Bugünkü (yüzölçümü 783.562 km kare) alanımız olan Türkiye Cumhuriyeti dünden bugüne içindeki ne hainleri temizleyebildi, ne de sürekli sınırlarımızı kalbura çeviren mülteci sorununun hakkından gelebildi. Demek ki bir yerde çürük halka var. Bir eksiğimiz var.
Devlet eliyle değil elbet halk eliyle de bu konular çözüme kavuşturulabilinir. Kurtların sessizliği gibi, suskunluk içinde insanlar. Bir mucize bekliyorlar. Mucizenin bile olabilmesi, için çabanız gerek Azizim ! Başta sorun konuşuluyor ama sonrasında çabuk unutuluyor. Tekrar tekrar hatırlatmak ya da sorumluluk almak veya vermek gerekiyor. Fakat burada halk sorgulamak ya da düşünmek istemiyor. Kolayı neyse ona kaçıyor ve kafayı o yönde çalıştırıyor. Çok kolay boş verilebiliyor. Boş vermek neyi halleder, neden anlamaya yönelip, çözümcül davranmıyoruz.
Her insan kendi sorumluluğunu bilse, aile saygı ve sevgiyi, ahlakı aşılasa toplum kurallarını. Devlet eğitimiyle destek verse yakından uzağa, zincirin halkalarını oluşturan yediden yetmişe Japonlar gibi olamasak da çabalasak biraz derim. Çabalayıp bizi yöneten belediye başkanından başlayıp ilgili mercilere neden başvurmayalım? Neden, bizim en doğal hakkımız olan vatandaşlık.Onunda hakkını eline verelim. Devletin malı deniz değil ! Bizim vergilerimiz, bizim kazancımızın bir parçası. Bizim kazancımızı da bize harcamalı ki karşılıklı memnuniyet olsun. Eksiğimiz belirtmezsek nereden bilecek yetkililer. Kimse müneccim değil. Söylemezsen derdini doktor bile teşhis koymuyor, ilaç vermiyor.
Coğrafya kaderdir diyerek önemli bir tespitte bulunan İbni Haldun farkındalığımızı sağlamış lakin bu ülkede herkes bir kurtarıcı bekler olmuş. İklim ve tarım ,sanayileşme bunlar coğrafyayı belirler. Coğrafya kader olabilir. Ama biz de eksik olan bir şey var. Çaba ! Çünkü Yüce Yaradan kutsal kitabımızda İsra suresi 13.Ayette “ Biz sizin kaderinizi çabalarınıza bağlı kıldık. “ diyor. Biz yurttaş olarak, vatandaş olarak, bireysel ya da toplu neyin çabasını veriyoruz?
Geçmişimize tarih derler de, iyi de tarihten ders alıyor muyuz? O zamanlardan bu zamana yine ders alamıyorsak… Hangi işimiz olursa olsun.
Sümer Devletini yıkan Akad’lardır. Sümerler gelişmiş bir devlet iken İşçi sıkıntısı çeker, Akad’lar işçi olarak çalışmaya başlarlar. Akın akın gelen işçi kesimi artıkça Sümerler rehavete kapılır, şaşa ve beylik zamanları zamanla acıdıkları ve işçi olarak aldıkları Akad’lar tarafından ele geçirilir. Ve böylece Akad Devleti kurulmuş olur. Sümerler tarih olur.
Nüfus artışı ve yaşam tarzlarıyla bizden çok farklı olan mültecilerin sayısı gittikçe artmakta. Ne doğum kontrolünden anlıyor, ne geçim zorluğundan, ne kaliteli yaşam sunmaktan ,ne de yerel halka saygısı var. Kendi borularını üflemek hevesindeler. İyi önümüz kurban bayramı yine ülkelerine gidip, bayramlarını yapıp geri dönecekler. Arkalarından kaaapıyı kapatalım. Madem bayramda gidiyorsun orada da kal. Almanya bayrama gidip dönen mültecileri almıyor. Demek ki ülkende yaşayabiliyorsun, gidip gelebiliyorsun o zaman orada da kalabilirsin diyor ve gelişlerini iptal edip dış kapıyı gösteriyor.
İnsanın başına ne gelirse iyi niyetinden gelir. Fazla mı iyi niyetliyiz ne ?
Mutlu günler.