ÇİN SORUNU

Eğitimci Murat Çolak bu haftaki yazısında "Çin sorununu" gündeme getirdi.

Çin tarihin en köklü devletlerinden biridir. Çin, Göktürk devletinin yıkılmasını takip eden yıllarda 8. yüzyılda orta asyaya yayılma politikası gütmüştür. Araplar ve Türkler karşısında Talas Savaşından büyük bir yenilgi alan Çin o tarihten bu yana kendi kabuğunda yaşayagelmiştir. Ta ki günümüze kadar.

Bu gün Çin dünyanın ekonomik anlamda en güçlü ülkesi haline gelmektedir. Siyasi sahada kendini pek göstermese de şu an Çin batı karşısında en güçlü zamanlarını yaşamaktadır. Amerika'nın Çin'e olan borcu milyarlarca doları geçmektedir.

Nüfus olarak dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin 2 milyara varan nüfusuyla dünya nüfusunun 4 de birini oluşturmaktadır.

Buraya kadar anlaşılabilir olan Çin, faşiszmi bir devlet politikası haline getirmesiyle dünyanın en garip ülkesine dönüşmektedir.

Tarihi boyunca otuzdan fazla farklı milletin ve kültürün bir arada yaşadığı coğrafyayı tektipleştirmeye kısaca asimile etmeye çalışan şu anki Çin yönetimi aslında yavaş yavaş intihar etmektedir.

Dünyanın bunca küçüldüğü, iletişimin saniyeler içinde gerçekleştiği çağımızda katı uygulamalarla bir devleti yönetmek mümkün müdür? Bence hayır; eğer katı uygulamalar sonuç verseydi Arap Baharı sürecini yaşıyor olmazdık.

Bu gün Çin özellikle Uygur Türklerine çok şiddetli bir asimilasyon politikası uygulamaktadır. Doğu Türkistan da Radikal İslamla mücadele adı altında 11 Eylül olaylarının oluşturduğu atmosferi de lehine kullanarak, İslam dinini yok etmeyi amaçlamaktadır.

Çindeki bazı yasaklar Hitler dönemi Nazi uygulamalarını çağrıştırmaktadır. İnsanların okuduğu kitapları evleri arayarak toplamak, insanların isimlerini değiştirmek Çin Komünist Partisi yönetiminin hangi yüzyılda yaşadığını anlamamızı zorlaştırıyor.

İşin anlaması güç yanı ise Çin bu gün o kadar güçlü ki Mısır gibi az gelişmiş ülkeleri politikalarına alet ederek Uygur Türklerini tutuklanmasının yanında yanında İtalya gibi gelişmiş batı ülkelerine de ekonomik veya başka gerekçelerle şantaj yaparak oradaki insanları tutuklatabiliyor.

İtalya da bir üniversiteye konuşmacı olarak davet edilen Uygur Türklerinin önemli bir araştırmacısı geçen hafta İtalyan polisi tarafından tutuklandı.

Çin eğer dünyada lider bir konuma gelmek istiyorsa azınlıklara özgürlük sağlamalıdır. Tibet bölgesinin dini lideri Dalai Lama gibi Uygur Bölgesinin liderleri de ya sürgünde yada hapiste.

Çin Uygur Türklerine yada diğer azınlık topluluklarına belirli şartlarda imkanlar sunmaktadır. Fakat onların kimliklerini yok etmek şartıyla. Japonya da 2013 yılında tanıştığım bir Uygur Türkü ile yaptığım sohbetlerde Uygur Türklerinin dağlardaki mağaralarda doğum yapmak zorunda kaldığını duymuştum. Sebebi ise Çinin az çocuk uygulaması.

Çin bu görünümüyle dünyaya ilham verecek değerlerini mahvediyor. Keşke miadı dolmuş olan batı emperyalizmin yerine alternatif olabilecek bir Çin medeniyeti görebilseydik.

Bu gidişle bir Çin Baharı göreceğiz galiba...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Eğitim Haberleri