Bir konuda yazmak zorunda kalıyorsunuz, birçok kişi üzerine alınıyor, size sitem ediyor; oysa ben onları bile görmedim! "Kal kala ben mi kaldım beni yazmışsın!" diyorlar, halbuki benim haberim bile yok.
Kahramanmaraş meselelerini elimden geldiğince dile getiriyorum: İmanına yandığım şu düzende, ya yokuş çıkıyorum, ya da inişteyim, ikisi de dizlerimi ağrıtıyor.
Doğruyu söylüyorum: Ne kasaya, ne yasaya yarandık. Fakirin derdini, esnafın çilesini dile getirmek için konuşuyorum: Vergi içti bebemizin sütünü, bunu söyleyince ne İsa’ya ne de Musa’ya yarandık.
Elinde orağı ile ekin biçen köylümüz, dört elle sarılıyor ekmeğe işe. Yaz gelince bizim köylerde, tarla, bağ, bahçe işleri başını alır gider. İyi hoş, ama yemek için kala kaldık ağzımızda dört dişe; biri çürük sızlar, biri düşmek üzere!
Belediyelerimizin çalışması, vekillerin bakışması, kamunun yakıştırmasıyla akıl sır ermiyor melun gidişe. Bunu söyleyince dostlarımız: Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandık!
Soysuzlar, hırsızlar, vurguncular vura dursun, cahilleri başımıza getirdiler. Başa taç etsek de mahal virane, bunları gören göz var mı? Her yerde çalıyor devri terane. Maraşlıyız biz dostlar, amade olsak da dosta yarana. Yemin olsun ki, söylemem yine de bu hane virane. Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandık!
Geçtiğimiz günlerde iki ayrı dostuma, "sizinkiler" diyerek beni dışlayıcı bir şekilde, kendi görüşlerinin dışında bir yerlere yerleştirmeleri üzerine durumumu anlatma ihtiyacı duyarak yazılar yazmıştım. Bunların sonucunda, herkes için ibret alınması gereken hususlar olduğunu düşündüğüm bir metin ortaya çıktı ve bunu sizinle de paylaşmak istiyorum:
Bir işi yapmak, bir işi eleştirmekten çok daha fazla dikkat çeker, bu kaçınılmazdır. İsa’yı Musa’yı düşünürsek bir yere varamayız.
İster bir araba ister bir ülke olsun, ölçek ne olursa olsun, durum değişmez. İdare makamı eleştirilmeye açık bir makamdır. Bu makamda bulunan hata yapma riskini sıfıra indirmek ancak hiçbir şey yapmayarak mümkündür, ki bu da o makamın hakkını vermemektir. Her eylem, her idari karar kendi içinde hatayı barındırır. Bir işte mutlak hatanın sıfır olduğu tek an ölüm ve sonrasıdır. Yani hata yoksa ölmüşüz demektir, iyi ki hatalar vardır. Hata olur, hatadan dönmek erdemliliktir.
Eleştiriyi, küfürle karşılık vermek yerine doğru bir şekilde kullanmak gerekir. Bizi idare eden valimiz, belediye başkanlarımız, vekillerimiz, sanayici ve iş adamlarımız bir basın danışmanı tutmalıdır.
"Ben bilirim" demek, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranmayı sağlamaz!
İyi günler!