Kahramanmaraş kent merkezinde günlük olarak yayım yapan “Kahramanmaraş’ta Bugün” gazetesinin 12 Kasım 2016 tarihli Perşembe günkü sayısı “Döner sermaye artık dönmüyor!” manşetiyle çıktı.
İşte haberin ayrıntıları;
Kahramanmaraş Tabipler Odası Başkanı Opr. Dr. Mustafa Eren ile Kahramanmaraş yerelinde ve genelde doktorların çalışma şartları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Hekimlerin çalışma şartları, kıyaslama ve puanlama sistemi, hastaların sağlık hizmetlerine ulaşımı ve sağlık çalışanlarına şiddet gibi sorulara cevap aradığımız röportajımızda; doktorlar için karın ağrıtan sorun döner sermaye çıktı. Opr. Dr. Mustafa Eren, Kahramanmaraş’ta çalışan doktorların Tabipler Odasına en çok müracaat ettiği konu olarak döner sermayeyi gösterdi. Son 5 yılda ne devlet hastanesinde ne de özelde çalışan doktorların maaşlarında herhangi bir artış yaşanmadığı gibi döner sermayeden alınan payın da giderek kısıldığını ifade eden Eren, doktorlara uygulanan performans sisteminin de yeniden revize edilmesi gerektiğini aktardı.
K.O: Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
M.E: İsmim Mustafa Eren. 15 Ağustos 1977 Malatya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Malatya’da tamamladıktan sonra Tıp Fakültesi eğitimimi İnönü Üniversitesi’nde tamamladım. Uzmanlık eğitimimi de Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde 2010 yılında tamamladıktan sonra mecburi hizmetimi Kahramanmaraş Devlet Hastanesinde yaptım. Mecburi hizmet sonrası yaklaşık 2 yıl bir özel hastanede görev yaptım. Akabinde 2014 yılında, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde Yardımcı Doçent Doktor olarak görev yaptım. Buradaki görevimden istifa sonrası Vatan Hastanesi’ndeki görevime başladım ve hala burada görev yapmaktayım. Yaklaşık 7-8 aydır Tabipler Odası seçiminden sonra yönetim kuruluna seçilip göreve başladım. Şu anda da Tabipler odasındaki görevimizi ifa etmekteyiz.
K.O: Genelde ve Kahramanmaraş yerelinde doktorların çalışma şartlarını değerlendirecek olursak; neler söylersiniz? Doktorlar, çalışma mevcut çalışma şartlarından memnun mu?
M.E: Kahramanmaraş, hekimlerin çalışma ortamı bakımından genel olarak güzel bir şehir. Hem üniversite hem özel hem de devlet hastanelerindeki hekimler için sunulan ortamlar, çalışmaya uygun ve güzel. Fakat sağlıkta genel anlamda çalışma şartlarında sıkıntı var mı, derseniz: Bu anlamda birçok sıkıntıyla karşı karşıyayız. Biliyorsunuz 2002’de başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber birçok noktada güzel gelişmeler yaşandı. Hem hastalar adına hem de çalışanlar adına birçok olumlu değişiklikler yapıldı. Yani hastanın hekime ulaşımı, tedaviye ulaşımı daha rantabl daha kolay bir hale getirildi. Bu değişimi, 2002’den önceki durumla karşılaştıracak olursak; Türkiye için bir devrin bitip yeni bir çağın başlaması gibi büyük bir devrimdi. İşte SSK, BAĞKUR ve Emekli Sandığının tek çatı altında toplanması gerçekten büyük bir devrimdir. Fakat gelinen süreçte bu şekilde bir değişimin olumsuzlukları da peyderpey ortaya çıkmaya başladı. Şimdi bizim en büyük sıkıntılarımızdan birisi şu: 2002’den 2016 yılına kadar gelen süre içerisinde yapılan sağlık uygulama tebliğleriyle beraber hükümetin hastanelere, özel sağlık kurumlarına veya üniversitelere, işlem veya muayene için vermiş olduğu ücretlerde son 14 yılda artış olmadığı gibi peyderpey düşüş yaşanmaktadır. Takdir edersiniz ki 14 yılda asgari ücretin arttığı, doğalgazın ücretinin arttığı, benzinin, dövizin, altının arttığı bir dönemde; muayene ücretinin, ameliyat ve işlem ücretlerinin artmaması kabul edilebilir bir durum değil. Çünkü insanların giderleri de aynı oranında artmış oluyor. Fakat gelir düzeyinde bir artış yaşanmıyor. Özellikle devlet hastanelerinde puanlama sisteminin de işlem bazı getirmiş olduğu bazı sıkıntılar var. Bazı işlemlerin puanının çok yüksek olmamasına rağmen işlemin hekime vermiş olduğu eziyet veya sıkıntı daha fazla! Bu da bazı işlemlerin kolay kolay her yerde yapılmasını engelliyor. Bu konuda birçok mağduriyetler yaşanıyor. Yani bunun tekrar revize edilmesi lazım. Özellikle muayene ücretinin sonra performans sisteminin, ameliyat ücretlerinin mutlaka ve mutlaka tekrar revize edilip bu konuda çalışanların da memnuniyetinin sağlanması gerekir. Çünkü yaklaşık son 5-6 yıldır, hekimlerin kazanmış olduğu net ücretlerde, maaş olarak düşünürseniz maaşlarda zaten çok belirgin bir artış olmadığı gibi ek döner sermaye sisteminde kazanılan gelir miktarı da artmıyor. Artmadığı gibi de günden güne peyderpey düşmeye başlamaktadır. Bu yüzden bunun değiştirilmesi gerekiyor. Çünkü sistem artık kendini bir şekilde revize edemiyor. Bu, uzun dönemde birçok sıkıntıları da beraberinde getirecek ve insanların mağduriyet yaşamasına sebep olacak.
K.O: Doktorların çalışma şartlarında en son ne zaman, nasıl iyileştirme yapıldı?
M.E: Son 10 yıldır kendi şahsi görüşüm olarak söylüyorum: Hekimlerin çalışma şartlarında bir iyileşme olduğunu düşünmüyorum.
K.O: Sağlık çalışanlarına özellikle doktorlara uygulanan sözlü ve fiili şiddet hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunun önüne nasıl geçilebilir?
M.E: Son dönemde hekimlere karşı uygulanan bir şiddet politikası var. Bir saldırganlık var. Yani Ben hep şunu söyledim: Bunu hekim olarak düşünmeyin! Herhangi bir kurumu, herhangi bir makamı işgal eden insanın, makamına veya koltuğuna insanların bir saygısı olması gerekir. Fakat öyle bir hale geldik ki hekimler artık bir şey yapmaya korkar hale geldi. Ve bu konuda da olması gereken cezalandırma sistemi tam olarak aktif uygulanmıyor. Mesela örnek vereyim; nasıl insanlar adliyelere girerken X ray cihazından geçiyor ve kontrol ediliyorsa aynı sistem hastanelerde neden uygulanmasın? Mesela bu bir yaptırımdır. İnsanlara ikinci olarak şiddete maruz kalmış veya da haksızlığa uğramış bir sağlık çalışanı için yapılan bu uygulamaya sebep olan insanların cezalandırılmasında SGK devreye girebilir. SGK, bu tür şiddete karışan insanların ücretsiz sağlık uygulamalarından yararlanmasını geçici olarak 3 ay veya 6 ay iptal edebilir. Bu da bir cezalandırma sistemi olabilir. Veya bu insanlara yasal olarak gerçekten daha anlamlı, caydırıcı yaptırımların uygulanması gerekir. Aksi takdirde sağlık çalışanları aktif hizmet veremez. Biliyorsunuz meslektaşımız Ersin Aslan, Gaziantep’te kendisi ile alakası olmayan gereksiz bir olay yüzünden rahmetli oldu. Açıkçası ben bu olayı yapan insanların bu konuda çok büyük cezalar aldığına da inanmıyorum. Birçok noktada ben bile sahada çalışırken; “Bunların niye dayak yediği belli. Bunları dövmek lazım” diye sürekli böyle fiili sözlü hakaretler ile karşılaşıyorum. Dövüyor veya darp etti diye düşünmeyin! İnsanların gözünde hekimliğin saygınlığı anlamında sıkıntı yaşanmaya başlandı. Bu da ister istemez otomatikman insanların bazı şeyleri yapmasını engelliyor. Hekimlerin çalışma alanını kısıtlamaya gitmesine sebep oluyor. Yani daha böyle defansif bir tıp geliştirmeye başlandı: “Ben karışmayayım da kim karışırsa karışsın” mantığı hakim olmaya başladı. Ki bu da insanların kendini koruma içgüdüsüyle yapmış olduğu bir davranıştır. Yadırganacak bir davranış değildir. Olması gereken durumuna göre bir davranıştır.
K.O: Doktorların, özelde veya devlette aldıkları maaşları, çalışma şartlarını da göz önünde bulundurarak karşılaştırdığımızda hangisi daha cazip?
M.E: Şimdi tabi olayları değerlendirirken sonuçta özelde kazanılan ücret belki devlettekinden daha fazla gibi görünüyor. Ama özelde şöyle bir sıkıntı var: Hem Cumartesi günleri çalışıyorsunuz hem hekim sayısı sınırlı olduğu için gün içinde daha fazla çalışıyorsunuz. Özelin çalışma şartları devlete göre biraz daha yoğun. Belki biraz daha fazla kazanıyor; ama tabi bu kazanç çalışma oranına vurulunca olması gereken bir miktarda. Fakat genel anlamda söyleyecek olursak; özellikle son 5-6 yıldır hekimlerin ne devlette ne özelde aldıkları ücrette herhangi bir artış yok. İşin sıkıntılı tarafı şu: SGK, sağlıkta muayene ve işlem ücretlerinde artış yapmadığı için özel hastanelerde yüzde 200 lira kadar fark alma hakkını legal hale yani yasal hale getirmiş durumda. Bu da özel hastaneye müracaat eden hastaların ücretine yansımasına sebep oluyor. Ve şöyle bir kavga ortaya çıkıyor: “Ya işte bizim SSK’mız var, bunu devlet karşılamıyor mu?” Karşılıyor ama devlet yüzde 200’e kadar alma hakkı da veriyor. Bir defa sistemin dönmesi için özellikle özel hastaneler için söylüyorum: bu artışın yapılması şart. İkinci sıkıntı devlet hastaneleri için söylüyorum: Devlet Hastanesi’nde şu an döner sermayelerde artış olmadığı gibi son birkaç yıldır belli oranda düşüş yaşanıyor. Bu düşüş, Maraş yerelinde biraz daha fazla. Maraş’ta, birçok yere göre döner sermayede hekimlerin gelirleri çok yüksek değil.
K.O: Peki doktorlarda puanlama sistemi nasıl oluyor? Branşlara göre değerlendirecek olursanız; doktorlar, bu puanlama sisteminden memnun mu?
M.E: Şimdi bir örnek vereyim: Puanları tam bilmiyorum; ama biz 400 puan diyelim. Bir genel cerrahi bir apandisit ameliyatı için bir saat uğraşıyor, 400 puan alıyor. Öbür tarafta başka bir branşta bir doktor poliklinik yapıyor, 40 hasta bakıyor. O da 400 puan alıyor. Birinde risk alıyorsunuz birinde risk almıyorsunuz. Bu puanlama sistemi tamamen elma ile armudun kıyaslanması ki böyle bir kıyaslama olmaz. Yani her branşı kendi içinde değerlendirmek lazım. Eğer puanlamaya göre kıyaslama yapılacaksa; her branşın kazancının kendi içinde değerlendirilmesi lazım. Bence performans sistemi gözden geçirilirken şu hususlara dikkat etmek gerekiyor: Bütün hastalar aynı olmadığı gibi her hastanın muayene ücreti veya muayene puanıyla işlem puanı aynı şekilde değerlendirilmemeli. Fizik tedaviye giden bir hastaya 20 puan verip; cildiyeye gelen veya genel cerraha gelen hastaya da 20 puan verirseniz olmaz. Çünkü bir genel cerrahın baktığı hasta sayısı ile diğerleri aynı değil. Veya bir genel cerrahın bir hastaya ayırdığı zaman ile diğer branşlarda hastaya ayrılan zaman aynı değil. İşlem bazında bakınca belki onlar gün içinde 200 hasta bakıp 4 bin – 5 bin puan alıyor; ama bir genel cerrahın hasta sayısı o kadar yok. Dolayısıyla o kadar puan alamıyor. Risk alıp döner sermaye anlamında çok fazla para kazanamıyor. Bu otomatikman hekimlerin çalışma şevkini de kırmaktadır. Ve bu sistem hekimleri; “Zaten çok uğraşsam da fazla para kazanamıyorum” mantığına sürüklüyor. Bu da hekimlerin verimliliğini olumsuz etkiliyor. Bu yüzden performans sisteminin değişmesi gerekiyor. Son aylarda hükümetin bu konuda bir çalışması olduğuyla ilgili haberler de çıkıyor. Ama ben çok ta reel olarak bir şey değişeceğini zannetmiyorum. Çünkü her geçen gün özellikle SGK’dan gelen ücretlerde artış olması gerekirken; sürekli bir düşüş yaşanıyor. Bundan sonraki süreç neyi gösterecek? Bakalım bizde bekliyoruz.
K.O: Kahramanmaraş için söyleyecek olursak; doktorlar özel hastanelere mi daha fazla ilgi gösteriyor yoksa devlet hastanesine mi?
M.E: Özel ve devlet mantığı biraz da pazarlamayla alakalı bir durum. Hekimlik bilgini pazarlıyorsun, yani sen de orada bilgi ticareti yapmış oluyorsun. Aslında birçok hekim özele geçmek ister. Ama özelin çalışma şekli biraz daha hasta memnuniyeti ağırlıklı olduğu için hekim bunu kendi kişilik yapısına göre değerlendirir. Yani “ben bunu yapabilir miyim ya da ben hem o yoğunluğa hem de o özveriye katlanabilir miyim” şeklinde düşünüp birçok hekim geçmiyor. Özel hastane, donanım anlamında birçok şey istediği için birçok hekim de bundan dolayı geçmek istemiyor. Ücret anlamında derseniz; hekimler özele geçmeyi düşünebilir. Ama hizmet anlamında düşünürseniz onları engelleyen birçok şey var. Hem devlet hastanesinin çalışma rahatlığı veya hasta bulma anlamında sıkıntı olmaması ama özel hastanelerde hem hasta memnuniyeti yapacaksınız hem birçok şey yapmak zorundasınız. Hem cerrahi anlamda, girişim anlamda hastayı daha fazla memnun etme ve daha özverili çalışmanız gerekir. Bu bağlamda hekimler tercih yaparken; bunları göz önünde bulundurup kendisine hangisi uygunsa, ona göre tercih yapıyor.
K.O: Kahramanmaraş’taki doktorların Tabipler Odası olarak sizden beklentileri neler?
M.E: Kahramanmaraş’taki doktorlarımız, özellikle devlet hastanesindeki doktorlarımız, bizden döner sermayenin artışına yönelik taleplerini ilgili kurumlara iletmemizi istiyor. Biz de bununla ilgili her hangi bir şey yapılabilir mi, diye Kamu Hastaneleri Genel Sekreterimiz Semih Bey’ ile görüştük. Onunla da fikir alışverişinde bulunduk. Fakat bildiğim kadarıyla şu an için görünürde çok bir değişiklik olmayacak. Semih Bey’in anlattığı kadarıyla döner sermayenin Kahramanmaraş’ta, tavandan dağıtıldığını söyledi. Bununla ilgili en çok bize gelen talep işte bunların değiştirilebilir olması yönünde; ama tabi sonuçta biz bir sivil toplum kuruluşuyuz. Bu olaylara çok müdahale etme şansımız yok. Belki telkinde bulunabiliriz; ama bunu değiştirme yetkisi ve kararları tamamen hem siyasi iktidarın hem mevcut yönetimin yani yerel yönetimlerin görevi. Biz burada sadece fikir alışverişinde bulunup bu konudaki sıkıntıları dile getirmek durumundayız. Bazen çözülüyor bazen çözülemiyor. Bunu bir şekilde halletmeye çalışıyoruz.
K.O: Peki Kahramanmaraş’ta görev yapan doktorların en çok karşılaştıkları sorunlar neler?
M.E: Kahramanmaraş’ta hekimlik olarak düşürseniz; diğer yerlere göre şiddet anlamında pek bir sıkıntı yaşanmıyor, onu söyleyeyim. Maraş bu yüzden daha uyumlu. Genel anlamda bütün hekimlerin tek sıkıntısı Kahramanmaraş için söylemiyorum: herkes kazancıyla ilgili sıkıntı yaşıyor. Bir de en büyük sıkıntı tabi onu değiştirme şansımız çok yok: Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nin merkeze uzak olması. Özellikle Binevler tarafında oturanlar için söylüyorum: 20 kilometreyi bulan bir mesafe var. Bu hem nöbetlerde hem de günlük gidiş gelişlerde biraz sıkıntı yaratıyor. Tabi kimsenin değiştirme şansı yok. Teşekkür ediyorum bizlere bu fırsatı verdiğiniz için.
K.O: Zaman ayırıp sorularıma cevap verdiğiniz için ben size teşekkür ediyorum.