Özellikle günümüze değin ulaşmış olan tarihi yazıtlarda ve görsel kaynaklarda sıkça rastlanılan Bozkurt işareti, hiç şüphesiz koca bir milletin şahsiyeti ve tarihi ile bütünleşmiştir. Buna bağlı olarak bir sembolden öte anlamlara haiz olmakla birlikte muhteviyatında derin bir milli aidiyet bağlarını da barındırmaktadır.
Dolayısıyla bozkurt işaretine karşı çıkmak veya onu farklı anlamlara yormak suretiyle yok saymak bir milletin tarihini ve varlık mottosu olarak görülebilecek örf adet ve geleneklerini de yok saymaktır.
Bozkurt işaretini ideolojik anlamda ırkçılık ve faşizanlıkla veya şovenist bir tutumla irtibatlandırma gafleti sözde modern batının kangren haline gelmiş sığ kanaatlerinin ve kranyometrik düşüncenin bir dışa vurumudur.
Almanya’nın halen aşamadığıHolokostçufikri temelinin arkasında yatan bu beyhude perspektifin menzili Türk Milletine itibar suikastı yapma sınırlarına varıyorsa Milli ve manevi değerlerimize tezat düşecek her karar ve girişime mahal vermemek, Türk Milletine aidiyeti bulunan her birimizin şahsi meselesidir. Halen bu işareti siyasi bir imgeden ibaret olarak görmek fahiş bir hatadır. Bu çerçevede Milli alametlere düşmanlık besleyen Avrupa’yı anlayış ve hürmet çizgisinde görmeyi temenni ediyorum.
Bu vesileyle UEFA’yı Avusturya-Türkiye karşılaşmasında attığı golden sonra Bozkurt işareti yapan Milli futbolcumuz Merih Demiral’a yönelik verdiği cezayı kınamakla birlikte, taviz vermeksizin uyguladığı çifte standart ilkesinden ve Milli değerlere saygısızlık tutumundan dönmesi adına zihinsel bir devrime davet ediyorum.