Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen en önemli erdemlerden biridir. Dürüstlük, sağlıklı bir toplum yapısının temel taşını oluşturur. Toplumda huzur, düzen ve güven ortamının oluşmasında dürüstlük en önemli etkenlerdendir. Ancak son yıllarda galibe bu değerlerimizi yitirmiş olacağız ki, Cuma namazında il müftülüğü doğruluk konusunu işleyecek.
Mehmet Aygün’ün hazırladığı hutbede; “ Peygamberlerde bulunması gereken beş temel esastan birisi olan sadakat(dürüstlük), kişinin özü ve sözü ile doğru olması demektir. Rasülullah (s.a.v)’ın Peygamberlik gelmeden önce “Muhammedü’l Emin”, “Güvenilir İnsan” olarak tanınmaktaydı. “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar” ilahî emrine muhatap olan Sevgili Peygamberimiz doğruluğu temsilde zirve yapmıştır. “Ya Rasulellah İslam dini ile ilgili bana öyle bir söz söyle ki senden sonra onu kimseye sormayayım ve ona sarılayım.” diyen sahabeye peygamberimiz şu veciz nasihatte bulunmuştur: “Allah'a inandım de Sonra dosdoğru ol.” Doğruluk denince; düşüncede, sözde, niyette, iradede, azimde, vefâ ve amelde doğruluk şeklinde anlaşılmalıdır. Mü’min söz ve davranışları ile doğruluğu temsil eder. En yakınlarının hatta kendisinin aleyhine de olsa doğruluktan ayrılmaz. Kuran-ı Kerim bu durumu şöyle ifade eder: “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Deniyor ve Ziya Paşa bu konuyu
“İnsana sadâkat yakışır görse de ikrah. Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah” sözleri ile vurgu yapılıyor.
İCTİMAİ HAYATTA DÜRÜSTLÜK OLMAZSA OLMAZ
Hutbenin ikinci bölümünde ise; “ Müslüman inancında, ibadetinde, sözünde, işinde, alış verişinde, şahit olduğu konularda yani hem ferdî hem de ictimaî alanda doğruluktan ödün vermeyeceği gibi “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” Emri gereğince de doğrularla beraber olmaya çalışır.Güzel ahlakın en büyük işareti sayılan doğruluk, küçük bir sapmaya bile tahammülü olmayan bir husustur. Doğruluk çizgisinden azıcık bir sapma bile giderek açıyı büyütecek ve kişiyi bulunması gereken çizginin çok ötesine atacaktır. Pembe yalanlarla doğruluktan ayrılan kişi zamanla sahtekârlığın karanlığında kaybolup gidebilir. Hz Peygamber(s.a.v) şöyle ifade buyurur: “Münâfığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, Söz verdiğinde sözünden döner, Kendisine bir emanet bırakıldığında emanete hıyanet eder.” Hutbemi bir Hadis-i şerif ile bitiriyorum: “Sakın doğruluktan sapmayın! Çünkü doğruluk sizi üstün ahlâka ulaştırır, üstün ahlâk ise cennete götürür. Doğruluk ve dürüstlüğe devam eden kişi, neticede (Allah’ın katında) ‘sıddîk’ (yani dürüstlüğü karakter haline getiren insan) olarak yazılır. Yalan söylemekten de kaçının! Çünkü yalan insanı günahlara sürükler; günahlar ise cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye en sonunda Allah’ın katında kezzâb (yani yalancılığı huy haline getirmiş kimse) diye yazılır.” Diyerek hutbe tamamlanıyor.