AIDS'in ilk ortaya çıktığı 1981 yılından bugüne kadar dünyada 34 milyon kişinin AIDS'e bağlı olarak hayatını kaybettiği belirtildi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Derneği Başkanı ve aynı zamanda Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, AIDS'ten 34 yılda 34 milyon kişinin hayatını kaybettiğini belirterek sadece 2014 yılında ise dünya genelinde 2 milyon yeni hasta tespit edildiğini söyledi.
Dünyada AIDS veya HIV enfeksiyonu konusunda toplum farkındalığını artırmak amacıyla 1988 yılından beri 1 Aralık Günü'nün "Dünya AIDS Günü" olarak kabul edildiğini belirten Dr. Köksal, "AIDS ilk kez 1981 yılında tanımlanmış ve neden olan virüs 1984 yılında izole edilerek HIV adını almıştır. Bu virüs vücudun bağışıklık sistemini zayıflatarak hastayı tedavisi zor ve ağır seyirli başka hastalıklara (enfeksiyonlar ve kanser) yatkın hale getirmektedir. Konu hakkında yanlış ve eksik bilgi, hastalığın tüm dünyada hızla yayılmasında ve kontrol altına alınamamasından önemli rol oynamaktadır. 2011'den 2015'e kadar'sıfıra ulaşmak: sıfır yeni enfeksiyon, sıfır ayırımcılık ve sıfır ölüm olarak benimsenen tema, 2015 yılı için ABD'de "Şimdi eylem zamanı" olarak belirlenmiştir" dedi.
"HIZLA YAYILMAYA DEVAM EDİYOR"
AIDS'in tüm dünyada hızla yayılmaya devam ettiğine dikkat çeken Dr. Köksal, bugüne kadar 34 milyon kişinin AIDS ilişkili sebeplerden hayatını kaybettiğini söyledi. Köksal "Günümüzde dünya genelinde yaklaşık 37 milyon kişi (bunların 2.6 milyonu çocuk hasta olmak üzere) HIV virüsü ile enfekte durumdadır. Bugüne kadar 34 milyon kişi de AIDS ilişkili sebeplerden dolayı hayatını kaybetmiştir. Sadece 2014'de dünya genelinde 2 milyon yeni hasta tespit edilmiş, 1.2 milyon kişi hayatını kaybetmiştir. Dünya HIV'in yayılmasını ve durdurmada küresel hedefe ulaşmada, 2000 yılından buyana uzun yol kat etti. Yeni enfeksiyonlar, 2000 yılından beri yüzde 35 oranında düşmüş ve AIDS ile ilgili ölümler yüzde 24 oranında azalmıştır. 16 milyon kişi şu anda antiretroviral tedaviye ulaşabilmekte olup bu hastaların 11 milyonu Afrika'dadır. Afrika'da 10 milyon erkek sünnet için gönüllü oldu. Sünnet erkeklerde HIV riskini yüzde 60 oranında azaltır" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'DE VE KARADENİZ BÖLGESİNDE DURUM
Dr. Köksal, Türkiye'de yeni hasta sayısının hızla arttığını her gün 6 yeni hasta tespit edildiğini ifade ederek "Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde 2014 yılı sonuna kadar 9 bin 582 HIV pozitifliği tespit edilmiştir. 2015 yılı sonuna kadar bu rakamın 11 bini geçeceği tahmin edilebilir. Her yıl giderek artan yeni hasta sayısının son 4 yıl içinde katlanarak hızla artışı dikkat çekmektedir. Ülkemizde halen her gün 6 yeni hasta tespit edilmektedir. Hastaların yarısı İstanbul'da tanı ve tedavi almaktadır" diye konuştu.
Karadeniz Bölgesi'nde vaka sayısının oldukça yüksek olduğunu kaydeden Prof. Dr. İftihar Köksal, "Bölgemiz için çok iyi şeyler söylemeyeceğim. Bölgemizde de vaka sayısı oldukça yüksek. Yeni vakaların eklendiğini görüyoruz. Her ay iki yeni vaka görüyoruz. Bu ürkütücü bir rakam. Biz istiyoruz ki; insanlar bu hastalıktan korunma yollarını bilsinler. Hastalar teşhis edilsin" şeklinde konuştu.
"AIDS HER TÜRLÜ CİNSEL TEMASLA BULAŞIYOR"
AIDS'nin her türlü cinsel temasla bulaştığına dikkat çeken Prof. Dr. İftihar Köksal, "Kan ve meni gibi vücut sıvılarında virüs yoğun olarak bulunmakta ve bulaşmada rol almaktadır. En sık bulaşma şekli korunmasız yapılan cinsel temastır. Her türlü cinsel temas bulaşma riski oluşturur. Uyuşturucu damar içi madde kullanan bağımlıların ortak enjektörleri kullanmaları da önemli bir bulaşma riski oluşturmaktadır. Kan ve kan ürünleri ile bulaşma mümkündür. Bu yüzden ülkemizde 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerinin HIV yönünden test edilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Bir önemli bulaşma yolu da anneden bebeğe gebelik süresince, doğum sırasında emzirme ile bulaştır. AIDS, öpüşmek, tokolaşmak ve dokunmakla bulaşmaz. Tükürük, ter, göz yaşı ve idrar gibi vücut sıvılarında virüs bulunmamaktadır. Bu nedenle öpüşmek, tokalaşmak, dokunmak, sarılmak, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri kullanmakla bulaşmaz" dedi.
"AIDS ÖNLENEBİLİR BİR HASTALIKTIR"
Köksal, AIDS'in önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
"Kan ve meni gibi vücut sıvıları ile temastan korunarak hastalığın önlenmesi mümkündür. Bu yüzden tek eşlilik ve korunmalı cinsel temas bulaşın önlenmesinde önem kazanmaktadır. Uyuşturucu ve damar içi madde kullanımlarından uzak durulması ve ortak enjektörlerin kullanılmaması önemlidir. Bulaşma riski oluşturan davranış ve durumlardan kaçınılmalıdır. HIV ile enfekte olmuş kişilere ayırımcılık yapılmamalıdır. HIV ile enfekte olmuş kişilere ayırımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmaması gerekir. Erken tanı ile virüs daha erken kontrol altına alınabilir. Hastalık ne kadar erken tanınırsa o kadar erken tedavi ile kontrol altına alınması mümkün olur. Halen dünya genelinde enfekte hastaların yarısının hastalıklarını bilmediği tahmin edilmektedir. Bu yüzden, bulaş riski oluşturan cinsel teması olan veya şüphe duyan kişilerin HIV ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklar yününden test yaptırması önemlidir."
"AŞISI HALEN YOK"
Dünyada henüz AIDS önleyecek bir aşının bulunmadığını ifade eden Prof Dr. İftihar Köksal, "HIV enfeksiyonunu önleyecek aşı çalışmaları olmakla beraber günümüzde henüz kullanılabilir aşı bulunmamaktadır. Ancak, bulaşmasını engelleyecek önlemlerle hastalıktan korunmak mümkündür. Ülkemizde HIV enfeksiyonunun hızla yayılımını önlemede toplumsal farkındalığın artması ve doğru bilgilendirme büyük önem taşımaktadır. Dünya AIDS Günü vasıtasıyla hastalığın bulaşma yolları ve hastalıktan korunma yolları konusunda toplumumuzun dikkatlerini çekerek hassasiyetin artmasını beklemekteyiz" ifadelerini kullandı.