Medipol Mega Üniversite Hastanesi'nden aort damar yırtılmasına karşı uyarı

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Güden:- "(Aort genişlemesi) Bu sessiz seyreden bir hastalık. Genellikle bulgu verdiğinde de acil müdahale gerekiyor"

İSTANBUL (AA) - Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Mustafa Güden, aort genişlemesinin sessiz seyreden bir hastalık olduğunu belirterek, "Genellikle bulgu verdiğinde de acil müdahale gerekiyor." dedi.

Güden, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada vücutta sessiz seyreden ancak ani ölüme neden olabilen aort yırtılmasına karşı uyardı. Aort genişlemesinin, damarın çapının artması anlamına geldiğini aktaran Güden, bu gerçekleştiğinde anevrizma yani balonlaşma durumunun ortaya çıktığını dile getirdi.

Damarın duvar katlarının birbirinden ayrıldığı "diseksiyon" durumunda da vücuttaki belli organlara dolaşımın kesildiğini ve ölümcül tablo ortaya çıktığını anlatan Güden, sigara içenlerde, 65 yaş üstü erkeklerde, damar sertliği olanlarda, kronik akciğer, şeker ve hipertansiyon hastalarında aort anevrizmasının görülme ihtimalinin daha yüksek olduğuna işaret etti.

Güden, bu hastalığın sessiz seyrettiğini, genellikle bulgu verdiğinde de acil müdahale gerektiğini vurguladı.

Sağlıklı bireylerde aort yırtılma ihtimalinin düşük olduğunu belirten Güden, "Vücutta anevrizmanın bulunduğu yerlere göre sebepler de değişebiliyor. Kalıtımsal veya bağ doku hastalıkları anevrizmalara neden olabilir. Genetik açıdan marfan sendromu, Ehlers-Danlos sendromu, 3 yaprakçıklı yerine 2 yaprakçıklı aort kapağı gibi nedenler risk faktörü olabilir. Bu hastaların takip edilmesi gerekiyor. Yine de en büyük risk grubunu damar sertliği ve yüksek tansiyon hastaları oluşturuyor. Çocuklarda ise daha çok metabolik hastalıklar nedeniyle aort anevrizması görülebiliyor." ifadelerini kullandı.

Güden "Damarın kendisinin yırtılması başka, diseksiyonun olması başka. Diseksiyonda, kan aort damarından dışarı çıkmıyor ama kendi içinde katını yırtarak ilerlediği için organlara giden damarları kapatabiliyor. Mesela beyne giden damarlar tıkanırsa hasta felç oluyor, böbreklere giden damarlar tıkanırsa böbrek yetmezliği, koroner damarlar tıkanırsa kalp krizi meydana geliyor. Kısacası diseksiyonda organ dolaşımı bozuluyor ve ölüm buna bağlı gerçekleşiyor." bilgisini verdi.

100 hastadan 25’inin ilk yırtılmada hayatını kaybettiğine dikkati çeken Güden, sessiz seyreden bu hastalığın müdahale edilmemesi durumunda ölüme kadar götürebildiğini aktardı. Güden, bu nedenle risk grubundaki hastaların takibinin oldukça önemli olduğunu dile getirdi.

Ailesinde anevrizma ya da diseksiyon hikayesi olanların, 40 yaş ve üstündeyse, hipertansiyonu varsa, sigara tiryakisiyse, damar sertliği varsa kardiyoloji merkezlerinde düzenli olarak kontrol edilmesinde fayda olduğuna dikkati çeken Güden, şu ifadeleri kullandı: "Riskli hastalarda aort anevrizması olup olmadığını anlamak için bazı tetkikler uygulanıyor. Örneğin, göğüs bölgesi için önce EKO yapılıyor, gerekirse tomografi çekiliyor. Karın bölgesindeki aort anevrizmaları ise ultrason gibi basit yöntemlerle tespit edilebiliyor. Anevrizmaya meyilli olanların günlük yaşamlarında ağır spor yapmamalarını, daha çok yürüyüş veya yüzme gibi hafif sporları tercih etmelerini tavsiye ediyoruz."


- "Genç hastalar ameliyatı tercih etmeli"


Aort anevrizması ve diseksiyonlarında çeşitli tedavi yöntemleri olduğuna değinen Güden, şunları kaydetti:

"Aort anevrizmalarına cerrahi girişimin yapılabilmesi için, bazı özel durumlar haricinde, çap genişliğinin 5,5 santimetreye ulaşması gerekiyor. Bu tip hastalarda açık veya kapalı olmak üzere 2 tür cerrahi müdahalede bulunuyoruz. Büyük ameliyat yarası istemeyen, günlük yaşantısına erken dönmek isteyen hastalar için şayet uygunsa endovasküler yöntem uygulanabilir. Endovasküler yöntem sayesinde sadece kasıktaki damardan girilerek, genişleyen bölgeye müdahale ediliyor. Bu operasyon hem hasta hem doktor için en rahat yöntem. Ancak her hastaya uygun değil.

Öncelikle hastanın ve anevrizmanın anatomisinin buna uygun olması gerekiyor. Ancak 65 yaş altında, risk faktörü düşük olan hastalarda bütün olarak değerlendirildiğinde açık ameliyat yöntemi daha çok tercih ediliyor. Çünkü uzun vadede takip edilen hastalar tomografide radyasyona maruz kalıyorlar veya bu hastalarda ilerleyen zamanlarda yeniden girişimde bulunulabiliyor. Hepsi birlikte değerlendirildiğinde açık ameliyat, riski düşük olan 65 yaş altı hastalar için ilk tercih olmalı. Yüksek riskli, anatomik açıdan kasıktan müdahale edilemeyen hastalar içinse hibrit yaklaşımla tedavi mümkün. Torakoabdominal yani hem göğüs hem karında meydana gelen aort anevrizmalarına müdahale ise üst düzey deneyim ve tecrübe istiyor. Bu hastaların üst düzey merkezlere başvurması gerekiyor."



İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Eğitim Haberleri