AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyon Başkanı Celalettin Güvenç,“ Gelecek yumrukta, kavgada, silahta değil, bu ülkenin geleceği birlik ve beraberlikte uygar insanlar gibi demokratik bir şekilde istişare etmede, ortak akıl üretmektedir” dedi.
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyon Başkanı Celalettin Güvenç, önceki gün katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin birbirinden önemli açıklamalarda bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin attığı twetler ile ilgili, “Belki de yanlış durumlara meydan vermemek, spekülasyon yapılmasın diye kararını bir kere daha açıklayarak kamuoyuyla paylaştı” diyen Güvenç, işin renginin son günü beklemeden belli olduğunu söyledi. Yine önceki gün CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Twitter’dan MHP milletvekillerinin telefon numaralarını paylaşması ile ilgili, “Kimse kimsenin telefonunu ulu orta yerde paylaşamaz. Biz bunun için özel yasa çıkarttık. Verilerin korunması hakkında yasa çıkarttık. Bu suçtur” diyen Güvenç, CHP’li birinin hazırladığı bir metinle AK Parti veya MHP’de milletvekili olmuş milleti temsil eden bir şahsın görüşünün değiştirilemeyeceğini kaydetti. Mecliste çıkan tartışmayı değerlendiren Güvenç, CHP’li vekillerin milletin kürsüsünü işgal ettiğini ve yaşanan bu olayın fevri bir olay olmadığını vurguladı. CHP’nin fiziki gücü olsa mecliste ki oy çokluklarına rağmen anayasa değişikliğini yaptırmayacağını ifade eden Güvenç, “Biz orada 316 kişiyle 100 kişilik grubu meclis kürsüsünden kovalamasaydık fiziken Meclisi kitleyeceklerdi. Buna kimsenin hakkı yok. Böyle demokrasi olmaz. Biz yangından mal kaçırmıyoruz, bizim asıl başkanlığı getirmemizde ki asıl sebep budur” dedi. Bu ülkede demokrasinin sahibinin halk olduğunu ve kimsenin demokrasiye bir şey yapamayacağını belirterek, CHP’nin derdinin demokrasi değil, kaosla kendi iktidarını sürdürme çabası olduğunun altını çizdi. Son olarak başkanlık sistemine ilişkin açıklama yapan Güvenç, Türkiye’nin hiçbir zaman tarihinin hiçbir devrinde güçlü bir yürütmeye, güçlü bir lidere ve güçlü bir yönetime hiç bu kadar ihtiyacının olmadığını dile getirerek, ““Biz bu değişikliği Türkiye’nin bir daha koalisyon dönemine gitmemesi için yapıyoruz” dedi.
‘İŞİN RENGİ BELLİ OLDU’
Devlet Bahçeli tavrını Çarşamba gününe kadar belirtti. Zaten Bahçelinin öne çıkan özelliği ciddi bir Devlet adamı olmasıdır. Kararını vermiş durumda. Belki de yanlış durumlara meydan vermemek, spekülasyon yapılmasın diye kararını bir kere daha açıklayarak kamuoyuyla paylaştı. Çarşambayı beklemeden işin rengi belli oldu. Devlet Bahçeli ana muhalefet liderinin talebini karşılayarak bir nezaket gösterdi aslında. Umarım aynı nezakete Kılıçdaroğlu ’da karşılık verir ama bu Kılıçdaroğlu belli olmaz ne yapacağı bekleyip görelim.
‘KİMSE KİMSENİN TELEFONUNU ULU ORTA YERDE PAYLAŞAMAZ’
Kimse kimsenin telefonunu ulu orta yerde paylaşamaz. Biz bunun için özel yasa çıkarttık. Verilerin korunması hakkında yasa çıkarttık. Bu suçtur. Benim telefonumu hiç kimse yayınlayamaz. Bütün AK Parti Milletvekillerinin zannediyorum ki MHP’li Milletvekillerinin maillerini ele geçirmişler. Tek kalemde yazılan metinle mail atılıyor. Aynı kalemden çıkmış yüzlerce denilebilecek sayıda belli militanlarına mail attırıyorlar. Buda suçtur aslında. Millete beni hedef göstermeye hakkınız yok. Hatta bazı arkadaşlar muhatap alıp o mail gelen yerlere döndüler onlarla tartıştılar, onlara görüşümüzü anlattılar. Şahsen ben yapmadım. Ama bunlar ayıp, çirkin, demokratik muhalefetin dışında. CHP’li birinin hazırladığı bir metinle AK Parti de veya MHP’de Milletvekili olmuş milleti temsil eden bir şahıs görüş değiştirmez. Çok çocukça da aslında.
‘BU OLAY KESİNLİKLE FEVRİ BİR OLAY DEĞİL’
Adam diyor ki, hem nefsi müdafaaydı hem de bize su bardağını atan arkadaştı diyor. Görev almış demek ki, görev aldım infaz yaptım anlamına geliyor. Konuştukça batıyor. Buradan parti yönetiminden talimat aldığı çıkar. Bu adam sonrasında parti yönetimini de ziyaret ediyor. Bu olay kesinlikle fevri bir olay değil. Kılıçdaroğlu o gün mecliste. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel kürsüde bu kalabalık bu arbede niye çıktı? Hepsi planlı. Özgür Özel’in konuşması bittikten sonra bütün millete diyor ki kürsüye gelin milletin kürsüsüne sahip çıkın. Bunun üzerine CHP 100 milletvekili kol kola girerek kürsüye kimseyi yaklaştırmıyorlar. Yani bir sonraki konuşmacıya imkân vermiyorlar. Bizim Grup Başkanvekillerimiz, Meclis Başkanvekili lütfen yapmayın, böyle bir usul yok ne tüzükte, ne demokraside var konuştun muhalefetini yaptın terk edin Meclis çalışmalarına devam etsin demesine karşın orada ısrarla kürsü işgalini devam ettiriyorlar. Kürsü işgalini Genel Başkandan onay almadan yapamazsınız, talimat veriliyor ayrılıyor. Ondan sonra kürsünün tahliyesi için biz maalesef AK Partililer olarak kaba kuvvet kullanmak zorunda kalınca bu sefer senaryonun ikinci bölümünü devreye koyuyorlar bu milletvekili arkadan, kalabalığın kenarında sayılan kişiye vuruyor. Dese ki o kalabalıkta su attı da bende oradan gördüm refleksle vurdum tamam. Ama hayır komisyonda oda bize su atmıştı diyor. Bir hesaplaşma bu CHP’nin çirkin yüzünü ortaya koyuyor. Yaşanmaması gereken olaylardır. Ana Muhalefet Partisi’ne asla yakışmaz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sanki marifetmiş gibi bunu yapan milletvekilini parti kurmaylarıyla gidip ziyaret etmesi demokrasimiz ve insanlık adına çok düşündürücü bir olaydır diye düşünüyorum. Böyle bir şey olamaz.
‘MİLLET NE DERSE O OLUR’
10 gün aşağı yukarı günde 12 saat çalışarak komisyon da çalışıldı. 200’ün üzerinde milletvekili CHP’liler tekrar tekrar konuştular. Anayasanın bir maddesi üzerine 2 saat 50 dakika konuşan Milletvekili var. Birçok CHP’li Milletvekili bir saat, bir buçuk saat konuştu. Ülkem adına üzüldüğüm nokta eğer ki CHP’nin fiziki gücü olsa bu anayasa değişikliğini Meclisten oy çokluğumuza rağmen yaptırmayacak. Böyle bir şey olamaz. Kabul etmediğim bu benim. Millet sana muhalefet görevi verdi. Gelirsin Tüzükteki maddelere göre muhalefetini yazarsın, şerhlerini koyarsın, kamuoyuna çıkar televizyonlar da anlatırsın, Meclisten geçerse anayasa mahkemesine götürürsün daha olmadı milletin önüne çıkarsın kahve kahve, köy köy yanlıştır dersin. Millet ne derse o olur. Böyle değil bu CHP zihniyeti. Biz orada 316 kişiyle 100 kişilik grubu meclis kürsüsünden kovalamasaydık fiziken Meclisi kitleyecekler. Buna kimsenin hakkı yok. Böyle demokrasi olmaz. Biz yangından mal kaçırmıyoruz. 10 gün komisyonda sabah 7’lere kadar konuşuyorsun. Neden fiziki güç kullanıyorsun? Bizim neden başkanlığı getirdiğimizin gerekçesidir bu. Parlamentoyu çalıştırmak istemiyorlar.
‘ANA MUHALEFET PARTİSİ ÖRNEK OLMAK ZORUNDA’
Bu görüntüleri 79 Milyon insan izliyor. Cahili, acemisi, akıllısı, delisi, genci var. Meclis örnek olmak zorundadır. Ana muhalefet partisi örnek olmak zorunda. Bizim ülkemiz bir terör saldırısının, savaşının karşısında. Bunu izleyen bir vatandaş, bir genç acaba şimdi ne diyor? Oysa bu yumruk atan adamlar kürsüden inip kameralar kapanınca geliyorlar AK Partililerle oturup yemek yiyorlar. Bunu izleyen Kahramanmaraşlı, Sivaslı, Erzurumlu çocuklar ne diyor acaba? Memleket elden gidiyor diye aklına bin bir türlü işler gelmiyor mu bunlar böyle yapınca? Olayı böyle görmek gerekmiyor mu?
‘KİMSE DEMOKRASİYE BİR ŞEY YAPAMAZ’
Bizim hep söylediğimiz Kılıçdaroğlu’nun kendisi akdedemediği gibi maalesef kılavuzları, danışmanları da böyle şeyler yaptırıyor adama. Bizim Genel Başkan Yardımcımız mağdur. Biz o gece Başbakan’ımızla gittik hastanesinde ameliyattan çıkana kadar bekledik. Bu ayıp bir şey değil burnu kırılmış mağdur olmuş. Ama senin adamın suikast gibi arkadan gidip infaz yapıyor. Sevgili gençlerimiz, vatandaşlarımız bu kötü görüntüleri örnek almasın gelecek yumrukta, kavgada, silahta değil. Bu ülkenin geleceği birlikte beraberlikte uygar insanlar gibi demokratik bir şekilde tartışma gibi akdetmede, istişare etmede, ortak akıl üretmededir. Bu ülkede demokrasinin sahibi 79 milyondur, halktır. Kimse demokrasiye bir şey yapamaz. CHP’nin derdi demokrasi değildir. CHP’nin derdi Kaosla kendi iktidarını, varlığını sürdürme çabasıdır. Onun için kimse bunlara uymasın.
‘BİZ BU DEĞİŞİKLİĞİ TÜRKİYE’NİN BİR DAHA KOALİSYON DÖNEMİNE GİTMEMESİ İÇİN YAPIYORUZ’
Bizim ne yapmak istediğimizi anlayabilmek için Türkiye’nin yakın tarihini, mevcut konjonktürü, mevcut şartları, dünyanın ve bölgenin şartlarını bilmek gerekiyor. Düz mantıkla “Cumhurbaşkanı sizden, başbakan sizden neden böyle bir şey yapıyorsunuz?” diyebilirsiniz. Bunu söylemek için Türkiye’nin yakın tarihini dünya konjonktürünü mevcut şartları bilmemek gerekiyor. Çok açık ve net söylüyorum. Bugün gelinen noktada Türkiye gayri safi milli hasılası 10 bin dolar bazında geldi, durdu, ihracatı geldi, durdu. Ortadoğu’da haritalar yeniden çiziliyor, küresel güçlerin hesapları var. Amerika’da başkan değişti. Çok daha yeni politikalar üreteceğini söyleyen bir başkan geldi ve bütün dünyanın gözü bu gelişmelerde Türkiye’nin üzerinde. Bende çok samimiyetle inanarak söylüyorum; Türkiye’nin hiçbir zaman tarihinin hiçbir devrinde güçlü bir yürütmeye, güçlü bir lidere, güçlü bir yönetime hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı. Temel hareket noktası budur. Mevcut yapıda 1982 Anayasasına göre çok güçlü yetkiler verilen bir cumhurbaşkanı var. CHP’nin her zamanki tavrıyla 2007’de dayattığı 367 garabetiyle seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. Çok geniş yetkilerle donatılmış ve seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanı var. Onun yanında da bir AK Parti iktidarı var. 2001’de dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, toplantıda başbakanın üzerine kitap atıp, “Al anayasayı oku” dediğinde o gece faizler yüzde 7 bin 500’e çıktığının sabahı başbakanlıkta yazar kasalar getirilip, Başbakan Ecevit’in kapısına atıldığında birisi “Arkadaşlar bu sistem mi devam etsin yoksa millet bir başkan seçsin güçlü bir şekilde yetki verin, 5 yıl sonrada adamın yakasına yapışıp hesap sorun” mu deseydi. Acaba destek yüzde kaç olurdu. Biz bu değişikliği Türkiye’nin bir daha koalisyon dönemine gitmemesi için yapıyoruz.
‘YENİ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ ŞİMDİKİ GİBİ DEĞİL, PROTOKOL CUMHURBAŞKANI DEĞİL’
Cumhurbaşkanını seçtim, bakarım dolara kaç para, gayri safi milli hâsıla kaç dolar, memleketin hizmetleri, refah seviyesi, hayat seviyesi, eğitim hastane durumu ne? Rahmetli Özal bir açıklamasında, “Meclisin yürütme üzerindeki denetim yetkisi aslında yok” diyor. Pratikte hepimiz yaşıyoruz, meclis çoğunluğunu ele geçirenler meclisi yönetiyor. Milletvekilinin ifade edildiği gibi bugünkü sistemde öyle çok bakanları sorgulayan, hükümeti sorgulayan bir yetkisi yok. Bu ülkede 1960’dan sonra gensoru ile 2 tane bakan düşürülmüş. Meclis soruşturması genel görüşme yazılı aynı şekilde devam ediyor. CHP manipülasyon yapıyor.
‘EN BÜYÜK GÜVENCE 5 YILDA BİR CUMHURBAŞKANININ HALKA HESAP VERMESİDİR’
Madde 1: Kanunda açıkça düzenlenen konularda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Bu bizim teklifimizdir. Madde 2: Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır. Bakın yoruma bile izin vermiyor. TBMM, aynı konuda kanun çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir. Bunu biz yazdık. Dönemin cumhurbaşkanı bir konuda kanun çıkartmış, TBMM, “Senin çıkarttığın bu kanun ülke menfaatlerine uygun değildir” dedi. TBMM bu konuda bir kanun çıkarttığı zaman cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale geliyor. İşte bu kuvvetler ayrılığıdır. Burada ki en büyük güvence 5 yılda bir cumhurbaşkanının halka hesap vermesidir. Şu anda insanlar parlamenter sistemin oluşturduğu gelenek, göreneğe göre düşünüyor. Oysa bu yapı başkanlık sistemidir. Şu anda bakanlar geliyor ve komisyona oturuyor. TBMM’nin yaptığı faaliyetlerin yüzde 98’i hükümetten gelen tasarıları çıkartmak. Ama bu yeni düzende cumhurbaşkanının kanun teklif etme yetkisi yoktur. Bakanların meclise gelmesi yok. İşte yürütme organının bağımsızlığı.