11 ayın sultanı Ramazan-ı Şerife kavuştuk çok şükür. Sokaklar daha renkli günler daha mübarek geçer oldu. Hayvanlara bitkilere dahi tezahür eden bir ruhu vardır; Mübarek Ramazan ayının.
Çocukken bizlere kurtlar kuşlar dahi oruçludur. Bayram günü açarlar oruçlarını derlerdi büyüklerimiz; Tabi gaye bizleri oruca ısındırmaktı.
Benim bahsetmek istediğim mesele ise Mübarek Ramazan ayında özlediğimiz o ruh nedir? Bizler, bakınız İslamiyet’in bir rüknü olan oruç vesilesiyle nasıl bir havaya bürünüyoruz.
Yapılan araştırmalar sonucu görülüyor ki; Ramazan aylarında suç oranlarında dahi azalma olmaktadır.
Bu husus bize şunu işaret ediyor:
İslamın kurallarından sadece bir kuralı toplumun kaynaşmasında büyük rol oynuyor. İslam’ın şartları ki bunların her biri; Şehadet, Namaz, Oruç, Zekat ve Hac sünnet olan Kurbanı da sayabiliriz toplumun bağlarını güçlendiren birer ölçü olarak ortaya koyulmuştur.
Toplumu evlerinde hapseden televizyon-bilgisayar-internet gibi teknolojik hapishanelerin demir parmaklıkları teravih namazının huzura çağıran etkisiyle kırılıyor.
Orucun verdiği manevi havayla öfke, haset, kötü söz gibi nefsani, olumsuz duygular azalıyor.
Zekat insanların ekonomik adaletsizliklerine bir merhem oluyor. Zengin malını temizlerken fakir topluma küsmüyor.
Hac dünyadaki tüm müslümanları bir araya getirip cem ediyor.
Kurban bir tüm dünya müslümanlarının fakirinden zenginine yüzünü güldüren bir şenlik havasında geçiyor.
Namaz ise toplumun her kesimini Hakkın huzurunda diz dize getiriyor. İnsanlara Allahü Tealanın ; ‘Ey kullarım sizin makamınız, mevkiniz, güzelliğiniz, boyunuz, kilonuz vesaire ayrımlarınızın ötesinde benim katımda birsiniz eşitsiniz’ sözlerini temsili olarak duyuruyor.
Irk, dil, ülke ayrımlarını yıkıp atan Ramazan-ı Şerif bizi birleştiren ruhu bir kez daha meydana çıkarıyor. Tüm dünyanın ihtiyaç duyduğu sevgi ve huzur iklimini hissettiriyor.
Medine sokaklarında Hazreti Ömer r.a. devrinde yaşanan bir olay insanlığın ihtiyaç duyduğu o ruhu gözler önüne seriyor.
Hz. Ömer r.a dilencilik yapan kör bir Yahudi’ye maaş bağlanmasını emrederken: “ Bu adam gençken bize cizye verdi, şu ihtiyar halinde bizim ona bakmamız gerekir” buyurmuştur.
Bu da bize göstermektedir ki İslamın her bir rüknünü ne kadar hayatımıza tatbik edebilirsek suya düşen bir taşın halkaları misali önce biz sonra yakın çevremiz ve tüm insanlık o huzur dairesine girebilecek. Denebilir.
Selam ve dua ile...