Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, Mısır Güvenlik güçlerinin gerçek mermi ve gaz bombalarıyla Adeviyye ve Nahda meydanlarındaki darbe karşıtlarına yönelik müdahalesi sonucu yüzlerce kişinin öldürülmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını belirterek, “Bir ordu elinde silah olmayan sivillere karşı katliam yapmaz, ateş açmaz. Yapılan katliamı kınıyoruz” dedi.
Mısır’da 3 Temmuz 2013 tarihinde yapılan askeri darbe ile seçilmiş cumhurbaşkanının görevden uzaklaştırılarak tutuklanması üzerine yapılan demokratik eylemlerin bir insan hakkı olduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Mısır Güvenlik Güçleri’nin Rabiatul Adeviyye meydanında yapılan darbe karşı gösterilere ilk müdahalesinde 200 civarında kişi ölmüştü. Mısır Güvenlik Güçleri, 14 Ağustos sabahı keskin nişancılarla destekli olarak iş makinaları ve zırhlı araçlarla ikinci kez Adeviyye ve Nahda meydanlarındaki darbe karşıtı göstericilere müdahalesinde yüzlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Mısır’da olanlar dünyanın gördüğü en kanlı katliamlardan birisidir. Bu katliama sessiz kalmak, bu insanlık suçuna iştirak etmek anlamına gelir. Bazı kesimlerin sanki darbe karşıtları ile güvenlik güçleri arasında silahlı bir çatışma varmış gibi göstermeye çalışması yapılan katliamı haklı göstermenin ötesinde bir tavır değildir. Birleşmiş Milletlerin, Uluslararası örgütlerin, insan haklarını savunan kuruluşların ve devletlerin Mısır’da yapılan bu vahşete karşı sessiz kalmaması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Katliamların biran önce durmasını, Mısır halkının iradesinin yönetimde tecelli etmesini isteyen Nevzat Pakdil, “Modern dünyada insanları silahla, despotizmle sindiremezsiniz. Darbeler; insan hak ve hürriyetlerinin, hangi elin tuttuğundan asla emin olunmayan, bir silahın namlusuna asıldığı uygulamalardır. Darbeler sadece ülkelerin sosyolojisiyle, ekonomisiyle, iç dinamikleriyle oynamaz, tek tek bireylerin psikolojileri üzerinde yaptığı ağır tahribatlarla, insanları kişiliksizleştirir bu sayede tek tipleştirir. Darbelerin bozuk adalet anlayışlarında zanlı veya suçlu yoktur, “düşman” vardır. “İç düşman” kavramı böyle bir zihniyetin gereği halka enjekte edilmiştir. Günümüzde Mısır’da karşılaştığımız olay da budur. Kendi halkının iradesini beğenmeyen, onların demokratik hak arayışları mücadelesini kanlı bir şekilde bastıran Mısır Güvenlik Güçleri, kendi halkını neredeyse iç düşman ilan etmiştir. Karşısındakinin suçlu veya suçsuz olduğuna bakmadan ateş etmektedir. Elinde silah olmayan halka, kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara silah doğrultulmaz. Bizim temennimiz kardeş ve dost ülke Mısır’ın bir an önce sükûnete ermesi ve seçimlere giderek halkın tercihlerinin yönetime yansımasıdır” dedi.