İSTANBUL (AA) - Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülen Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Habertürk'te katıldığı programda soruları yanıtladı.
Cengiz, Kaşıkçı ile bir röportaj vesilesiyle tanıştıklarını, İstanbul'a geldiği dönemde ilişkilerinin başladığını belirtti.
Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'daki son evliliğinin siyasi nedenlerden dolayı bittiğini, 1,5 yıldır ABD'de yaşadığını, ABD vatandaşlığı için başvurduğunu ancak henüz onay alamadığını kendisine aktardığını dile getiren Cengiz, Kaşıkçı'nın memleket hasreti dolayısıyla büyük bir yalnızlık yaşadığını, Suudi Arabistan'daki arkadaşları için de üzüldüğünü anlattı.
"Cemal Kaşıkçı, muhalif bir yazar mıydı?" şeklindeki soru üzerine ise Cengiz, şöyle konuştu:
"Cemal Bey'in genel olarak duruşunu muhalif olarak değerlendirmek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Neden? Çünkü ülkesinde şu anda bir dönüşüm ve değişim yaşanıyor. Buna karşı kendisinin bir objektif duruşu var. Eleştirdiği noktalar var ve bunu desteklediği noktalar var. Özellikle yeni yapılanmadan bahsediyorum. Veliahttan bahsediyorum ve yeni uygulamalardan, reformlardan bahsediyorum. Bu süreçle beraber dönüşen yapıyı gerçekten büyük bir endişe ve bir o kadar da heyecanla takip ediyordu. Eleştirdiği makaleler var ama çok mutlu olarak yazdığı makaleler de var. Bütün bunlara baktığınız zaman dengeli, objektif ve vicdanlı bir gazeteciydi. Onu kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü her programında ve her yazısında, ben onun çok vatansever bir gazeteci olduğunu hep hissediyordum. Eleştirdiği yazılarda bile. 'Bunu şu anda diğer arkadaşlarım yapamıyor benim yapmam lazım, arkadaşlarıma bu hak verilmiyor, benim imkanım bunu yapmam lazım, benim imkanım şu anda yazmaya yetiyor, benim bunu yapmam lazım...' Üzerinde içerideki arkadaşlarının sorumluluğu vardı. Bununla alakalı yaşamış olduğu yalnızlık ve vicdan azabı o kadar derin ve güçlüydü ki... Günün büyük kısmını bu üzüntü ve düşüncelerle geçiriyordu."
"GURBET ONA AĞIR GELMİŞTİ"
Kaşıkçı'nın duygusal anlamda da yapayalnız olduğundan ve bunun kendilerini yakınlaştırdığından bahseden Cengiz, şöyle devam etti:
"Duygusal anlamda yapayalnız bir insan var. Aynı zamanda her ne kadar seçilmiş de olsa bir gurbet hayatı var ve yaşça olgun bir kişi var. Sahip olmuş olduğu bütün tecrübeyi artık en güzel bir şekilde sonlandırmak ve hayatının bundan sonraki sürecini güzel bir projeyle, güzel bir çalışmayla geçirmek isteyen bir insan var ve bunun için bir hayat arkadaşı arıyor. Cemal Bey'le ilk tanıştığımız zaman zaten onun hayatında böyle bir arayış vardı. Bana bundan bahsetmişti. Ailesinin olmadığını, ailesinden uzak olmasının onda manevi anlamda büyük bir yara açtığını, bu yarayı hiçbir şekilde kapatamadığını, aslında kendisinin bile kendisini tanıyamadığını, gurbetin ona bu kadar ağır geleceğini hiç tahmin etmediğini söylüyordu.
Gelinen süreçte böyle bir gerçekle karşı karşıya kalıyor ve yeniden evlenmek istiyor. Biz tanıştığımız zaman da sürecin hemen olumlu anlamda, duygusallığa yönelmesinin nedeni bence Cemal Bey'den kaynaklanıyor ve döndükten kısa bir süre sonra görüşmeler devam ediyor, ondan sonra mesajlaşıyoruz, telefonla görüşüyoruz, arkasından Türkiye'ye gelmek istediğini ifade etti, sonra Türkiye'ye geldi, birkaç defa, daha yakından görüşme imkanımız oldu, birbirimizi tanıdık."
"ABD'DEKİ KONSOLOSLUĞA GİDİP EVRAK İSTEDİĞİNİ BİLMİYORUM"
ABD ve İstanbul'da yaşamayı istediklerini bu nedenle Kaşıkçı'nın İstanbul'da bir ev aldığını aktaran Cengiz, Kaşıkçı'nın sık geldiği İstanbul'u ve Türkiye'yi çok sevdiğini söyledi.
Kaşıkçı'nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da tanıdığını ve Türkiye'de birçok dostu olduğunu aktaran Cengiz, ailelerinden onay aldıktan sonra 10 Eylül'den itibaren evlilik hazırlıklarına başladıklarını dile getirdi.
Türkiye'de nikah işlemlerinde, yabancıların başka bir evlilikleri bulunmadığını gösteren bir belge istendiğini dile getiren Cengiz, Fatih Belediyesi'ne Kaşıkçı ile birlikte gittiklerini ve burada yetkililerden bilgi aldıklarını aktardı.
Kaşıkçı'nın ABD'deki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na evlilik evrakı için gittiği ve buradan olumsuz yanıt aldığı yönündeki iddialar hatırlatan Cengiz, Kaşıkçı'nın kendisine bu konuda hiçbir şey söylemediğini belirterek, şunları anlattı:
"Cemal Bey'in Türkiye'ye gelmeden önce ABD'deki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na gidip evrak istediğini bilmiyorum. Bana böyle bir bilgi vermedi. Böyle bir bilgiden çok fazla bahsediliyor, iddia ediliyor, spekülasyonların çoğu bu yönde, oraya gidip böyle bir evrakı oradan istediğini, onların vermediğini ve ondan sonra kendisinin Türkiye'ye yönlendirildiğini söylüyorlar ama böyle bir süreç eğer gerçekten olmuş olsaydı bunu mutlaka bana söylerdi çünkü bana, 'Ben tüm resmi evrakları oraya geldiğim zaman bir evrak, bir mali müşavir aracılığıyla öğrenirim, oradaki arkadaşlarımla da konuşurum, danışırım' şeklinde bir cevabı olmuştu. Orada bir olumsuz yanıt alıp, buraya gelip bunu burada denemek gibi bir düşüncesi yoktu. Doğrudan her şeyi buradan yapacaktı."
FATİH BELEDİYESİ'NE VE KONSOLOSLUĞA İLK GİDİŞ
Cengiz, ilk olarak 28 Eylül'de Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na gittiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Fatih Belediyesi'nin nikah bölümü var, orada buluştuk. Ondan sonra gidip konuştuk. Benim Türk vatandaşı olduğumu, Cemal Bey'in Suudi Arabistan vatandaşı olduğunu, nasıl evlenebileceğimizi, hangi evrakın gerektiğini, en kısa yoldan, en kolay yoldan nasıl yapabileceğimizi sorduğumuz zaman görevlilerin bize, Cemal Bey'in gidip kendi konsolosluğundan böyle bir kağıt almak zorunda, buna binaen, fotoğraf, sağlık raporu ve benzeri birtakım farklı evraklar da istedi ama bizim için en önemli olan şey çünkü diğerleri halledilebilir, Cemal'in, 'Acaba halledebilir miyim?' diye düşündüğü, düşünmeye başladığı konu bu oldu. Yani orada, Konsolosluğa gittiğimiz zaman memur, böyle bir yanıt verdiği zaman, bu yanıta karşı hatta şöyle bir şey sordu, 'Ben bunu burada yapmasam, başka bir ülkede gerçekleştirebilir miyim?' diye sordu. Gitmek istemiyordu tabii ki çünkü ülkesinden çıktıktan sonra yazmış olduğu yazılarla alakalı bazen olumlu bazen olumsuz tepkiler alıyordu. İstemiyordu bu topa girmeyi, bir karşılaşma olmasını istemiyordu, konsoloslukta gergin hava oluşmasını. Çünkü çok duygusal ve çok narin bir insandı Cemal Bey."
"ONDAN DAHA FAZLA BEN ENDİŞELİYDİM"
Cengiz, Kaşıkçı'nın konsoloslukta tutuklanmaktan ziyade sorgulanmak ya da başka bir muameleye tabi tutulmak gibi bir durumdan endişe ettiğini düşündüğünü, bu konuda uzun konuşmalar yapmadıklarını ancak yüzünden bu gerginliği hissettiğini dile getirdi.
Hatice Cengiz, Kaşıkçı'nın konsolosluğa ilk gidişinde yaşadıklarını şöyle aktardı:
"Bu düşünceleri o gün nikah memurluğunda yapacak başka bir yol kalmadığını görünce deneyelim mi, gidelim mi diye böyle bir konuşma gibi bir şey geçti aramızda. 'Yani başka bir şey, yapacak bir durum yok artık, bununla yüzleşmeliyim.' Bunu sesli söylemeye başladı. Beraber olduğumuz için evlilik sürecinde hemen hemen her şeyi beraber yapıyorduk ama onun bireysel yaptığı şeyler de vardı. O gün hazır birlikteyiz ben gelebilirim seninle dedim. Tamam o zaman dedi. O belki bir arkadaşıyla beraber gidecekti, nasıl olacaktı bilmiyorum. Arkasından uçağı olmasına rağmen saate baktı, saat erkendi, uçağı 02.00 sularındaydı. Saat 09.30-10.00 civarındaydı. Önümüzde vakit vardı. Hızlı bir şekilde geliriz, sorarız olmazsa döneriz diye düşündü. O da ben de ikimiz aynı şeyi düşünmüşüz. Sonra yakın yerden hemen taksiye bindik. Suudi Arabistan Konsolosluğu'na yöneldik. Akabinde tabii ki herhangi bir şekilde bildirim vesaire olmadı, sadece böyle aniden bir Suudi Arabistan vatandaşının Türkiye'de istemiş olduğu evrakı alabilmek için müracaatı, başka hiçbir şey yok. Önü yok, arkası yok. Tabii bunu talep eden kişi Cemal Kaşıkçı. Bunu unutmamak lazım. Konsolosluğa girdi.
Girerken biraz endişeliydi. Hatta ondan daha fazla ben endişeliydim. Çünkü beni içeri almadılar ve beni içeri almamalarıyla beraber bir de böyle Konsolosun binası etrafı, arkadaşı çıkmadı, ben girip bakayım diye bakabileceğiniz bir yer değil. Birden fazla güvenlik, dışarıdaki kulübedeki güvenlik, kapıda bekleyen güvenlik, bu ikisini aşsanız bile içeride gidebileceğiniz mümkün değil benim orada içeriye girmem. O yüzden kapının önünden ayrılmadan, onun içeriye girdikten sonrası geçen süreci sürekli kimler çıktı, hangi arabalar çıktı, içinde Cemal var mıydı, çünkü 1 saat de olsa ikimiz de endişeliyiz, anormal bir şey var mı, sürekli etrafı kolladım o süreçte. 1 saat geçti, şunu düşündüm, dedim ki 10-15 dakika olmazsa ya da çıkmazsa mutlaka benim gidip sormam gerekiyor çünkü uçağı da kaçacak, uçağının kaçacağını düşünmesine rağmen çıkamıyorsa bir endişe vardır diye düşündüm. Sonra ben bunu düşünürken 5-10 dakika geçmedi, Cemal hemen çıktı."
Kaşıkçı'nın Konsolosluktan çok keyifli bir şekilde çıktığını ve burada kendisine çok iyi davranıldığını söylediğini aktaran Cengiz, bundan çok mutlu olduğunu anlattı. Kendisine evlilik evrakının hazır olabileceğinin söylendiğini dile getiren Cengiz, Kaşıkçı'nın daha sonra Londra'ya gittiğini söyledi.
"İKİNCİ KEZ KONSOLOSLUĞA GİDERKEN HİÇ ENDİŞELİ DEĞİLDİ"
Evlilik hazırlıkları dolayısıyla çok sayıda program yaptıkları 2 Ekim'de Kaşıkçı'nın kendisine, "Ben tek başına giderim, okuluna git." dediğini anlatan Cengiz, şöyle devam etti:
"O bana 'Tek başıma giderim' dese de yalnız bırakmamam gerektiğine dair bir his oluştu içimde. Gerçekten o his anlık bir histi çünkü önemli derslerim vardı üniversitede, kitaplarım yanımdaydı, 'Tamam ben geliyorum seninle, beraber gidelim.' dedim. Tamam dedi, o zaman ben hemen arayayım. Bunun üzerine Konsolosluk yetkililerini aradı, oradan çıkarken almış olduğu numarayı aradı, arkasından ona biz size döneceğiz diye bir yanıt verilse gerek ki bir yarım saat 40 dakikadan sonra, kahvaltı yapıyorduk sitenin kafelerinden birinde, saat 13.00'te uygun olduğunu söyledi arayan kişi. Biz orada bir müddet daha oturduk ondan sonra saat 12.00-12.25 civarında bir taksiyle konsolosluğa yöneldik. Konsolosluğa giderken gündelik, hayata dair şeyler konuştuk. Ben Cemal Bey'in ikinci kez konsolosluğa giderken endişe duyduğunu o günkü beden dilinden hiç anlamadım. Endişeli değildi. O gün, almış olduğumuz eşyaların bazılarını beğenmemişti, niye beğenmediğini anlatıyordu. Beyaz eşyaların modellerini aldıktan sonra beğenmemiş, onları değiştirmek için birtakım yeni fikirler anlatıyordu. Ben içimden oraya gidelim ondan sonra da nikah için tarih alırız ondan sonra da yakın arkadaşlarımızla bir akşam yemeği ya da öğlen yemeği yeriz. Babamı arayıp belki tarihle alakalı bir şeyler sorarız. Böyle şeyler düşünüyordum. En yakın arkadaşıma da telefonda yazdım."
"TÜRKİYE'DE BİR ŞEY OLURSA YASİN AKTAY'I ARA DEMİŞTİ"
Cengiz, Kaşıkçı'nın Konsolosluğa girmeden önce yine telefonlarını kendisine bıraktığını ve içeriye rahat bir şekilde girdiğini anlattı.
Daha önce bir sağlık sorunu yaşadığında Cemal Kaşıkçı'ya "Bir şey olursa bana tavsiye edebileceğin birisi var mı?" diye sorduğunu aktaran Cengiz, "Kendisi Yasin (Aktay) Hoca her gelişimde görüştüğüm birisidir ona sorabilirsin' dedi, Ben de tamam dedim o da konsolosluğa giderken aklıma o söylediği cümle geldi. Konsolosluğa girerken 'Başıma bir şey gelirse Yasin Aktay'ı ara tembih şeklinde demedi ama öncesinde Türkiye'de bir şey olursa Yasin Aktay'ı ara demişti." ifadelerini kullandı.
Kaşıkçı'nın telefonlarını kendisine vererek "Beni burada bekle." dediğini aktaran Hatice Cengiz, "Ben de hayırlı haberlerle dedim ve uzun bekleyiş başladı." diye konuştu.
Cengiz, ısrarla Kaşıkçı'nın onlarla sohbet ettiğini, uzakta kaldığı için ülkesinden çıktıktan sonra yaşadıklarını merak ettikleri için orada sohbet ettiklerini düşündüğünü dile getirerek, "Ben Suudi Arabistan yetkililerinin böyle bir plan, program kumpas kurduklarına dair endişem olsaydı her şeyi göze alıp kapıya ben koşardım ama anormal bir şey hissetmedim orada beklerken." dedi.
Kapıda uzun bir süre beklediğini anlatan Cengiz, aklına zerre kadar başka bir şey gelmediğini söyledi.
Cengiz, kötü bir şeylerin olduğunu hissetmeye başladıktan sonra kardeşini aradığını anlatarak, kardeşinin konsoloslukta mesai saatinin bittiğini söylemesi üzerine birkaç arkadaşına mesaj atarak durumu aktardığını ifade etti.
O andan sonra hayatında hiç olmadığı kadar korktuğunu belirten Cengiz, şunları kaydetti:
"İnanılmaz bir endişe ve bağırma ihtiyacı hissettim, Sonra etrafımda kimse yoku en yakın arkadaşımı arayarak yanıma gelmesini söyledim ve hemen konsolosluğun kapsına koştum ve orada gördüğüm Türk yetkiliye Cemal'in çıkmadığını söyledim. Onu sorarken çok büyük bir korku yaşıyordum, aklımda onu tutup götürdükleri geldi. Sonra bu Türk yetkili bana herkesin çıktığını içeride kimsenin olmadığını söyledi. Konsolosluğu da aradım Cemal'in çıkmadığını söyledim bunun üzerine telefona çıkan kişi, nerede hangi kapıda beklediğimi sorunca dışarı çıktı ve bana 'İçeride kimse yok, senin bir yanlışın var, herkes gitti, burada beklemenin bir anlamı yok' dedi. O an çok şey kaybettiğimi hissettim ve çok büyük bir korku oluştu içimde."
Bundan sonra Yasin Aktay ve Türk-Arap Medya Derneği (TAM) Başkanı Turan Kışlakçı'yı arayıp durumu aktardıktan sona kapıda beklemeye başladığını belirten Cengiz, "Sonra medyaya haber verdik. İlk gelenler arasında bölge karakolundan polisler oldu. Durumu sordular anlattım, sonra karakola gidip ifade verdim. Böyle bir olayın olduğuna dair şikayette bulundum. Hep iyi bir şeyler düşünmeye çalıştım. İçimde çok büyük bir manevi sorumluluk, vicdan kaldı. Bizim ülkemizde, bizim topraklarımızda kendisinin konsolosluğunda onun başına bir şey gelmesi, hangi dilde anlatılır hiç bilmiyorum. Hayatımda böyle bir şey okumadım bile hiçbir yerde duymadım." diye konuştu.
"EŞYALARINI SAVCILIĞA TESLİM ETTİM"
Cengiz, olaydan sonraki günlerde konsolosluğa gitmeye devam ettiğini belirterek, Suudi Arabistan'dan özel uçak geldiği haberini duyduktan sona işin içinde başka şeylerin olduğunu anladığını söyledi.
Soruşturma kapsamında Kaşıkçı'nın bilgisayar, telefonları ve özel eşyalarını olaydan 3-4 gün sonra savcıya verdiğini ifade eden Cengiz, "Meselenin hem siyasi hem hukuki hem de insani yönü var. Meselenin bundan sonraki süreçte siyasi yönünün farklı alanlara kayma endişesinden dolayı bir güvenlik tahsisi söz konusu oldu bunu hem hükümet yetkilileri ile hem de kendi isteğim üzerine oldu şu anda koruma ve buna bağlı güvenlik tedbirleri alındı." dedi.
Cengiz, "Suudi Arabistan'dan resmi açıklama gelmeden önce biz her gün öldük çünkü hem ölüm haberi gelmiyor aynı zamanda bulunma haberi de gelmiyordu. Cesedi hala yok ama ölüm haberinin gelmesinden önceki süreçte olayın detayına vakıf olmak için resmi açıklama bekledim. Tabii ki olay çok büyüktü. Başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm hükümet yetkilileri çok yakından ilgilendi. Özellikle Cumhurbaşkanımızda bunu çok yakından gördüm ve iletişim kurdum onlarla. Bu süreçte bana destek oldular. " ifadelerini kullandı.
Her gün olayla ilgili haberleri tüm mecralardan takip ettiğini anlatan Cengiz, "Hayatımda hiç okumadığım kadar haber, Tweet okudum. Konuşma, görüşme talepleri geldi. Bütün bunlarla hayatımda hiç karşılaşmadım ve hiç olmadığım kadar psikolojik baskı hissettim. Bu süreç evlilik süreciydi, evin alınması, kurulması... Bunlar bir süreç ve alışmaya çalışıyorsun. Ben henüz o süreçteydim ondan sona birden bire kesildi. Bu şok etkisiydi, şokla gelen ifade edemeyeceğim kadar büyük bir karanlığa gömüldüm."
TRUMP'IN DAVETİ
Olayın uluslararası siyasi ve hukuki boyutunun olduğuna vurgu yapan Cengiz, "Bu kadar önemli kurumların, önemli alanların içine girdiği bir dosyada sadece Cemal Kaşıkçı'nın 'Cemal bölümünde' hayatında olan biri olarak söylemlerimin, konuşmalarımın süreci baltalamasından ya da farklı bir yöne evrilmesinden endişe ettim. Her ne kadar duygusal bir ilişki de olsa bu insan bir cinayete kurban gitti. Olayı bir aşk hikayesine, evlilikle alakalı o bölümünü gündeme getirmek bana ahlaki gelmedi." dedi.
"Her ne kadar bu mesele gerçekten içinde çok fazla boyutun olduğu birçok insanı ilgilendiren konu olsa da hukuki ve siyasi kısmını zaten hükümet yetkilileri ele almaya başladı daha ilk saatlerden. Benim onlara yardımcı olabileceğim konu ve alan, soruşturma sürecinde bilgileri paylaşmaktı." diyen Cengiz, bunu iki kez yaptığını ifade etti.
Cengiz, ABD Başkanı Trump'ın sürecin ilk günlerinde kendisini Amerika'ya davet ettiğini ifade etti.
Trump'ın konuya ilişkin açıklamalarını "birbirinden zıt" olarak yorumlayan Cengiz, "Konuyla alakalı açıklamaları kısa süreli ve birbirinden çok zıt açıklamalardı. Ben onu tamamen kamuoyunun sempatisini kazanmak için söylenmiş bir cümle olarak algıladım ve öyle telakki ettim. Yazmış olduğum yazıda, gerçekten bu işin aydınlatmasına ve sonuçlanmasına yönelik bir adım atması halinde Beyaz Saray'a gidebileceğimi de söyledim. Trump'ın davetinden birkaç gün sonra Dışişleri Bakanı Pompeo aradı ve kendisine Trump'a söylemek istediklerimi söyledim." dedi.
Cengiz, görüşmede Pompeo'ya konuyla alakalı yeni bir bilginin olup olmadığını sorduğunu, Pompeo'nun konuyu takip ettiklerini ancak henüz bir şey bilmediklerini söylediğini kaydetti.
Hatice Cengiz, "Açıklamaları çok siyasiydi, hatta başsağlığı diledi. Benim için çok üzgün olduğunu söyledi ve Trump'ın selamlarını iletti." ifadesini kullandı.
Program sunucusu Mehmet Akif Ersoy'un, "Amerika'ya gidecek misin?" sorusuna Cengiz, şu yanıtı verdi:
"Şu aşamada düşünmüyorum. Amerika kamuoyu meseleyi gündemde tutmaya gerçekten çok gayret ediyor. Özellikle Washington Post. Editörü hakikaten başından beri işin peşindeydi. Bütün dünyaya o duyurdu. Şahsım adıma ona teşekkür ediyorum ama Amerika'nın siyasi yönetimi bütün bu medya, gazeteciler, yazılan makaleler, gazeteler, bunlardan ne kadar etkilenerek insanların vicdanen istemiş oldukları noktaya getirir mi bilmiyorum. Amerikan siyasetinde konuyla alakalı bir vicdani yöneliş olabilir mi? Sorunun cevabı burada aslında. Gidip gitmemem bununla alakalı."
KAŞIKÇI'NIN VASİYETİ
Cengiz, yaşanan vahşete karışmış bütün sorumluların adalet önünde yargılanması ve cezalandırılmasını beklediğini söyledi.
Cemal Kaşıkçı'nın ailesine ve yakınlarına Medine'ye defnedilmek istendiğine dair vasiyetinin bulunduğunu ancak cenazeye dair ipucu bulunmadığı için net bir şey söylemesinin doğru olmayacağını aktaran Cengiz, cenazenin bulunması halinde muhtemelen vasiyetin yerine getirileceğini sözlerine ekledi.
Cengiz'in canlı yayında zaman zaman duygulandığı ve gözyaşlarını tutamadığı görüldü.