Bu, bir hikâyedir. Bu hikâye, iki yolcu arasında geçmektedir. Gerçi, yaşamın kendisi de bir hikâyedir, bir yolculuktur, değil mi?
Hikâye, şu ki; Mısır’ın bir köyünde, bir mühendis, Kahire’ye gitmek üzere, trene binmiştir. Yanına ise, yaşlı bir çiftçi binmiştir. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında, bir çuval olduğunu, kısa zamanda, fark etmiştir. Çiftçi, yol boyunca, her çeyrek saatte bir, içi fare dolu çuvalı sallamaktadır. Sonra, çuvalı yeniden ayakları arasına yerleştirmektedir. Bu durum, yolculuk boyunca, devam etmiştir. Mühendis, çiftçinin bu hareketini garipsemiştir ve çiftçiye niye böyle yaptığını sormuştur. Çiftçi, mühendisi şu şekilde yanıtlamıştır: “Fareleri yakalayarak, Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satmaktayım. Fareler, orada, laboratuvar deneylerinde kullanılmaktadır.”
Merakını gideremeyen mühendis, bu sefer, çiftçiye ayakları arasındaki çuvalı neden sürekli salladığını sormuştur. Çiftçi, mühendisin bu sorusunu şu şekilde yanıtlamıştır: “Bu çuval, farelerle doludur. Eğer çuvalı çeyrek saatten fazla süre sallamazsam, fareler rahatlayacaklar. Bu durumda, gerginlikleri azalan fareler çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar. Bu nedenle, farelerin korkusunu ve gerginliğini arttırmak için, her çeyrek saatte bir çuvalı sallamaktayım. Böylece, fareler birbiriyle çatışmaktadırlar. İçgüdülerine kapılarak, çuvalı unutmaktadırlar.” Bunun üzerine, mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve Fare Çuvalı Teorisi karşısında çok şaşırmıştır.
Yaşlı çiftçinin Fare Çuvalı Teorisi’ndeki gibi, Batı’nın Orta Doğu’daki ülkelere karşı kurduğu siyasi tuzaklar iyi anlaşılmalıdır. Her ne zaman ki; Orta Doğu’daki ülkeler, huzur ve istikrar hissetmeye başlıyor, içeriden ve dışarıdan çuval sallanmaktadır. Fitneler başlatılarak, terör azmaktadır. Hemen sonrasında, Orta Doğu’daki halklar, içgüdülerini yönlendirenlerin ardına düşmektedir. Çuvalı kemirip delme gerekliliği ise, her seferinde unutulmaktadır.
Bana Özel Açıklama
OMÜ Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Serkan Şen, bana özel açıklamada bulundu.
Uluslararası ilişkilerin sürekli devletlerin çıkarı üzerine şekillendiğini ve her türlü çıkarın mevzu bahis olduğu bir düzlemde, sürekli dostluktan veya düşmanlıktan söz edilemeyeceğini belirten OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Şen, şu öngörüde bulunmaktadır:
“Bugün gelinen noktada, dünyanın nimetlerini paylaşan ve kendilerini gelişmiş ülkeler olarak nitelendiren devletler, bu sistemin devamlılığı için ellerinden geleni yapacaklardır. Ki; bu durum, onlar açısından bakıldığında, oldukça doğaldır.”
Türk milletinin tarihten getirdiği birikimi, devletin gücüyle buluşturup mesafe kaydetme zamanının çoktan geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Serkan Şen, kısır çekişmelerden uzak durmak suretiyle, Türk milletinin kendisine dayanarak ayağa kalkmanın yollarını bulmak zorunda olduğunu; aksi halde, kümesin selametini tilkiye emanet eden tavukların yaşayacağı kaderi yaşamanın kaçınılmaz olacağını ifade etmektedir.