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahlarına da bu konuda emsal bir lider olduğunu anlatan Göncüoğlu, Fatih'in, Osmanlı'nın cihan devletine dönüşebilecek altyapıyı oluşturduğunu ve bunu en iyi şekilde organize ederek, İstanbul'un fethini gerçekleştirdiğini ifade etti.
Göncüoğlu, "Fatih olmasaydı İstanbul fethedilemezdi" söylemlerine ilişkin, "İstanbul’un fethi muhakkak gerçekleşecekti. Fatih Sultan Mehmet olmasa Kanuni Sultan Süleyman gerçekleştirecek. O olmadı Yavuz Sultan Selim veya Sultan 4. Murat ya da Sultan 2. Abdülhamid muhakkak İstanbul’un fethini gerçekleştirecekti. Osmanlı devlet nizamı şahıslarla ilgili değildi. Bizim kadim devlet anlayışında devletin ve milletin sürekliliği esastır. Ve bu devlet düzeni anlayışı içerisinde, Türk milleti tarih boyunca bugüne uzanan 32 beylik, 38 devlet, 15 imparatorluk, 34 hanlık 4 atabeylik ve 10 cumhuriyet ile yönetilen bir ülke nizamı kurmuştur.
Osmanlı, devletin sürekliliği esası ve yüzyılın şartları içerisinde ona yeni bir felsefe kazandırırken, bugüne kadar bu hedef ve düşünce altyapısı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti de yeni bin yıllara güçlü ve emin adımlarla devam etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Avrupa ve Hristiyan dünyasının yaşadığı ilk şok..."
İstanbul'un fethinin, Avrupa ve Hristiyan dünyasının ilk yaşadığı şok olduğunu dile getiren Göncüoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"İstanbul’un fethi ile beraber Avrupa ve Hristiyan dünyasının iktisadi, askeri ve sosyolojik olarak kendisini toparlamaya girdiği bir dönem başlar. İstanbul'un fethi, bir noktada bugünkü Avrupa Birliği düşüncesinin miladıdır. Fatih Sultan Mehmet, o yüzden onlar için ürkütücü buldukları kadar bir idealdir de... Batı Hristiyanlığının, büyük bir ideal olarak gördüğü tek Müslüman liderdir Fatih Sultan Mehmet. İstanbul'u fethi, dönemi, şartları ve fetihteki organizasyonu Batı'yı o kadar etkilemiştir ki bugünkü Avrupa'nın gelişmesinin temel noktası olur. Ve bu sebeple onun gizli bir Hristiyan olduğu veya annesinin Hristiyan olduğu yalanlarını üreterek kendileri ile özdeşleştirme çabaları oluşturmaya çalışmışlardır."
"Alperenlerle toplum, manevi ve sosyolojik olarak hazırlanmıştır"
İstanbul'un fethinin hazırlıklarının sosyolojik olarak başladığını, iktisadi olarak devam ettiğini, fiziki olarak tamamlandığını anlatan Göncüoğlu, "Sosyolojik olarak nasıl olmuştur? Gözcü Baba, Kartal Baba veya Ya Vedud hazretleri gibi İstanbul'un fethi öncesinden bu coğrafyaya yerleşecek Türk-İslam medeniyetini ve onun ahlak anlayışını yaşatan Alperenlerle toplum, manevi ve sosyolojik olarak hazırlanmıştır." dedi.
Göncüoğlu, Osmanlı'nın tekstil, sabun, bal, yağ ve madencilik sektörüne hakim olmasının yanı sıra, Haliç'teki Bizans'ın ticari iskelelerinde yer alan pazarların her birinin ayrı bir milletler ticaretlerini ifa ederken, haftanın yedi günü bu ticari alanlar ve pazarların Türklerle ticarete açık olmasının, iktisadi anlamda önemli bir güç olduğunu aktardı.
İstanbul'un fetih kuşatmasının arifesinde, Cibali halkının o bölgenin sur kapısını kendi istekleri ile Osmanlı askerlerine açacak kadar bir güven oluşturmasının ayrı bir önem taşıdığını vurgulayan Göncüoğlu, "Çünkü Türkler, iktisadi ve sosyal olarak bir güven modeli olduğunu kabul ettirmişti. Bunu sosyal hayatta, İstanbul’un fethi öncesi 'Latin külahı görmektense, Osmanlı sarığını yeğlerim' diyen Bizans halkı ve dini çevresinin bunu yüksek sesle ifade edecek kadar Osmanlı'yı kabullenmesi artık sosyal fethin gerçekleştiğinin göstergesidir." diye konuştu.
"Fetihle, gelecekteki savaşların teknik sistemi de değişti"
Göncüoğlu, fiziki anlamda ise Fatih'in geliştirmiş ve gerçekleştirmiş olduğu kuşatma teknikleri ve de savaş araçlarının gelecekteki savaşların ve savaşlardaki savunma sistemlerini tamamen değiştirdiğini söyledi.
Fatih'in top teknolojisinde iki önemli gelişmeyi hayata geçirdiğini belirten Göncüoğlu, "Bunlardan biri topçu bataryaları ve tabya sistemidir. Menzili 300 metre olan bu dönem topların, topçu bataryaları ve tabya sistemi, topların toplu halde kümeleştirilerek ve aynı anda atış yapılarak, güçlü bir yıkım sağlayıcı noktaya gelmesiydi. O dönemin en iyi örneklerinden olan tunç döküm topların iki örneğini Bugün Rumeli Hisarı'nda görmek mümkün." diye konuştu.
Havan topu sistemini geliştirdi
Fatih Sultan Mehmet'in aynı zamanda havan topu sistemini geliştirdiğini ifade eden Göncüoğlu, şu bilgileri aktardı:
"Havan topu uygulanıyordu ama geliştirilmesi çok önemliydi. Surdan içeri atış yapılabilmesi ya da Haliç'teki donanmanın Galata Surları üzerinden sektirilerek donanmadaki gemilerin batırılmasının gerçekleştirilmesi olayı tarihte ilk uygulamadır. Krokisi kendisi tarafından çizilen ve balistik hesaplamalarının da kendisinde tarafından yapılan ilk havan topu, askeri silah tarihi içerisinde Fatih Sultan Mehmet'in icat ettiği havan topu tarihte ilk defa İstanbul'un fethi sırasında Türkler tarafından kullanıldı. Öte yandan, ciddi açıdan bir ateşli silah olarak top gücünün genel alanda ciddi bir yıkım gücü olmasa bile, asker ve toplum üzerinde uyandırdığı korku, savaş stratejisinde direnme gücünü kırmada, psikolojik baskının gerçek anlamda uygulaması olmuştur."
"Modern askeri sistemin kurucusu"
Askeri bir organizmanın en büyük özelliğinin karşı tarafın moralini bozmak olduğunu dile getiren Göncüoğlu, şunları kaydetti:
"Bizans'ın Haliç ağzı üzerinde düzen almış olan güçlü donanmasının hemen arkasına karadan geçirerek Haliç içerisine küçük bir kuvvet indirebilmek, ciddi moral bozukluğu yaratabilecek bir noktadır. Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu gemileri karadan denize indirme başarısı öncesinde bunu Mora kuşatmasında 300 gemisini karadan yürüten Gazi Umur Bey'in bu başarısına vakıf olduğu bunu İstanbul'un fethi esnasında gerçekleştirmek üzere hazırlanmış olduğunu görmekteyiz.
Fatih, kendisinden önceki medeniyetler ve askeri sistemdeki uygulamaları, en mükemmel ve kemale ermiş şekliyle icra etmiş, hayata geçirmiştir. Savaş teknikleri ve teknolojisinin gelişimine sağladığı başarının sadece ateş gücü değil, bir strateji ve lojistik ile uygulanabilineceğini ispat etmiştir ve emsal oluşturmuştur. Bugün, modern askeri sistemin kurucusudur."
Rumeli Hisarı'nın inşa edildiği konum ve inşasının gerçekleştirilmesindeki başarının, o yüzyıllar içerisinde dünyanın en büyük lojistik başarısına sahip bir yapı olduğunu belirten Göncüoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"3 ay gibi kısa bir sürede inşa edilişi, içerisinde sadece surların duvarlarının inşa edilmesi söz konusu olmayıp, hisar içerisindeki mahalle, cami, hamamı, hisar için özel dökülen tunç toplar ve suyolları ile beraber gerçekleştiriliyor.
Ayrıca, Rumelihisarı'nı oluşturan üç önemli kulenin her biri ayrı ayrı bir mimari plan ve özellik arz ederken, bugün dünyanın en önemli orijinal kulelerinden biri olan Saruca Paşa Kulesi'nin akustik kubbeli Fatih'in Divanhanesi de bu üç ay içerisinde tamamlanıyor. Rumelihisarı'nın inşasındaki malzemeler başta olmak üzere, her bir taşın deniz yolu ile getirilmesi, inanılmaz bir lojistik ve organizasyon örneğidir."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.