Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programında, soruları yanıtladı.
İzimir'de meydana gelen depremi haber alır almaz ilgili tüm bakanların oraya hareket ettiğini ve olayın ardından ekiplerin sahada hızlı şekilde bir koordinasyon içerisinde çalışmaya başladığını anlatan Kurum, ekiplerin mahalle mahalle, sokak sokak, bina bina giderek İzmir'in yaralarını sarmak için çalıştığını belirtti.
İzmir'de yaklaşık 8 bin arama kurtarma personelinin görev aldığını ve çok hassas çalışma yürüttüklerini aktaran Kurum, "Orada 'enkaz altında acaba bir tane daha can çıkarabilir miyiz, bir vatandaşımızı daha kurtarabilir miyiz' anlayışıyla çalışmalarımızı yürüttük. Hamdolsun 107 vatandaşımızı enkaz altından sağ salim kurtardık, 116 vatandaşımız hayatını kaybetti. Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum." dedi.
İzmir'de bir yandan da hızlı şekilde hasar tespit çalışmalarına başladıklarını dile getiren Kurum, ikinci gün 1300 kişilik ekiple sahada binaları tek tek inceleyerek hasarların nerede olduğunu tespit etmeye çalıştıklarını ifade etti.
Kurum, hasar tespit raporlarını internet sitesi aracılığıyla yayınlayarak vatandaşı şeffaf şekilde bilgilendirdiklerine dikkati çekti.
İzmir'de toplam 109 bin binayı ve 580 bin bağımsız bölümü 10 günde incelediklerini kaydeden Kurum, İzmir'de depremden kaynaklı ağır hasarlı ve yıkık bina sayısının 506 olduğunu vurguladı.
"ÖNCELİKLİ DÖNÜŞTÜRMESİ GEREKEN 6,7 MİLYON KONUT VAR"
Türkiye genelinde acil yıkılması ve dönüştürülmesi gereken yapılara ilişkin de bilgiler veren Kurum, "Tüm Türkiye'de öncelikli dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon konut var. Bunun 1,5 milyonu acilen dönüşmesi gereken konutlar ve bunun 300 bini İstanbul'da. İzmir'de de bizim tespitlerimize göre yaklaşık 40 bin bağımsız bölümün acilen dönüştürülmesi gerekiyor, bu 19 bin 500 bina." dedi.
Kurum, acilen dönüştürülmesi gereken konut sayılarını tespit edip ülke genelinde 81 ilde belediyelerle ortak çalışma yürüttüklerine, her yıl 300 bin konutun dönüştürülmesini planladıklarına işaret etti.
2012 yılında çıkarılan yasa ile bugüne kadar 1 miyon 400 bin konutun dönüşümünü sağladıklarını belirten Kurum, "Sadece TOKİ ile 137 bin kentsel dönüşüm konutu yaptık. Yine TOKİ ile 1 milyon sosyal konut rakamına ulaştık. 180 milyar lira para harcandı sadece bu işe." ifadesini kullandı.
Vatandaşın kentsel dönüşümün yerinde yapılmasını istediğinin altını çizen Kurum, dönüşümlerin yerinde ve hızlı yapılacağını kaydetti.
Kurum, kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında ihtiyaçların yanı sıra rezerv konutlar da ürettiklerine vurgu yaptı.
"YIKILAN BİNALARIN TAMAMI 99 VE ÖNCESİNDEN"
Kentsel dönüşüm merkezinin İstanbul olmak zorunda olduğunu dile getiren Kurum, İstanbul'daki tüm belediyelere "kentsel dönüşüm master planınızı hazırlayın" talimatı verdiklerini söyledi.
Bu yıl içinde sosyal konut inşasında 100 bin rakamına ulaştıklarını ifade eden Kurum, TOKİ'nin uygulamalarının yüzde 95'nin sosyal konuta yönelik olduğunu, TOKİ'nin son 5-6 yıldır da üst gelir grubuna yönelik hiçbir iş yapmadığına dikkati çekti.
Kentsel dönüşümün siyaset üstü bir konu olduğunun altını çizen Kurum, "Burada kimse siyaset yapmasın. Bu vatandaşın canını, malını ilgilendiren bir konu. İşte o enkaz altında beklerken, vatandaşımızın orada feryat figan içerisinde yavrusu, eşi, çocuğu çıksın diye bekliyoruz. Tüm Türkiye gözyaşlarına boğuluyor. Bu birlik ve beraberliği sürdürmek zorundayız." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2012 yılında kentsel dönüşüm seferberliğini Gaziosmanpaşa'da başlattığını hatırlatan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok önemli bir ifade, 'Bedeli ne olur olsun bu konutları dönüştüreceğiz' sloganıyla kentsel dönüşüm seferberliğini Gaziosmanpaşa'dan başlatmak suretiyle 2012'den bugüne 1 milyon 400 bin konutun dönüşümünü sağladık. Sırf İstanbul'da 72 bin binayı, 370 bin bağımsız bölümün yıkımın gerçekleştirdik ve bu süreçte bu konutların yerine yenileri yapıldı. Sadece TOKİ ile 137 bin bağımsız bölüm... Son 8 ay içerisinde ben İstanbul'da 10 bin konutun temelini bizzat gelerek kendim attım. Hemen hemen her ilçeye gittiğinizde bizim bir kentsel dönüşüm projemizi görebilirsiniz.
81 ilimize 300 kere ziyaret yaptım. Bu 300 ziyaretin en önemli gündem maddesi kentsel dönüşüm oldu. Gittiğimiz her yerde de hiçbir zaman 'Efendim biz bu işin en iyisini biliriz. Bizim söylediğimiz doğrudur, diğerlerini dinlemeyiz' diye yaklaşıma, bir tutuma girmedik.
Biz tüm Türkiye'deki yapı stokunu inceledik ki İzmir de çok önemli bir veri. Yıkılan binaların tamamı 99 ve öncesinden. Bir tane bina var 99 sonrasında yapılan. Tamamı 99 ve öncesi, çok önemli bir veri."
"(Kanal İstanbul) Derinliği 21 metre olan kanal nasıl depremi tetikleyecek?"
Bakan Kurum, bugüne kadar 800 bin bina ve 24 milyon bağımsız bölümün yapı denetime uğradığını ve bu vesileyle 24 milyon vatandaşın can güvenliğinin teminat altına alındığını vurguladı.
Kurum, "Şu an Türkiye'deki yapı stokunun yüzde 65'i aslında can güvenliği açısından teminat altına alınmış. Bu çok önemli. Türkiye geneli ile İstanbul'umuz hemen hemen aynı." dedi.
Kanal İstanbul'a ilişkin bir soruya Kurum, önceliklere göre devletin bütçe ve planlama yaparak süreci yönettiğini belirtti.
Projenin devlet bütçesi ile yapılması öngörülen bir proje olmadığına işaret eden Kurum, şu ifadeleri kullandı:
"Kanal İstanbul niye yapılıyor? Şimdi biz 'Kanal İstanbul projesi Boğaz'ımızın özgürlük projesi, bağımsızlık projesidir' diyoruz. Neden diyoruz? Baktığınızda 150 gemi geçiyor, yılda 50 bin gemi geçiyor ve ortalama yılda 8 tane de İstanbul Boğazı'nda geçen gemilerden sebep kaza medyada geliyor. Şimdi bir taraftan biz diyoruz ki yeni bir kanal? Niye diyoruz? Süveyş Kanalı yapılmış, Panama Kanalı yapılmış, oradan geçen geminin 3-4 katı fazlası şu an İstanbul Boğazı'ndan geçiyor. Diyoruz ki biz 'Boğaz'ın can ve mal güvenliğini emniyet altına almak için alternatif bir kanal yapalım.' O kanal 40 milyon metrekarelik rezerv alan içerisinde. Bu 40 kilometrelik bir kanal ve 21 metre derinlikte. Şimdi diyorlar ki depremi tetikler, derinliği 21 metre olan kanal nasıl depremi tetikleyecek?
'Efendim içme suyu kaynaklarının yüzde 3'ü gidiyor, evet gidiyor. Melen Barajı'ndan gelen su kaynağımız tam 34 kat fazlası. Hele hele Hamzalı, Pirinççi barajları da bittiği zaman böyle bir ihtiyaç da yok."
EKREM İMAMOĞLU HAKKINDAKİ İNCELEME
Bakan Kurum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan incelemeye ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının kişisel olarak projeye olduğu karşı tutum sorgulanmıyor veya incelenmiyor. Burada incelenen konu İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarının kullanılarak projeye karşı çıkılması. Yapılan incelemede bölücülük, ayrımcılık suçlaması kesinlikle yok. Ekrem İmamoğlu başkanımızın bu noktada yapmış olduğu kişisel görüşlerine de kimse bir şey diyemez. Biz kimseyi görüşünden, düşündüğü fikrinden dolayı eleştiremeyiz. Böyle bir hakkı kimsenin yok, böyle bir tutum içerisinde de değiliz. Olayı getirip sanki bir bölücülük var, sanki birilerine konuşma yasağı getiriliyor, 'sen bu konuda görüşlerini, fikirlerini söyleme' sürecine yansıtmak olayı çarpıtmaktır. Burada incelemenin konusu kişisel görüşleri değil, bu görüşlere ilişkin kamu kaynağının kullanılıp kullanılmadığı. Bu kadar basit, olayı çarpıtmaya, başka yönlere çekmeye gerek yok."
Kurum, Kanal İstanbul'un sadece İstanbul'u ilgilendiren proje olmadığını dile getirerek, "Bu yaklaşımla giderseniz 2011 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız projeyi açıkladılar, milletimizle paylaştılar. Hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimi oldu ve yüzde 52 ile Cumhurbaşkanımız geldi. O zaman bu proje o günkü şartlarda milletimize sunulmuş ve milletimizin onayının alındığı bir projedir. Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi burada şehir hastaneside de itiraz edebilir. O zaman yapmayacağız? İstanbul'da yapacağımız her şeyi büyükşehir belediyesi onayıyla mı yapmak zorundayız? Bu yaklaşım doğru değil." diye konuştu.
"BURAYA YENİ BİR NÜFUS GETİRMİYORUZ, 470 BİN NÜFUS GELECEK VE TAMAMEN BÖLGE İNSANI"
Kurum, şöyle konuştu:
"Buraya yeni bir nüfus getirmiyoruz, 470 bin nüfus gelecek ve tamamen bölge insanı. Rezerv alanlarda vatandaşımızı oraya sağlam, güvenli, zemin artı 3-4 katlı, yeşil alanı olan, sosyal donatısı olan alanlara taşıyacağız. Bu ÇED raporunu hazırlarken 52 kurum kuruluştan görüş aldk. Yine 200 bilim adamı bu sürece dahil oldu. İtirazar oldu, 'kim ederse etsin' demedik. İtirazların hepsini değerlendirdik. Olması gereken, bizim de atladığımız, 'acaba şurada bir hata var mı?' dediğimiz sürece ilişkin herkesin itirazını değerlendirmek suretiyle süreci yönetmeye çalıştık.
Burada da ilgili kurumlarımız Dışişleri Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız, 'Bir imtiyazımız var, bu imtiyazdan kaynaklı bir sorunumuz var mı yok mu detaylı şekilde araştırıyor. Kim ister ki ülkemizi sıkıntıya sokacak, ülkemizi bu süreçten sonra problem haline getirecek bir projeyle karşılaşsın. Kim ister bunu? Başta Cumhurbaşkanımız istemez."
Kanal İstanbul konusunda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talep ederse konuya ilişkin fikirlerini kendisiyle paylaşabileceğini vurgulayan Kurum, "Ekrem İmamoğlu başkanımız bu konuya ilişkin 'benim şöyle bir görüşüm var, şöyle bir fikrim var' veya 'şu konuya ilişkin sizden randevu istiyorum, bununla ilgili görüşmek istiyorum' demiş de görüşememiş mi? Niye görüşmeyeyim, görüşürüz, fikrini alırız. Ekrem başkan bir konu olduğunda aradığı zaman dönmeye çalışıyorum, en hızlı şekilde dönmeye çalışıyorum." dedi.
"ŞİMDİ DEPOZİTO UYGULAMASINA GEÇİYORUZ"
Bakan Kurum, bakanlık olarak enerjiyi eşit miktarda hem çevreye hem de şehirlere ayırmaya çalıştıklarına dikkati çekerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Bir taraftan kentsel dönüşümle ilgili konutlarımızı yaparken diğer taraftan 81 ilimizde millet bahçesi projelerimiz var. 274 millet bahçesi projelendirdik, şu an devam eden. Yaklaşık 7 milyar lira tutarında. Bunlar aynı zamanda depremde birer toplanma alanları. Her türlü altyapıyı ona göre hazırlıyoruz. Yeşil alanlarımızı arttırıyoruz.
Sıfır atık projesiyle 80 bin kamu kuruluşunda uygulamaya geçtik ve 2023'e kadar tüm Türkiye'de bu uygulamayı yaygınlaştırıyoruz. Bu çerçevede atıklarımızı biz kaynağında ayrıştırırak ikili ayrıştırma sistemiyle birlikte organik atıklarımızı ve geri dönüşecek atıklarımızı ayrıştırıyoruz ve geri dönüşüme tabi tutuyoruz. Plastik poşeti biz bu yüzden ücretlendirdik daha az kullanılsın diye, çevreye zarar vermesin diye. Şimdi depozito uygulamasına geçiyoruz. Lastik tekerlek, akü, cam, metal, buna ilişkin bir depozito sistemi getireceğiz. Yani ne yapacağız? Lastik tekerlek eskidi mi getirecekler depozito uygulamasıyla birlikte o malzemeyi yeniden lastik üretiminde kullanacağız.
O yüzden biz 'sıfır atık' uygulaması diyoruz. Hepsini geri dönüştürelim. Geri dönüşüm oranımızı yüzde 20-30'lara getirelim."