Eskisini yıkıp yenisini inşa etme hevesiyle yangından mal kaçırırcasına alelacele değişiklikler yapılıyor.
Sahanın sesi dinlenmiyor.
Değişimleri; uygulama görevini ifa edecek 1 Milyon Öğretmenin görüşü alınmıyor, alınsa da önemsenmiyor.
Halihazırdaki yetkileri de kısıtlanıyor.
Öğretmenlerin elinde bir sınav hazırlama yetkisi kalmıştı, o da farklı senaryolar adı altında il memlere devredilerek kısıtlandı.
Eğitimdeki plansız, programsız, hazırlıksız işlerin olumsuz çıktıları; sahadaki tecrübe ve hassasiyetleri dikkate alınmayan bir de üzerine elindeki yetkileri kısıtlanan Öğretmenlere yükleniyor.
Olan onca yükü sırtlayan, anlık değişimlere ayak uydurmaya çalışan Öğretmenlere oluyor.
Uygulama için hazırlık ve planlama gerektiren kararlar, kervan yolda düzülür misali eğitim-öğretim sürecinin ortasında uygulamaya konuluyor;
Seçmeli ders sisteminin değişmesi,
Destekleme Yetiştirme Kurslarının belirli seviyelerde kaldırılması,
Testten açık uçlu soru sistemine geçiş,
Dinleme ve konuşma becerileri sınavları,
Ard arda yapılan plansız, hesapsız il içi, il dışı atamalar,
Sınav odaklı bir sistemde, sınav odaksız hazırlanan karmakarışık ders kitapları,
Eski bakanın söz verdiği hususlarda yapılan çelişkili açıklamalar…”
Her platformda ifade ettiğimiz hususun tekrar altını çizelim.
Eğitim sistemimizde asıl sorun;
“Sorunun hep öğretmenlerde aranmasıdır.”
Meselenin bir de “öğretmen hassasiyetlerinin gözetilmemesi, karar süreçlerine dahil edilmemesi” boyutuna odaklanılmalıdır.
Eğitimde adımlar;
Öğretmenlere rağmen atılmamalıdır.
Öğretmenlerle birlikte atılmalıdır.
Sahayı en iyi bilen sahada görev yapan öğretmenlerdir.
Öğretmen antipatisi ile hareket grupların istek, arzu ve baskılarıyla hareket edilmemelidir.
Yapılandırmacı eğitim ile öğrenci öncelendi.
Şimdi ise veli hassasiyetleri önceleniyor.
Eğitimde öncelenmesi gereken en önemli unsur, Öğretmenlerdir.
Bakanlık nezdinde itibar görmeyen öğretmenler, isteselerde verimli olamazlar.
Eğitimci Yazar Mehmet GÜLER