Yalnız Ardıç yalnız, poyrazın gücü yitmiş, Şekerdere’nin tadı yok, çarşı sinek avlıyor. Yavuz dolmuşlarını hatırlıyorsunuz değil mi? Yahu ne kalabalık olurdu Ulu Camii’den binince! Hele Orman, aman yarabbi! Çoğu kez avanta bindim o dolmuşlara. Ne yapayım? Akşama kadar Tekke’de simit satar, akşam oldu mu simitten kazandığım parayla Taşçıoğlu’ndan tatlı alırdım, biterdi param. İki naylon poşet alırdım oradan, birine tatlıyı koyar, diğeriyle de dut ağacına tırmanır en ballanmışlarından doldururdum içine. Binerdim dolmuşa, param yok abi derdim. Götürürdü. Şırası akardı üstüme başıma, dutun, tatlının. Sonra eve varır, bir siniye dökerdim hepsini. Horanta sevinirdi, mayıs rüzgârı yanağımı okşardı…
Dinleyen söyleyenden arif gerek demiş büyükler.
Ben az söyleyeyim, siz zaten çoğunu anlarsınız. TÜİK’in 2023 verilerine göre Kahramanmaraş’ta, Kahramanmaraşlı kaç kişi yaşıyordur? İki milyon? Bir buçuk? Değil. 992 bin 944 kişi var. Tam 470 bin 929 Kahramanmaraşlı başka kentlerde yaşıyor. 8 Mart 2024 tarihli bir başka TÜİK verisi de Kahramanmaraş’ta net göç artış hızının yüzde 44 olduğunu söylüyor. Beyazlar Amerika kıtasında adeta “yerli avına” başladığında Kızılderililer, “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” demişler. Kahramanmaraş’ı yaşanmaz hale getirenlere, çalışan herkese asgari ücret verip yerel bir komünizm deneyen para babalarına, kaynakları hunharca yağmalayanlara, Aksu’yu kara suya çevirenlere söylemek lazım: Son yemeni yırtıldığında, son dondurma eridiğinde, son ede gittiğinde şişko zenginler Kahramanmaraş’ın yaşanmaz bir yer olduğunu anlayacak…
Mecbur olup sıla hasreti çekenlere sözüm yok.
Ancak eğer geri dönmek mümkünse, henüz gittiğiniz şehre demirlememişseniz, hâlâ bir çıkar yolunuz varsa geri dönün. Neden biliyor musunuz? Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri niçin öldürmeliyiz?” şiirinden dolayı. Çünkü metropoldekiler için senin nezaketin eziklik. İyi yüreğin enayilik. Arı duru Türkçen köylülük. Hasletlerin cehalet. İrfanın gereksiz. Sen Bertiz üzümü kadar ışıl ışılsın, için dışın bir. Onların yüreği Ali Kayası gibi kaskatı. Seni anlamayacaklar, başarı nasip etmeyecekler, nefes alman bile onlara batacak. Çünkü istiyorlar ki, için soba borusu gibi kurum bağlasın. Gülümseyen gözbebeklerinden ateş fışkırsın. Kireç gibi bir suratla uyan ve yatağına Şeyh Adil Mezarlığı sakinleri gibi gir…
Bir iki kelam da zengin şişkolarla, “çok mütedeyyin” pavyon müptelalarına etmek lazım.Ulan şeref yoksunları, bu şehri yağmaladığınız yetmedi mi? Garibanın sırtından kazanmaktan doymadınız mı? Ne olsun istiyorsunuz? Bu şehirden herkes gittiğinde muradınıza erecek misiniz? Üç kuruş maaşla kendinize köle ettiğiniz insanların ahı yanınıza kalır mı sanıyorsunuz? Hiç mi Allah korkunuz yok?