Karaelbistan Mekan denilen mevkiiAdnan Güllü- Oğuz Saydam (2006)
Anadolu tarihi, çok az bilinen geçmişi ile bizleri sorular yumağının içine çekmektedir. Bu sorular yumağını kısmende olsa çözülmesini sağlayan, Anadolu coğrafyasının her bir tarafına serpilmiş olan bu tarihi kalıntılardır. Bu kalıntılar geçmişten, günümüze cevaplar taşımakta ve bizim adımıza dünle - bugünü bütünleştirmektedir.
Geçmişimiz, zaman koridorlarında oluşan gizler denizinden, günümüze bu kalıntılar aracılığı ile bizlere göz kırparken, bizler ise dünümüzü meraklı sorular içerisinde aramayı sürdürüp, özellikle geçmişimizin bu sessiz şahitleri ile iletişimler kurup, günümüze bilgi taşımaya çalışmaktayız.
Çünkü ülkemizde, hangi dönemde olursa olsun, anı yazma ve bırakma alışkanlığının olmaması, yazılan anıların ve notların ise ancak çok küçük bir bölümünün kayıtlara düşmüş olması, nedeniyle, bilgi azlığı bizlere yeterince sorularımızın cevaplarını doyurmamaktadır. Bu yüzden insanlarının deneyimleri ışığında incelenebilmesi için; söylence(efsane) dediğimiz sözlü tarihe yönelmekteyiz. Söylencelerle donanmış olan tarihi kalıntılar bizleri az da olsa geçmişin realitesine ulaştırmaktadır.
İşte bizde bu yöntemden yola çıkarak, rastladığımız tarihi bir kaya kapartması olan bu kalıntı ile bölgenin tarihi ile ilgili bir cevap aramaktayız.
Mekân, Karaelbistan Kasabası’nın kuzey batısına düşen Şar – Dağ (Şardağ) eteklerinde oluşan suyu bol bir mesire, bir yaylak yeridir. Bu yaylaktaki tarihi kalıntılar incelendiğinde görüyoruz ki; Mekân, Elbistan tarihi kadar eski bir yerleşim yeri olduğunu ve tarihi zenginliği ise Hitit(Eti) medeniyetine kadar uzandığını görmekteyiz. Elbistan Ovası’nda ki medeniyetin bir yansıması olan Mekân, büyük bir demir madeni ocağının işletmesine tanık olmaktayız. Çünkü demir madeni ocakları o yüzyılların en büyük sanayi teknolojisinin bir simgesi olmaktadır. Nedenine gelince o dönemlerde (M.Ö. 2000 yıllarında ) dünyada beş büyük İmparatorluk vardı. HİTİTİmparatorluğu da bunlardan biriydi. Diğer ikisi kültürülkeleri olan ASUR ve BABİL’di ve Batı Asya’da Arap Yarımadası’nın kuzey ve kuzey doğusunda yer almaktaydı. MISIRise, Afrika’nın tek yüksek kültürünü yaratmıştı. Günümüz batı uygarlığının ana kaynağı olan AHHİYAVA Avrupa’nınen doğusundaki bir yarımada üzerinde yer alıyordu.)
İşte demir maden ocağından ilk yararlanarak ordunun silah sektöründe büyük bir gelişme göstererek, diğer imparatorluklar üstünde uzun bir süre hakimiyet kurmuşlardır. Bu gücün temelini oluşturan Mekân demir maden ocağı da bunlardan biridir. Hititlerden, sonra gelen medeniyetlerde uzun süre bu yörenin imkanlarından faydalanmışlardır. Bunlardan en önemlisi M.Ö. 100 yıllarında bu coğrafyaya gelen Kommagenler’ dir. Kokusos (Göksun), üzerinden tarihi bir yol gelirdi. Ünlü MAZKAÇ GÜNEY YOLU ( Halep-Kilis-Narlı-Elbistan-Göksun- Kayseri) ayrıca ikinci yol;(Malatya-Darende-Elbistan-Göksun-Kayseri) güzergâhlarıydı.
Bu ülkede ANA – TANRI (MA-ENYO)’nun adına zengin törenli ibadet yapılırdı ve her yılın belli zamanlarında (Ma- Enyo) papazları bu yolu baştanbaşa doldururlardı. Tokat taraflarında Yeşil Irmağın yakınında ve Gömenek köprüsü yakınında bir Komana vardır. Burada da aynı ibadet yaparlardı. Bununla aşadakine (Şarve)Altınşehir diyorlardı. Her ikisi de 6000’şar bin papazlı manastırlardı. Bazı araştırmacılar, Aşağı Şar’ın Kayseri ile Malatya arasında stratejik bir yer olduğunu kaydederler. Onlara göre Bizans İmparatorluğunu doğuya götüren büyük cadde (yol) buradan geçerdi. Önemli bir dağ geçidinin doğu ucunda idi. Bütün bunlar Elbistan’da ki Şar- Dağ’ının doğu ucunda ki şimdiki Karaelbistan’nın ve Küçük Kaya pınarda ki örenleri, iz yerleri görülen ve halk arasında (Kilisa) yeri denilen mevki anlatılmaktadır. Şu an ise Kilisa denilen bölge kalıntıları tarlaların içinde kaybolmuştur.
Buradan şu sonuca varıyoruz ki Mekân, tarihsel bakımdan zengin bölgedir ve bu kabartma Mekan’da, bir ibadethanenin bir simgesidir.
Not:
Anadolu Uygarlıklar Ansiklopedisi
Eski Anadolu Tarihi(Füruzan Kınalı)
Karahöyük Hafriyat Raporu ( Prof. Dr. Tahsin Özgüç)