Sesine ses verecek gardaş arar. Benim de yüreğim yanar, dilim tutulur, ne diyeceğimi bilemem. O çığlıklar, iniltiler kulağımda hep yankılanır durur.
………………..
Doğu Türkistan’da bir insanlık dramı yaşanıyor. Türkiye sessiz, Türk dünyası, islam dünyası sessiz, dünya sessiz.
Çin zaliminin zulmü yüzyılları geçti. Türk’ün Çin’le mücadelesi taa Bilge Kağan’ a kadar uzanır.
‘’Coğrafya bir kaderdir.’’ Benim de kaderim Çin’le yan yana yaşamakmış. Bu hal kıyamete kadar devam edecek. Güçlü olursam Çin baş eğecek, zayıf olursam beni böyle ezecek.
Eğer karındaşlarımla bayrak açıp birlik olmazsam, güçlü olmazsam bu zulüm devam edecek. Mazlumun koruyucusu yüce Mevla, Türk Dünyası’nı güçlü kıla, yöneticilerine basiret, feraset vere.
Doğu Türkistan’da 1949 yılından bu tarafa şiddetini artıran zulüm, katliam bugün soykırama dönüşmüştür. Bu yüzyılda, dünyaya kapalı toplama kamplarında tutulan genç, yaşlı, kadın, çocuk karanlık çağların Çin işkencesine tabi tutuluyor. Çocuğu anasından, kardeşi kardeşten, hanımı kocasından ayırıyorlar. Akıl almaz işkencelerle insanlar öldü, öldürülüyor.
Müslüman Türk’ün mahremine, ‘’akraba aile projesi’’ adı altında, erkekleri kamplara alınan evlere, Çinli erkekler yerleştiriliyor, Türk kızları zorla Çinlilerle evlendiriliyor. Kızlar ve erkekler kısırlaştırtırılıyor.
Türk’ün kutsal mekanları camiler yıkıldı, kapatıldı veya içkili mekanlara dönüştürüldü. Kur’an okuma, ibadet etme yasağı getirildi. Bu zulüm halâ devam ediyor.
Türkistan’daki zulmü biz de dünya da kanıksadı. Zulmün çığlıklarını duymaz olduk.
Bize düşen, en zayıf haliyle de olsa yapılan zulmü çevremize duyurmak, bunun üzüntüsünü yaşamak ve dua etmek. Bu imanın en zayıf olanıdır
Çin’in ekonomik gücü bizi korkutmasın. Kahırla ifade edelim ki 5 Temmuz 2009 Urumçi Katliamına devletimin gösterdiği soykırım tepkisini, daha sonraki yıllarda göremedik. Herhalde Çin Türkiye’ye ‘’ sus payı’’ yüklü miktarda kredi vermiş veya Çin’le çok ciddi ticari anlaşmalar yapılmış olabilir.
Devletimin bu konudaki ‘’ temkin’’ li yaklaşımını doğru bulmuyoruz.
Milletim, aydınlarım Doğu Türkistan’daki soykırımı sürekli gündemde canlı tutmalıdır. Gardaşgardaşa böyle günde gerek.
Ey İnsanlık, Ey Türk Dünyası, İslam Dünyası; Uygur’un, Kazak’ın şerefini, onurunu, izzetini ayaklar altına alan zalim Çin’e dur deyin. Ey Medeni Dünya! O diyarda insanlık ölüyor.
Ülkemin ticari zorlukları olabilir; ama ticaret, can, zulüm söz konusu olunca düşünülmez. Sonra, Çin’le olan ticarette Çin’e göre ülkemin kazancı çok yetersiz kalıyor.
Fason Çin malları ve Çinli ülkemi ve dünyayı istila etti. Bugün dünyaya mal ve insan ihraç ediyor.
Çin ekonomik gücünü ‘’hakimiyet’’ amaçlı kullanıyor. Dünyayı borçlandırarak susturuyor. Ülkelerin ticari can damarları olan limanlara, santrallere el koyuyor.
Paranın ‘’dini imanı olmaz’’ demeyin. Unutmayın para gittiği yere ‘’ dinini, imanını’’ beraber götürür. Acilen Çin’le yapılan ekonomik anlaşmalar gözden geçirilip, Çin’in daha fazla ‘’ içeri’’ girmesine fırsat verilmemelidir. Bilin ki hedef küresel emperyalizmle birlikte milli devletleri çökertmektir.
Çin’in Kuşak Yol Girişimi dünya hakimiyetine dönüktür ve bu projede Türkiye dışlanmaktadır.
Türkiye, Doğu Türkistan’daki bu zulmü, soykırımı neden dünyanın gündemine taşımıyor? Soykırımı neden kınamıyor? Bu görev ülkeme düşer. Sadece Türkistan için değil dünya için BEKLENEN BENİM.
Bu ülkenin hariciyesinin daha düne kadar ‘’ Dış Türkler’’ diye bir gündemi yoktu. Bugün konuşuluyor; ama zaman kısa, yol uzun. Çünkü söz konusu olan soykırım. Her gün yüzlerce insan katlediliyor. Bu zulmün karşısında susmak, zulme ortak olmaktır.
Allah’ın ordusu olan bu millet, neden suskun? Yöneticiler neden ses vermez.
Zulmün olduğu yerde söylem değil, eylem gerekir. En kıymetli tepki budur.
Gazze’de ölüm yağıyor, Yahudi malını boykot et; Türkistan’da zulüm ve ölüm yağıyor Çin’in malını boykot et.
Ey Türk, senin ürettiğin nerede? Demek ki el üretti, sen yattın. Elini çabuk tut, yoksa geleceğin dünyasında kendine yer bulamazsın.
Tükettiğini üretmemek, bir kavle göre haramdır. Veren el, alan elden üstündür.
Unutma tükettiğini üretmek cihattır, cihat da farzdır. Çin’in, Yahudi’nin ürettiğine muhtaç olmak onursuzluktur, zillettir…
Allah’ın gazabı zulme ses çıkarmayan Müslümanın üzerinedir.
Tembihli, korkak, basiretsiz yöneticiler Çin Seddi’ni yıkamaz. Kürşat ruhlu, Bilge Kağan, Tonyukuk ferasetli… liderler gerekir.
Türkistan meselesi, memleketimin öz meselesi. Benim sınırlarım da Çin Seddi’nden başlamaz ve Viyana’da bitmez. Nerede insan var, Müslüman var, Türk var, zulüm var, çığlık var, insanlık yok, sınırlarım orada başlar; merhametin, huzurun, kalkınmanın, barışın, esenliğin, emniyetin olduğu yerde biter. Bu, Allah’ın bize verdiği dünyayı nizama sokma görevidir.
Dünyada, ülkesinin sınırları belli olmayan, sınırsız ülke Türkiye’dir; ortak adım da Türk’tür. Biliyoruz ki Türk sadece bir ırk adı değildir.
Meksika’dan Hindistan’a, Afrika’dan Moskova’ya, İspanya’dan Uzakdoğu’ya ‘’Yeryüzünün Kaybolmuş Çocukları’’ Türkleri bulma, birbiriyle tanıştırma zamanı. Bu bizim değil, dünya tarihinin bir gerçeği.
Doğu Türkistan’da bir soykırım olduğu gerçeğini önce Türk Dünyasına, İslam Dünyasına; sonra dünyaya haykırma zamanı.
Şimdi Türkiye’den ve dünyadan söylem değil, eylem bekliyoruz.