Yılmaz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı İbrahim Şenel ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.
OVP'nin amacının makroekonomik politikaları belirlemek, temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almak olduğunu belirten Yılmaz, programın ayrıca kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını da içerdiğini söyledi.
Yılmaz, OVP'nin, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleriyle öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koyduğunu anlatarak, "Bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır." diye konuştu.
Geçen yıl yapılan genel seçimlerin ardından ülkede siyasi belirsizliğin ortadan kalktığına ve seçimsiz uzun bir döneme girildiğine işaret eden Yılmaz, seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyulan ekonomi programıyla politika belirsizliklerini giderdiklerini bildirdi. Yılmaz, güncellenen OVP ile ülkenin istikrarını ve kalkınmasını sağlayacak, refahını artıracak politikaları hayata geçirmeye devam edileceklerini kaydetti.
Yılmaz, OVP’nin ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirlerin 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ayrıntılı yer alacağını dile getirerek, OVP hazırlık sürecinde farklı paydaşlarla kapsamlı istişare toplantıları gerçekleştirdiklerini, bu süreçte toplumun çeşitli kesimlerinden gelen görüş ve önerileri dikkate aldıklarını ve daha kapsayıcı bir politika seti oluşturulmasını hedeflediklerini bildirdi.
"Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir"
2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıklarının haziranda kamu kurumları ile yapılan bütçe görüşmeleriyle başladığını, ilgili kurumlardan politika ve tedbir önerilerinin toplandığını, temmuz ve ağustosta makroekonomik verilerin değerlendirildiğini, bütçe dengesi ve kamu harcamaları gibi temel konularda analizler ve toplantılar yapıldığını ifade eden Yılmaz, ağustos sonunda OVP taslağının nihai hale getirilerek ilgili kurumlara ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunulduğunu söyledi.
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile OVP'nin, Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazanacağını, hazırlık sürecinin titizlikle planlandığını ve zamanında gerçekleştiğini belirtti.
Geçen yılki 2024-2026 dönemi OVP'ye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Geçtiğimiz eylül ayında uygulamaya koyduğumuz OVP çerçevesinde son bir seneyi değerlendirdiğimizde, temel makroekonomik göstergelerdeki öngörü ve hedefler önemli oranda gerçekleşmiş olup, mevcut tahminler büyük oranda geçerliliğini korumaktadır. Bu, programımızın etkinliğini ve öngörülebilirliğini ortaya koymaktadır. İlk olarak, öngördüğümüz takvime uygun olarak dezenflasyon sürecinin etkileri 2024 yılı haziran ayından itibaren başlamıştır. Bu tarihten itibaren enflasyon oranında bugüne kadar 23,5 puanlık bir düşüş kaydedilmiştir ve bu sürecin devam etmesini bekliyoruz. Büyüme kompozisyonundaki dengelenme ile birlikte cari işlemler dengesi, beklentilerimizin de altında gerileyerek olumlu bir tablo çizmiştir. İstihdam alanında ise iktisadi faaliyetteki dengelenme eğilimine rağmen, işsizlik oranları hedeflerimizin de ötesinde bir iyileşme göstermiştir. Kamu harcamalarında etkinlik ve verimlilik arttıkça, bütçe açığı da tahminlerimizden daha olumlu bir seyir izlemiştir. Bu durum, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır.
Ayrıca, makroekonomik göstergelerdeki bu olumlu gelişmeler, yatırımcıların ülkemize olan bakışını da olumlu yönde etkilemiş, kredi notları ve ulusal rezervlerimiz artarken, ülkemizin risk primi düşmüştür. Bu sonuçlar, 2024-2026 OVP'si kapsamında uygulanan politikaların etkinliğini ve ekonomi üzerindeki olumlu sonuçlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Programımız başarıyla çalışmakta ve sonuç üretmektedir."
"1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur"
Türkiye ekonomisinin geçen yılki yüzde 5,1 oranla birlikte 14 yıl boyunca kesintisiz büyüme sürecini devam ettirdiğini belirten Yılmaz, bu yılın ilk yarısında ise milli gelir büyümesinin yüzde 3,8 olarak gerçekleştiğini ve ekonominin sağlam temeller üzerinde büyüdüğünü söyledi.
Yurt içi talebin büyümeye katkısının geçen yıla göre önemli oranda azaldığını, ancak net mal ve hizmet ihracatının büyümeye pozitif katkı sağladığını ifade eden Yılmaz, geçen yıl sanayi sektörünün küresel sıkılaştırıcı politikalardan daha fazla etkilendiğini ve milli gelir büyümesinden daha yavaş büyüdüğünü, ancak alınan önlemlerle ekonomide dengeli bir büyüme kompozisyonu yakalandığını kaydetti.
Yılmaz, enflasyonla mücadelede dezenflasyon dönemine girildiğini, ağustos itibarıyla birikimli TÜFE artış oranının bir önceki yılın aynı dönemine göre gerileyerek yüzde 52 oranında kaydedildiğini hatırlatarak, bu gelişmenin dezenflasyon sürecinin etkili olmaya başladığını gösterdiğini, bu eğilimin eylül ayı ve sonrasında da devam etmesini beklediklerini dile getirdi.
Son bir yılda istihdamın güçlü şekilde artış gösterdiğini ve işsizliğin önemli oranda gerilediğini, geçen yılın ikinci çeyreğinde 31 milyon 556 bin olan istihdamın, bu yılın ikinci çeyreğinde 32 milyon 661 bine ulaştığını anlatan Yılmaz, "Son bir yılda, bugünden bir yıl geriye gittiğinizde 1 milyon 105 bin ilave istihdam imkanı oluşmuştur. Bu artış ekonominin farklı sektörlerinde istihdam olanaklarının arttığını ve iş gücüne katılımın desteklendiğini göstermektedir." şeklinde konuştu.
Yılmaz, geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,7 olan işsizlik oranının bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 8,8'e gerilediğini, işsizlik oranındaki bu düşüşün istihdam artışının ve genel ekonomik güçlenmenin sonucu olduğunu, uygulanan ekonomi politikalarının etkinliğini ortaya koyduğunu vurguladı.
Cari işlemler açığı
Geçen yılın aralık ayı itibarıyla cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 4'lere düştüğünü ve 45 milyar dolarlık bir cari açıkla yılın kapatıldığını aktaran Yılmaz, Haziran 2024 itibarıyla cari işlemler açığının daha da gerileyerek milli gelirin yüzde 2,2'sine kadar düştüğünü ve 24,8 milyar dolar seviyesine ulaşıldığını ifade etti.
Yılmaz, cari işlemler açığındaki gerilemenin Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı direncini artırdığını ve sürdürülebilir bir dış ticaret dengesine doğru ilerlediğini gösterdiğini belirterek, olumlu tablonun güncellenmiş OVP ile pekiştirileceğini söyledi.
Geçen yıl ocak ayında Türk lirası mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 39 seviyesinde olduğunu ifade eden Yılmaz, bu oranın bu yılın ağustos ayında yaklaşık yüzde 54 seviyesine yükseldiğini bildirdi.
Yılmaz, geçen yılın ortalarında Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) toplam mevduatlar içindeki payının yüzde 28’i aştığını, ancak bu oranın hızla gerilediğini ve Ağustos 2024'te yüzde 10 seviyesine kadar düştüğünü belirterek, KKM bakiyesinin zirve yaptığı dönemde 3,4 trilyon Türk lirası seviyesine ulaştığını, bugün ise 1,6 trilyon Türk lirasına indiğini kaydetti.
Dolar bazında da geçen yıl KKM'nin en yüksek seviyesinin 140 milyar dolar olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu rakamın 47,8 milyar dolara düştüğünü aktardı.
"Ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin göstergeleri"
Yılmaz, geçen yılın ocak ayında yüzde 44,4 seviyesinde olan yabancı para mevduatlarının payının, bu yılın ağustos ayında yüzde 36,3’e gerilediğini bildirerek, bu eğilimlerin, ekonomi politikalarının etkisi ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla atılan adımların başarısını gösterdiğini ifade etti.
Türk lirasının güçlenmesi ve milli para birimine güvenin artmasının enflasyonla mücadele ve makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli bir gelişme olduğunu dile getiren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Geçen yılkinden bugüne baktığımızda rezervlerde önemli gelişmeler görüyoruz. Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023 tarihinde 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. 52 milyar dolara ulaşan bu artış ekonomimizin dış şoklara karşı dayanıklılığını arttırmak bakımından son derece olumlu bir gelişmedir.
Aynı süreçte risk priminin yine çarpıcı bir şekilde düştüğünü, 2023 Mayıs'ta 703 baz puanlara kadar yükselmişken 3 Eylül 2024 itibarıyla 283 baz puana gerilediğini görüyoruz. Bunun daha da aşağılara geldiği günleri de bu süreçlerde gördük. Bu düşüş uluslararası piyasalarda Türkiye'ye olan güvenin arttığını ve risk algısının önemli ölçüde azaldığını göstermektedir. Dış finansmana erişimi kolaylaştıran ve dış finansmanın maliyetini düşüren bu gelişmeyi daha ileri noktalara taşımayı hedefliyoruz. Rezervlerdeki artış risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatlarının artışı ekonomi politikalarımızın doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu yansımalar oluşturduğunun somut göstergeleridir."
Yılmaz, deprem harcamaları düşüldüğünde 2023 yılı bütçe açığının yüzde 1,6 seviyesine kadar gerilediğini belirterek, deprem harcamalarının geçici ve dönemsel olduğunu, bu harcamaların büyük oranda yatırım niteliği taşıdığını ifade etti.
Ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz
Yılın ilk iki çeyreğinde reform eylemlerinde ilerleme kaydedildiğini belirten Yılmaz, 2024 yılının ikinci çeyreğinde 8 tedbir planlandığını ve bunların 2'sinin tamamlandığını dile getirdi.
Sürekli nitelikteki 2 eylemde ise çalışmaların sürdürüldüğünü aktaran Yılmaz, şunları söyledi:
"Dolayısıyla 2024 yılının ilk yarısı için belirlediğimiz 36 eylemden 24'ünü gerçekleştirdiğimizi ifade edebilirim. Diğer konularda da çalışmalarımızı belli bir aşamaya getirmiş durumdayız. Tamamlanmamış görülen eylemlerde de aslında hazırlık süreçlerimiz belli bir mesafe almış durumda. Örneğin, İklim Kanunu, Katılım Finans Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve KİT Yönetişim Kanunu gibi hazırlıkları önemli oranda tamamlamış durumdayız. Önümüzdeki dönemde Meclisimizin takvimi çerçevesinde bunları kamuoyunun gündemine getireceğiz."
Üç yıllık (2025-2027) süreç için oluşturdukları OVP'de belirlenen makroekonomik politika çerçevesine değinen Cevdet Yılmaz, şöyle devam etti:
"2025-2027 dönemi programının temel amacı, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelimizin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır.
Bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eş güdümü sağlanacak ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacaktır. Yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz.
Bu bağlamda, büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır."
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılmasının bir diğer kritik stratejileri olduğunu vurgulayan Yılmaz, Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı oluşturacaktır. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, ülkemizi, ekonomimizi, orta-üst gelir grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna çıkarmayı hedefliyoruz." diye konuştu.
"8 ana başlıkla desteklemeyi öngörüyoruz"
Bir yandan depremin yaralarını sararken diğer yandan dirençli şehirler oluşturmayı hedeflediklerini bildiren Yılmaz, "Bu hedeflerimizin yanı sıra, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımını sağlayarak toplumsal refahı kalıcı bir şekilde arttırmak istiyoruz." dedi.
Ekonomik büyümenin herkes için eşit fırsatlar sunmasını ve toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlamanın temel amaçları olduğunu ifade eden Yılmaz, tüm politikalarını insan odaklı kalkınma anlayışıyla şekillendirdiklerini bildirdi.
Yılmaz, "Son olarak, demografik fırsat penceresinden azami düzeyde faydalanılması, kadınların ve gençlerin ekonomiye katılımının arttırılması da yine kritik hedeflerimiz arasındadır. Bu, uzun vadeli ekonomik büyüme için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Yeni OVP dönemi, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır. Programın tüm bu strateji ve hedefleri, ülkemizin refah seviyesini yükseltecek ve küresel arenada rekabet gücümüzü artıracaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Öncelikli reform alanlarına ilişkin genel stratejilerini 8 ana başlıkla desteklemeyi öngördüklerini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Birincisi, makroekonomik ve finansal istikrarın kalıcı hale getirilmesi, ikincisi kamu mali reformlarının hayata geçirilmesi, üçüncü başlığımız AR-GE ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesi, dördüncü başlığımız yeşil ve dijital ekonomiye geçişe yönelik teknolojik dönüşümün sağlanması, beş ve altıncı başlığımız beşeri sermayenin güçlendirilmesi ve işgücü piyasalarının etkinleştirilmesi, yedinci başlığımız iş ve yatırım ortamının iyileştirilmeye devam edilmesi ve son başlığımız ekonomide her alanda kayıt dışılığın azaltılması, minimum düzeye indirilmesi. Bu temel politika alanları, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşması için gerekli olan yapısal değişiklikleri hayata geçirecek ve ekonomimizin uzun vadeli istikrarına katkıda bulunacaktır."
"Emtia fiyatlarının normalleşmesi Türkiye için çok kıymetli"
Yeni OVP'nin rakamsal boyutlarını da anlatan Yılmaz, "Buna küresel görünümü özetlemekle başlamak istiyorum. Çünkü biz de dünya ekonomisinin bir parçasıyız. Dünyadaki gidişatı, ekonomik şartları görmeden Türkiye'nin şartlarını değerlendirmek eksik kalacaktır." dedi.
Yılmaz, "Küresel hasıla projeksiyonlarına baktığımızda dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,3 oranında büyüdüğünü ve 2024 yılında büyüme hızının biraz yavaşlayarak yüzde 3,2 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 2025-2027 yılları arasında ise küresel büyüme oranının yüzde 3,1 ila yüzde 3,3 arasında önemli oranda yatay seyretmesini bekliyoruz. Dünyadaki ekonomik aktivitenin tarihsel ortalamaların altında olduğunu bu vesileyle görmüş oluyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Özellikle Avro Bölgesi ve ABD ekonomilerinde büyüme oranlarının daha düşük seviyelerde olmasının beklendiğini bildiren Yılmaz, Avro Bölgesi için büyüme oranının yüzde 0,5'ten yüzde 1,3'e yükselmesi ve ABD'de ise yüzde 2,5'ten yüzde 2,1'e gerilemesinin beklendiğini dile getirdi.
Yılmaz, "Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomiler için ise büyüme oranlarının 2023'te yüzde 3,5'ten başlayıp 2027'de yüzde 3,9 seviyesine çıkması beklenmektedir. Bunlar, küresel büyümenin motoru olarak kalmaya devam edeceklerdir." ifadelerini kullandı.
Cevdet Yılmaz, küresel ticaret hacminde 2023 yılında ticaretin durma noktasına geldiğini, yüzde 0,3 ile büyüdüğünü, 2024 ile birlikte ticarette yüzde 3 oranında büyüme olduğunu, izleyen yıllarda ise yüzde 3 ila yüzde 3,4 aralığında büyüme hızı beklendiğini, geçen yıla oranla daha olumlu bir perspektif bulunduğunu aktardı.
Bu gelişmelerin Türkiye'ye etkisine değinen Yılmaz, "Öncelikle sevindirici olan bir husus, küresel büyüme tahminlerinde AB'nin ve MENA dediğimiz Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ön plana çıktığını görüyoruz. AB'nin ticaretimizdeki payı yüzde 40'ın üzerinde, MENA bölgesinin payı yüzde 20 civarında. Bu iki bölge toplam ticaretimizin yüzde 60'ından fazlasını ifade ediyor. Her iki bölgenin de önümüzdeki yıllardaki büyüme perspektifine baktığımız zaman olumlu bir seyir görüyoruz." dedi.
Yılmaz, AB'nin büyüme oranının 2024 yılında yüzde 1,2'ye ve 2025 yılında yüzde 1,8'e yükselmesinin beklendiğini bildirdi. MENA bölgesinin ise 2 katına çıkan bir büyüme oranına sahip olduğunu belirten Yılmaz, bu durumun Türkiye'yi dış talep anlamında destekleyeceğini aktardı.
Küresel finansal koşullara da değinen Yılmaz, burada da gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye'yi olumlu etkileyecek bir görünüm bulunduğunu söyledi. Yılmaz, gerek Amerika, gerekse Avrupa merkez bankalarının gelecek dönemde faiz azaltacaklarına dair beklentilerin güçlendiğini belirterek, "Genel eğilim, faizlerin düşmesi yönünde olacaktır. Bu da küresel likidite koşullarını olumlu yönde etkileyecek ve gelişmekte olan ülkelere dönük finans akımlarını olumlu yönde etkileyecek diye düşünüyoruz ve Türkiye olarak bundan da istifade edeceğimize inanıyoruz." diye konuştu.
Yılmaz, küresel emtia fiyatlarında da Türkiye için olumlu bir perspektifin oluştuğunu aktardı. Türkiye'nin ithalatçı bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, emtia fiyatlarının normalleşmesinin Türkiye için çok kıymetli olduğunu dile getirdi.
OVP'nin temel hedefleri
Yeni OVP'nin temel hedeflerine de değinen Yılmaz, şunları kaydetti:
"2023 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyümesi, yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranı, pandemi sonrası toparlanmanın etkilerini ve Türkiye ekonomisinin direncini yansıtmaktadır. Ancak, yüksek enflasyon riskinin bertaraf edilmesi ve dengelenme süreci, daha ılımlı ve sürdürülebilir bir büyüme sürecini gerektirmektedir. Bu çerçevede, 2024 yılında bölgemizde artan jeopolitik gerilimlerin de etkisiyle, bir taraftan da elbette istikrar programımızın etkisiyle, büyüme oranının yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Önceki OVP'ye göre bu, 0,5 civarında bir revizyonu ifade etmektedir. Yüzde 4 olarak biliyorsunuz geçen yıl bir tahminde bulunmuştuk. Şu anki tahminimiz bu yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5 olarak revize edilmiş durumdadır.
2025 yılına geldiğimizde, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanacağını öngörüyoruz. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5 seviyelerine çıkmasını planlıyoruz. Bu hedefler, ekonominin potansiyel büyüme kapasitesine ulaşmasını ve uzun vadede istikrarlı bir büyüme eğilimini yakalamasını amaçlamaktadır."
Bu büyüme patikasının, enflasyonist baskı oluşturmadan, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı hedefleyen bir yaklaşımla oluşturulduğunu, dezenflasyon süreciyle uyumlu olduğunu söyleyen Yılmaz, "Kısa vadede enflasyonla mücadele büyüme üzerinde geçici etkiler yapsa da orta ve uzun vadede bu iki hedef arasında bir çelişki görmüyoruz." dedi.
Yılmaz, enflasyonun düştüğü bir ortamın, aynı zamanda öngörülebilirliğin arttığı, yatırım ortamının iyileştiği, dolayısıyla sürdürülebilir büyümenin de zemininin güçlendiği bir ortam olduğunu ifade ederek, enflasyonun düştüğü, öngörülebilirliğin arttığı bir ortamda ekonomide dengeli ve istikrarlı bir büyüme sağlamanın, hem iç piyasalarda hem de küresel alanda Türkiye'nin rekabet gücünü artıracağını ve ekonomik refahı sürdürülebilir kılacağını belirtti.
Cevdet Yılmaz, "Yeni OVP dönemi, dengeli bir büyüme stratejisiyle, ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, büyüme oranlarını optimize ederek, hem enflasyonla mücadeleyi sürdürecek hem de ekonomik büyümeyi destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ediyor"
Cevdet Yılmaz, 2024 itibarıyla Türkiye'nin ekonomik büyüklüğünün, 44,2 trilyon liraya çıkmasını beklediklerini, nominal dolar bazında ise beklentinin 1 trilyon 331 milyar dolar olduğunu, bunun da dolar bazında rekor seviyede ekonomik büyüklüğe tekabül ettiğini belirtti.
Yılmaz, "Kişi başına gelirimizin 2024 sonu itibarıyla 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Dönem sonunda ise 83 trilyon lira ekonomik büyüklük, 1 trilyon 774 milyar dolarlık bir ekonomik hacim ve 20 bin 420 dolar yani 20 bin dolar seviyelerine çıkmış bir kişi başına geliri hedefliyoruz." dedi.
Milli gelirin uzun dönemli seyri hakkında da bilgi veren Yılmaz, "2002-2023 yılları arasında 238 milyar dolardan, bu gün itibarıyla 1 trilyon 130 milyar dolarlara yükseldiğini görüyoruz. Yeni hedeflerimizde bunu çok daha yükseklere çıkaracağız. Satın alma gücü paritesine göre de son 20 yılda çok çarpıcı bir artışın olduğunu uluslararası hesaplardan görebiliyoruz. Amacımız bunu daha ilerilere taşımaktır. Bugün Türkiye ekonomisi nominal dolar bazında 17'nci, satın alma gücü paritesine göre 11'inci büyük ekonomidir. Ülkemizin iddialı hedefleri var. Bunları daha da yukarılara çıkarmak istiyoruz." diye konuştu.
İstihdam rakamlarına da değinen Yılmaz, geçen yıl işsizlik oranının yüzde 9,4 olarak gerçekleştiğini belirterek, "Bu oran, pandemi sonrası toparlanma sürecinin ve küresel ekonomik belirsizliklerin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır. 2024 yılı için ise işsizlik oranını programımızda geçen yıl yüzde 10,3 olarak belirlemiştik. Ancak bugün geldiğimiz noktada bunun yıl sonu itibarıyla yüzde 9,3 oranında gerçekleşmesini bekliyoruz. Aşağı yukarı 1 puan geçen yılki tahminimizden daha iyi noktada olduğumuzu ifade etmek isterim." dedi.
Yılmaz, "2025 yılına geldiğimizde, işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Bu oran, ekonominin yeniden dengelenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2026 ve 2027 yıllarında işsizlik oranlarının sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Bu düşüş eğilimi, ekonomik büyüme ve yapısal reformların işgücü piyasası üzerindeki olumlu etkilerini yansıtmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedef, ekonominin büyüme potansiyelini artırırken, işsizliğin kademeli olarak azaltılmasını sağlayacaktır. İşgücü piyasasındaki bu olumlu gelişmeler, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunacaktır" diyen Yılmaz, programdaki işsizlik projeksiyonlarının, Türkiye'nin istihdam piyasasında yapısal dönüşümler gerçekleştirmeye ve işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik kararlılığını ortaya koyduğunu vurguladı.
İşgücüne katılım oranının 2023 yılında yüzde 53,3'ten, dönem sonunda yüzde 56'lara kadar yükseleceğini, istihdam düzeyinin 32 milyon 668 binden, 2027'de 34 milyon 941'e çıkacağını bildiren Yılmaz, OVP döneminde istihdam oranının yüzde 50'lerin üzerine çıkacağını ve işsizlik oranının gerilemeye devam edeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, (OVP)Ekonomik istikrarı sağlamak, sürdürülebilir büyümeyi destekleyecek politika ve reformlar önümüzdeki 3 yıl ekonominin yol haritasını oluşturacak." dedi.
Yılmaz, "Brüt uluslararası rezervlerimizin 26 Mayıs 2023'te 98,5 milyar dolar seviyesinden 23 Ağustos 2024 tarihinde 150,4 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Orta Vadeli Programın amacı enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, gelirin toplumun tüm kesimlerine adil dağıtılmasıdır." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, "Yeni OVP dönemi Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "2024'te bölgemizde artan gerilimlerin etkisiyle, büyümenin yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2025'te büyüme oranının yüzde 4, 2026 ve 2027'de ise sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5 seviyelerine çıkması planlanmaktadır. OVP dönemimiz boyunca 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması öngörülmektedir. Bu hedef büyüme potansiyelimizi artırırken, işsizliği kademeli düşürecektir." şeklinde konuştu.
Yılmaz: "Yıl sonu itibarıyla ihracatımızın 264 milyar dolar, dönem sonunda ise 320 milyar dolara yakın seviyelerde olmasını bekliyoruz. (OVP)Dönem sonunda 83 trilyon TL'lik ekonomik büyüklük, 1 trilyon 774 milyar dolarlık ekonomik hacim ve 20 bin dolar seviyelerine çıkmış kişi başına geliri hedefliyoruz. İthalatımızın yıl sonu itibarıyla 345 milyar dolardan OVP dönemi sonunda 417 milyar dolar seviyesine çıkmasını bekliyoruz. Program dönemi sonunda bütçe açığının milli gelire oranının, uzun dönem ortalamasının altına, yüzde 2,5 oranına gerilemesini hedefliyoruz." dedi.
Yılmaz, 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5'e gerilemesinin beklendiğini, 2025 yılı için hedefin 17,5 olarak revize edildiğini bildirdi.
2026'da yüzde 9,7'ye düşen enflasyon oranı öngörüyoruz
Yılmaz, "Cari işlemler dengesinde yıl sonu itibarıyla 22 milyar dolar gibi bir açık öngörüyoruz, dönem sonunda da yine aynı seviyelerde kalacağını öngörüyoruz. 2026'da yüzde 9,7'ye, 2027'de ise yüzde 7'ler civarına düşen enflasyon oranı öngörüyoruz. Vergi tabanının genişletilmesi ve kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, kamu gelirlerinin artırılmasına ve mali sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunacaktır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var ne de böyle bir irademiz söz konusu. Kuru esas belirleyecek olan piyasadaki arz ve taleptir." dedi.