MALAZGİRT VE BİLMEMEK

Eğitimci Murat Çolak bu haftaki yazısında “Malazgirt ve bilmemek ” başlığı altında bir konuyu gündeme getirdi.

Miftah-ul Ulum adlı eserin yazılmasının ilginç bir öyküsü vardır. Bu gün bir kısmı Çin işgali altında kalan Çağatay Hanlığında yaşayan Ebu Yahya adında bir demirci varmış. 40 yaşında iken bu ustanın yanına gelen bir çocuk, bana miftah yapar mısın demiş. Demirci tamam demiş ama miftah ne demek onu bilmiyormuş. Gidip bilenlerden soruşturmuş ve miftahın yıllardır yaptığı anahtar anlamına geldiğini öğrenmiş. Bunca cahilliğime yazıklar olsun deyip kendini ilme adamış daha sonradan Sekkaki mahlasını alan bu şahıs ilimlerin anahtarı anlamına gelen Miftah-ul Ulum adlı eseri yazmış...

1071 Malazgirt zaferini bilmeyenimiz neredeyse yoktur.

946 yıl önce Anadolu bir yanda Şii Fatımi devletinin zulmü altında diğer yanda başıbozuk bir Bizans yönetimi pençesinde kargaşalar içindeydi. Dul kalan Doğu Roma İmparatoriçesi zindandan çıkardığı komutan Romen Diyojenle evlenerek ondan medet umuyordu. Çünkü Türkler geliyordu. Büyük Selçuklu Devleti nihayete erdirdiği Gazneliler imparatorluğunun ardından yüzünü batıya dönmüştü. Bu durum da Doğu Roma İmparatorluğunun uykularını kaçırıyordu.

70 bin kişilik Roma ordusu ve onlara tabi Gürcü, Ermeni, Peçenek, Uz ve diğer azınlıklardan oluşan bir orduyu Romen Diyojen yönetiyordu. Selçuklu ordusunun karşısına çıkmaya hazırlanan Romen Diyojen kendisine o kadar güveniyordu ki; Sultan Alparslan'ın yolladığı elçilere, barış için zahmet etmeyin barış anlaşmasını sizin başkentinize geldiğimde yapacağım diyordu.

Yaklaşık 200 bin kişilik Roma ordusunun karşısına 40 bin kişi ile çıkan Alparslan bir tepeden Roma ordusunu izlerken; Sultanım nedir sizi bunca düşündüren diye soran komutanına; bu kadar insanı nereye gömeceğiz! Diyerek tarihe özgüvenin ne olduğunu yazdırıyordu.

Muş Malazgirt ovasında 26 Ağustos 1071 yılında Cuma namazını kılan Selçuklu ordusu ya kaybedecek ve tarih sayfasından silinecek yahut zafer kazanarak yeni bir çağ başlatacaktı.

Savaş hiledir düsturunca savaşın Türkler tarafından kazanılacağını düşünen Uz ve Peçenek Türkleri savaş başladıktan bir müddet sonra Selçuklu tarafına geçmiştir. Bu durum Roma ordusunu hırpalamıştır. Turan taktiğini kullanan Alparslan, Roma ordusunu kaçıyormuş gibi yaparak bir çember içine alır. Sultan Alparslan rakibini çaresiz bir duruma düşürmüştür.

Roma Ordusunun Türkler karşısında eriyip gittiğini gören Gürcü ve Ermeni azınlıkların da savaş meydanından kaçmasıyla zafer kesinleşmiş olur.

Esir düşen Romen Diyojeni, Sultan Alparslan’ın öldürmeyip geri gönderdiği söylenir. Türklerden görmediği zulmü Bizanstan gören Romen Diyojen talihsiz bir şekilde, işkenceler görerek, kendi halkı tarafından öldürülür.

Türkler adaletli davranmaları sebebiyle 1000 yıldır bu coğrafyada her toplumun umudu olmuştur. İstanbul’un Fethi sırasında Avrupalılar yerine Türklerin İstanbul’u almasının daha hayırlı olduğunu Konstantin’in Rum halkı ‘Konstantin’de zalim Latin şapkası yerine Türk sarığını görmeyi yeğlerim.' Diyerek ifade etmişlerdir.

Bu gün de durum geçmişten pek farklı görünmüyor doğumuzdan batımıza, kuzeyden güneye zalimler ve mazlumlar arasındaki çatışmalar devam ediyor. Türkler ise bir çok insanın umudu olmaya devam ediyor. Yeter ki biz anahtarın nerede bizim kim olduğumuzu bilelim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Eğitim Haberleri