Öğretmenler, doktorlar, akademisyenler…
Eğitim öğretimle ömrünü heba edenler sessiz, kırgın ve kızgın…
Öğretmenlere ise ayrı parantez açmak elzem.
Memurlar arasında “Öğretmenler” en az gelir düzeyine sahip kesim haline getirildi.
Öğretmen maaşı son süreçlerde İşçilerin de gerisinde kaldı.
Onca emek, onca zaman hiç edildi.
Okumuş, eğitimli, kültürlü, kendini yetiştirmiş kesim “boşuna okudunuz/okuyup da ne yapacaksın” sözleriyle mahalle kahvelerine meze edildi.
Önce liseler, sonra üniversiteler en sonunda da eğitimin en üst derecesi olan Lisansüstü Eğitim değersizleştirildi.
Masabaşında çürümüş dirsek, okumaktan görme yetisini yitiren gözler, binlerce sayfa literatür taraması, yüzlerce kitap, bitmeyen geceler…
Çok özel emek ve sabır isteyen eğitimin en üst derecesi olan Master ve Doktora yapmak da değersizleşti.
Güzel, refah bir yaşam sürmek için gecesini gündüzüne katıp maddi manevi ter döken öğretmenler, bir hiç olan maaşları ile “öğrenci” hayatı yaşar oldu.
Bu hususta en büyük sorumlu; hiç olmuş alım gücü karşısında ağzını doldura doldura zam isteyemeyen, istediği zam miktarını bile ifade etmekten çekinen sendikalardır.
Ve bu sendikalara güç veren Öğretmenler…
Maaşlar, enflasyon ve zamlar karşısında çöp oldu.
Tek maaşla mesleğinin ilk yıllarında ev araba alabilen öğretmenler, çift maaş ile ev kirasını ve faturaları ödeyemez hale geldi.
Ev sahibi olmak lüks iken kirada oturmak lüks oldu.
En basit bir araç almak dahi hayal oldu.
Elektrik, doğalgaz faturaları, ev kiralarıyla eş değer hale geldi.
Büyük şehirlerde yaşam zorlaştı.
Düzensiz göçler hasebiyle demografik yapısı değişen şehirler ciddi sorunlara gebe.
Kimse durumun ciddiyetinde halihazır da bir barınma kaosu mevcut.
30-40 yıllık çalışma neticesinde huzurlu bir yaşamın tadını çıkarması gereken Öğretmenler, kuş olan emekli maaşları hasebiyle emekli olamıyor.
Bırakın yılda bir iki gün tatili, ortalama bir restoranda yemek yemek dahi lüks hale geldi.
Kendi vatandaşına ateş pahası olan ülkemiz, yabancılar için ucuzluk cenneti.
Dünyanın öbür ucundan gelen yabancılar, ortalama bir bütçe ile ülkemize aylarca tatil yapabilirken; kendi vatandaşımız dibindeki denizinde bile tatil yapma imkanından yoksun.
Şimdiden uyaralım;
Nasıl emeklilerin maaşı bir zamanlar asgari ücretin iki katı iken şimdi altında kaldı ise Öğretmenlerde aynı durumla karşılaşacaklar.
Süreç böyle ilerlerse ömrünü eğitim öğretimle heba eden Öğretmenler ülkenin en yoksul kesimi olacak ve gelir makası Öğretmenler aleyhine açılacak.
Öğretmenler artık bu sessizliğe son verip taleplerini yüksek sesle dile getirmelidir.
Mehmet GÜLER