Siyasetin tüm aşamalarında yer alan, zindandan iktidara yürüyüş hikayesi başlatan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kuşkusuz güçlü, karizmatik ve dünya çapında bir liderdir.
Belediyecilik de siyaset de onun işidir. İşte bu yüzden milletin ona vermiş olduğu yetki sürüyor. Pahalılık teorisi bile Erdoğan'ı yenemiyor. Eski iktidarlar döneminde tencere kaynamazsa, ülkede kaos varsa, hemen seçime gidilir ve iktidar değişikliği olurdu. Dedim ya hiçbir olumsuzluk, Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı da olan Recep Tayyip Erdoğan'ın kredisini tüketmiyor. Dolayısıyla bu sefer İstanbul alınmalıdır. Eğer yine bir yenilgi yaşanırsa, Murat Kurum için belki bir kayıp anlamına gelmez ama Reis için büyük bir kayıp olur.
Murat Kurum'u severim. Siyasetçi bir geçmişi yok, bürokrasiden geldi ama iyi işler başardı. Başarılı bir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı geçmişi var. Ama siyasette henüz daha toy. İstanbul Büyükşehir Belediyesi aday adayları içerisinde en popüler ve başarılı isimlerden biriydi. Lakin en iyisi değildi. Zaten insanın zaafı var, nefsi var. Dolayısıyla hiçbir insan mükemmel olamaz. Lakin siyaset öyle değil işte. Birilerinin Murat Kurum'a, artık şu "Size bedava çorba dağıtacağım' muhabbetini bırakması gerektiğini söylemesi gerekiyor. Böyle vaad mı olur yahu?
Yahu Allah aşkına bunun etrafında hiç mi aklı başında bir danışman yok?
Kurum'un bu seviyesiz vaadi, "İktidarımızda sizi çorbaya muhtaç ettik.' duygusunu tetiklemez mi?
Vatandaş soru sorarken, kamerayı elinle kapatmaya çalışmak neyin nesi? Sen soyasetçisin, farklı düşüncelere, fikirlere hem saygılı olacaksın hem de tahammül edeceksin. İnsanın bir dik duruşu ve artı değeri olmalı. Mütevazı olmayı da elden bırakmamalı.
Ben dağıtayım da nasıl olsa arkamızı Erdoğan toplar anlayışı sizi bitirecek. Bir önceki dönem İstanbul bu yüzden kaybedildi. Bir canlılık, bir renk ve çok güçlü replikler gerekiyor. Evet, Ekrem İmamoğlu'na kibirli diyebilirsiniz, 5 yılda hiçbir şey yapmadı diyebilirsiniz. Ama adamın bir rengi ve hala halkta karşılığı var.
Vakit geçmiş değil. Murat Kurum, kendisini toparlamak zorunda. Çorba vaadiyle bu işler yürümez. İstanbul'un bir kez daha kaybedilmesi demek, Reisin kaybetmesi demektir. Sonra demedi demeyin.
Gelelim Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak belirlenen Fırat Görgel'e...
Fırat Görgel'in Ak Parti İl başkanlığı döneminde temiz bir sicili var. Omurgalı, ilkeli bir duruşa sahip olan Görgel, çok zor bir zamanda görev üstlendi. 6 Şubat tarihli depremde binlerce bina ve binlerce canımızı kaybettik. Şehrin ruhu, edebiyatı ve hafızası kayboldu. Aslında yıkılan sadece binalar değil, şehrin kimliği de yıkıldı. Yıkılan bina ve iş yerlerini, bir şekilde yeniden yapar ve şehri inşa edersiniz. Lakin şehrin ruhunu edebiyatını ve hafızasını yeniden diriltmek hem zaman hem de yürek ister. Ama azimle bunun da başarılacağını inanıyorum.
Fırat bey'i bekleyen asıl mesele şudur. Kahramanmaraş Doğu Anadolu fay hattında yer alıyor. En son büyük deprem 509 yıl önce meydana gelmiş, o tarihte Kara Maraş'ı yerle bir etmiş. 6 Şubat'ta da aynı felaketi bizler yaşadık. Alüvyonlu arazileri imara açan, pancar marul bahçelerine çok katlı bina diktiren, bunlara ruhsat veren ve denetleyenleri bu millet lanetle anıyor. Bizden sonraki kuşakların bugünün imar planlarını yapanları da hayırla anmaları ve lanetlememeleri için, hem Fırat Görgel başkanlığındaki Büyükşehir Belediyesine ve hem de ilçe belediyelerine çok önemli görevler düşüyor. Artı ve eksileri ile Hayrettin Güngör dönemi kapandı.
Dolayısıyla seçilmesi halinde Fırat Görgel'in en çok dikkat etmesi gereken mesele, şehrin imar planını yatay mimariye göre planlaması, alüvyonlu arazilere ve fay hatlarına kesinlikle ruhsat vermemesi, kentte yer alan ikibin yılı öncesi binaların ivedi olarak kentsel dönüşümünün yapılması gerekiyor.
6 Şubat ve sonrasında 3 büyük deprem ve binlerce artçı deprem yaşadık. Orta hasarlı binaların güçlendirilmesi konusunda binaların kağıt ve proje üzerindeki prosedürlerden ziyade, deprem sonrasında oluşan fiziki durumunun çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Asrın felaketinden sonra biliyoruz ki, hafif hasarlı binalar orta hasarlıya, orta hasarlılar ağır hasarlıya dönüştü. Devlet başlangıçta orta hasarlı binaların da yıkılacağını ifade etmişti. Keşke bu kararında sabit kalsaydı. Ağır ve orta hasarlı binalar için en uygun olan proje yerinde dönüşümdür. Ama Kahramanmaraş halkı nedense illa orta hasarlı binaların güçlendirilmesini istiyor.
Aslında hala devletin kanaati bu binaların yıkılması ve yerinde dönüşüme tabi tutulması yönündedir. Dolayısıyla yarın olası bir depremde, orta hasarlı binalar güçlendirilse bile, Allah göstermesin; yıkılmaları durumunda yetkililer, "biz size söylemiştik" deme hakkına sahip olacaklar. Yetkililer ve halk böyle ince bir çizgide duruyorlar.
Orta hasarlı binalara yönelik henüz merkezde verilmiş bir ruhsat yok.
Görelim mevla neyler, neylerse güzel eyler