Azmi Becerikli ile Maraş’ın üççeyrek asır öncesini konuştuk Becerikli, naylon ayakkabının lüks sayıldığı, çorbaların Ocaklarda pişirildiği, somun ekmeğinin sıraya girilerek alındığı; Kurtuluş Savaşı yıllarının hemen arkasından gelen ilimizdeki sosyal hayatı gazetemize değerlendirdi. Eski hayat ile şimdiki lüks hayatı kıyasladığımızda şükür kelimesinin az geleceğini söyledi.
Röportaj: Zeki Demir
Soru; Sayın Becerikli bugün size değişik bir soru sorarak, röportajımıza başlamak istiyoruz. Bugün Gazetesinin ilk günden beri okuyucusunuz, aradan geçen zaman içerisinde gazetemizdeki değişiklikleri olumlu ve olumsuz yönleri ile nasıl buluyorsunuz?
Becerikli; “ Dediğiniz gibi ben Bugün Gazetesi ilk yayın hayatına başladığı günden beri bu gazetenin okuyucusu oldum. Kahramanmaraş’ın renkli çıkan günlük ilk gazetesi oldunuz. Önce 8 sayfa çıkmıştınız, sonra kendinizi geliştirdiniz. Şu anda haberciliğiniz, yazarlarınızla bir ulusal gazete kimliğine büründünüz. Severek okuyoruz, daime yazarlarınızdan Serdar Erdoğan Yılmaz, Mehmet Doboğlu gibi isimler istikrar gösterdiler. Ayrıca Yener Atlı’nın yazılarını severek okuyorum. Yeni dönemde yazarlar yönünden daha da zenginleştiniz. Misafir kalemler bir zenginlik katıyor. Mustafa Yüzbaşıoğlu’nun ibret dolu yazılarının müptelası olduk. Mehmet Yüzbaşıoğlu arada birde olsa güzel yazılar yazıyor. Memleketin neresinde hangi olay olursa pozitif şekilde, tarafsız olarak sayfalarınıza yansıyorsunuz. Muhabirlerinizi teşekkür etmek gerek. Spor sayfanız iyi, baskınız iyi, dağıtımı hiç aksatmıyorsunuz. Ancak bir talebi var, bazı kişi ve kurumların haberlerini azaltın.
Soru: Sayın Başkan size başkanım diyorum, çünkü uzun yıllar Kuyumcular Odası Başkanlığını yaptınız. Esnaf odalarında, kredi kooperatiflerinde yöneticilikte bulundunuz. Sorum şu, Türkiye 75 yılda nereye geldi, ekonomimiz nasıl, ne durumda? Bizi dün ile bu günün bir karşılaştırmasını yapar mısınız?
Becerikli:Geçtiğimiz günlerde bir gazeteci gurubu bu sorunun benzerini bana sormuşlardı. Onlara ülke ekonomisini değerlendirirken, dün ile bu günün karşılaştırmasını yapabilme adına ev ekonomisi ile devlet ekonomisini birbirinden ayırmak gerektiğini söylemiştim.
Evet son 50-60 yılı hatırlarım, annelerimiz evde çorap örer, çay yerine çorba içer, naylon ayakkabı bulduğumuz zaman lüks sayılırdı, hatta yırtılan ayakkabılarımızı evde yapıştırırdık. Şehir içme suyu şebekesi yoktu, tuğla borulardan evlerimize su gelir, o da sık sık tıkanır, kuyu suyu içerdik. Su boruları tıkandığı zaman, sucuları vardı, onların elinde demir çubuklar olurdu, parayla açtırırdık. Çorbamız çalı-çırpı ile ocakta kaynar, somun ekmeği bulamazdık. Fırınlarda iki türlü ekmek çıkardı, evlerin üzeri damdı, lovcular gelir damları lovlarlardı, evin içine yağmur-kar suları vurmasın diye. Şimdiki gençlere sorsan, lovun da lovculuğunda ne olduğunu bilmezler.
HİZMET EDENLERİ RAHMETLE ANIYORUZ
Şimdi caddelere bir bakın araç dolu, oysa 49–50 yıllarında bu şehirde üç tane jip vardı, belki bir iki de taksi. Hiç unutmam, vatandaşın bir tanesi arabanın önünü bir tutam ot atmıştı, acıkınca yesin diye. Şehrin her yeri dere idi, Akdere-Kanlıdere-Şekerdere….Allah bu günleri gösterdi. O derelerin üstünü kapatanlara, bizlere cıcılı-bıcılı caddeler açanlara teşekkür etmek gerek. Onlar zamanında büyük fedakarlık yapmışlar.
Bir zaman hatırlıyorum da, asrı su(şeker içme suyu şebekesi) yapan belediye başkanına halk kızmış, Allah’ın suyunu bize para ile içirecek diye bağırmışlardı. Şimdi en güzel sular çeşmelerimizden akıyor. Şimdi bu hizmetleri yapanları unutmak nankörlük olur. Dün ile bu günü kıyasladığımızda inanın şükür kelimesi az geliyor.
AİLELERİ DE İSRA VAR
Soru: Dün ile bugün aile düzenini kıyaslayacak olsak, ne görüyorsunuz?
Becerikli; Dün yoktu, yoksulluk vardı, savaştan çıktığımız yıllarıydı. Dedim ya fırınlarda iki çeşit etmek çıkardı. Birine harcı(kepekle karışmış undan yapılan ekmek) derlerdi, diğeri beyazdı, bugünkü yediğimiz somun ekmeğine benzerdi buna da has ekmek derlerdi. Şimdi insanlarımız çok kilo aldığından, aşırı yemekten tansiyonu yükseldiği için kepekli ekmek yemeğe başladı. Önceden kepeğin yüzünü kimse bakmazdı, şimdi moda oldu.
Yani eskiden hayat şartları çok zordu. Şimdi hükümet yaşlıya bakıyor, yetime bakıyor, sağlık giderlerini karşılıyor, açta ve açıkta kimse yok. İşsizlik biraz söz konusu, bu da bütün ülkelerde ilk sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kaldı ki Kahramanmaraş’ta işsizlik çok az, iş beğenmeyenler var. Sanayici vergi indirimi alıyor, teşvik görüyor, maşallah ihracatta patlama yaşanıyor. Her gün yeni fabrikalar açılıyor, orta direk ise kendi yağı ile kavruluyor. Toplumda bana göre israf var, şükürsüzlük var, müsriflik var, kanaatsizlik var.
Yaşam standartları inanın çok yükseldi, buna rağmen toplumun her ferdi şükür etmesi gerek. Çarşıda meyveler, sebzeler, çuval çuval dolu, ne ararsan bulunuyor. Biz ilkbahardan kışlık peyniri alır, zahiremizi yapardık. Diyeceğim şu ki lükse kaçmadan, ayağımızı yorganımıza göre uzatmalı, bastığımız yeri bilmeliyiz.
FAKİRLE ZENGİN AYNI MAHALLEDE OTURMALI
Soru: Genel kültürümüz ne durumda, sanki biraz batılılaştık gibi geliyor, ne dersiniz?
Becerikli: Toplumun genel kültürü ile ekonomik gücü birbirine bakarak değişiyor. Gelir düzeyi artan insanların kültürü de değişiyor. Aslında gelir seviyemiz ne kadar artarsa artsın, kendi kültürümüzü korumamız gerekiyor. Şimdilerde apartmanlara gitmek, çok katlı evlerde oturmak için insanlar eski mahallesindeki evlerini satıp, lüks semtlere gidiyor. Yani şehirde bir zenginler mahallesi, bir de fakirler mahallesi oluşmuş durumda. Oysa zenginlik fakir iç içe olmalı, sosyal barış açısından, dayanışma kültürünün devam etmesi açısından bu çok önemli. Yerleşim şeklimiz yanlış. İnşaata karşı değiliz ama diğerlerini soyutlamadan bir yaşam sisteme devam ettirilmeli. Yollar yapılsın, yeni nesil yeni yerlere göç etsin bunlar ayrı.
Soru: Düne göre yarından daha ümitli misin?
Becerikli; “ Ben bu yaşamın böyle devam edeceğine inanmıyorum, sistem böyle devam etmez. Çünkü dünün kafası ile yarın idare edilmez. Artık kitap, defter devri bitiyor, her şey bilgisayarlarda, öğretmen değişiyor, sanayici değişiyor, aile değişiyor, elbette yönetimlerde değişecek, gelecek yüzyıla toplum kendini hazırlayacak. Artık bilgi toplumu olmalıyız. Bakın şimdi hava durumuna bakın, adam bir hafta sonra kar yağacağını söylüyor. Ben bunu 50 yıl önce söyleseydim, bana kâfir oldun, Allah’ın işine karışma derlerdi. Şimdiki teknolojik gelişmeler öyle hızlı ki, bu gelişmelerle hız daha da artacak, dünya küçülmüştü, daha da küçülecek. Vaiz hocaları dünün hocasının dili ile sohbet yapmıyor, yapsa bile gençler dinlemez. Mesajlar çağa uygun verilirse dikkat çekersiniz.
Bize kaf dağının arkasında zebaniler kılıç-kalkanla bekliyor derlerdi, zel zele olduğu zaman dünya öküzün boynuzunda diyerek açıklama yaparlardı. Şimdi buna kim inanın. Her şeyi gençlere bilimsel anlatmak gerekiyor.
Bakın ezan sesi bugün tek merkezden okunuyor, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama müezzinler artık 60 merdiven çıkarak minarenin başına çıkmıyor.
Soru: Dini açıdan neler değişti, örneğin hoca efendiler dün ile bugün arasında çağı okumuşa benziyorlar mı?
Becerikli; Ben asli görevini hakkıyla yapan İmam Hatip arkadaşlarıma bir söz söylemek istemem. Ama dünün imamları imamdı, bu günün din görevlileri bana göre namaz memuru gibi hareket ediyorlar. Maaşları çok iyi, ancak tebliğ noktasında, cemaatle sağlıklı iletişim kurma noktasında çok zayıflar. Camide namaz kılmak 26 kat sevap, sebebi cemaat ruhu taşıdığı içindir. Yani cemaatteki herkesin iyi ve kötü gününde imam efendi yanlarında olacak, halkın fendi ve manevi ilimlerde ufkunu açacak. Ben şu anda çoğu camilerde namaz memurluğu yapıldığına inanıyorum. Devlet en az yarım saat önce cami açılacak diyor, arkadaşlımız gelmiyor. Dünkü imamlar bugünkü arkadaşlardan samimiyet noktasında daha iyiydi. Şu an arkadaşlarımız yüksek tahsil yapmış olabilirler ama cemaatte birlik ve beraberliği sağlama noktasında zayıf kalıyorlar. Bu nedenle çoğu unsan namazı evinde kılıyor. Yatkı ve sabah namazlarında camiye gidin bakın, 8-10 kişi var, 5 dakika kala camiye gelen görevliler var. Cemaatin sıkıntısını bilen yok… Namaz biter bitmez, camiden gitmeyi düşünüyor. Ya belki soru soracağım… Ama dediğim gibi bunu hakkıyla yapanlarda var, ben onları da tebrik ediyorum.