Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof.Dr. Hasan İlkova, diyabetli olan herkesin Tip 1 ya da Tip 2 olmadığını söyleyerek, "Bu insanların büyük çoğunluğu düşük dozda ilaçla tedavi yerine, belki yüzde 90'ı gereksiz yere insilün kullanarak tedavi görüyorlar" dedi.
Türk Diyabet Cemiyeti ve Türk Diyabet Vakfı tarafından bu yıl 52'ncisi düzenlenen Uluslararası Diyabet Kongresi, Antalya Beldibi Tatil Merkezindeki bir otelde devam ediyor.
Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof.Dr. Hasan İlkova, diyabetin çok ciddi ve önemli sonuçları olan bir hastalık olduğunu ve Türkiye'deki sıklığının da her geçen 10 yılda tahminlerin ötesinde arttığına dikkati çekti.
"12 YILDA DİYABET YÜZDE 100 ARTTI"
1998-2010 yılları arasına Türkiye'deki diyabetli sayısının yüzde yüz arttığını kaydeden Prof. Dr. İlkova, "Monojenik diyabet, genç yaşta ortaya çıkan erişkin diyabeti diye adlandırılan bir diyabettir. Bu tanınmayan, bilinmeyen biz hekimlerin bile fazla bilmediği, bilinmediği için araştırılamadığı, gen analizlerinin yapılamadığı bir hastalık türüdür. Yine bir diyabet ama tanınmıyor çünkü bilinmediği için aranmıyor. Diğer adıyla MODY ismi verilen diyabet. Buradaki çok özel durum bu hastalığın toplam diyabetli insan sayısı içindeki sıklığı yüzde 2 ile 5 arasında ama ülkeden ülkeye değişiyor" dedi.
"GENÇ YAŞTA TANI ALAN DİYABETLİLER"
Yüzde 2'nin baz alınması halinde Türkiye'de 100 binin üzerinde insandan bahsedildiğini aktaran Prof. Dr. İlkova, "Bu insanlar tanısı konmamış ve gereksiz yere büyük bir bölümü insilünle tedavi ediliyor. Bu bir yandan hastaların yaşamlarında diyabetin daha iyi tedavi edilmesini sağlayamıyor insülin tedavisi. Gereksiz yere de sağlık ekonomisine yük getiriyor. Aslında olan gen mutasyonu, gendeki bozukluk. Doğuştan gen bozukluğudur. Yeni doğan diyabeti de bu grubun içinde yer alıyor. Çok basit diyabet tedavisinde kullanacağımız bir ilacı, bu insanlara belli bir dozda vererek, diyabetlerini tedavi etmek mümkün. Yıllardan beri kullandıkları insilünden kurtulmaları mümkün. Kimdir bunlar, genç yaşta diyabet tanısı konan insanlar. Tip2 diyabet tanısı konmuş insanlar 25 yaşın altındaki ailesinde bir iki kuşak diyabetli olan kişiler veya yeni doğan aydan önce diyabet tanısı koyan kişiler" ifadelerini kaydetti.
"GEREKSİZ İNSÜLÜN TEDAVİSİ GÖRÜYORLAR"
"Türkiye'de en alt rakamın alınması halinde 5 milyon diyabetlinin 100 bini bugün yanlış tanıları var" diyen Prof. Dr. İlkova, "Evet diyabetler ama Tip 1 ya da Tip 2 değiller. Genetik mutasyona bağlı diyabetler. Bu insanların büyük çoğunluğu belki yüzde 90'ı gereksiz yere insilün kullanarak tedavi görüyorlar. Bütün dünyada rakamlar böyle sadece bizde değil" diye konuştu.
Hekimlerin, genç yaşta takip ettikleri diyabet hastalarının tanısının doğru olup olmadığına dikkat etmeleri gerektiğine değinen Prof.Dr. İlkova, ailelerin ise genetik olma noktasında hekimleri uyarmasını istedi.
"İDEAL TATLI AYDA BİR KEZ YENMELİ"
"Çok tatlı tüketen diyabet olur mu?" sorusuna Prof. Dr. İlkova, "Tatlı tüketmenin getirdiği olumsuzluklar var, başta da kilo. Tatlı yemenin aşırısı kötü bir çevre faktörüyse ve kişide de bir diyabet geni varsa, ileriki yaşamında diyabeti ortaya çıkar. Tatlı çok az tüketilmesi gereken bir besindir. Ayda bir iki kez afiyetle yenebilir" cevabını verdi.
"DİYABETLİ GÜNEŞTEN KAÇMAMALI"
Prof. Dr. İlkova, diyabetli kişiye güneş ışınlarının zararlı olduğu konusunda ise şunları söyledi:
"Diyabetlinin, diyabeti olmayan kişiden çok büyük bir farkı yok, günlük yaşam aktiviteleri açısından. Türkiye ciddi olarak D vitamini eksikliği yaşıyor. Bunun sonucunda da kemik zayıflamasının oldukça yüksek olduğu bir ülkeyiz. O nedenle güneşten kaçmamalıyız, kendimizi de yakmamalıyız."