Okuma yazma eğitimi okullarda örgün eğitim olarak verildiği gibi yaygın eğitim olarakta verilir. Okumanın yaşı da süresi de yoktur. Her yaş kesiminden insan bu haktan yararlanır, Türkiye Cumhuriyeti’inde. Eğitim ücretsizdir.
Yirmi dokuz harften oluşan alfabeyi tanımak ve bunların yan yana gelerek oluşturdukları, sözcük ve cümleleri yazı diliyle ifade edip, okumak gerektirir, okur yazar olmak için.Yirmi dokuz harften oluşan Latin alfabeyle okuyup yazabilmek gerekir (1928 harf devrimi).
Harf devriminden sonra halk yeni alfabe karşısında bocaladı. Çünkü Arapça ve Farsça’dan oluşan ve Türkçe kelimelerin de yer aldığı Osmanlıca kullanılıyordu.Edebiyat ve sosyal gelişim bu yöndeydi.
Muallim ve muallimelere çok iş düşüyordu.Karanlıklar dağılmıştı ama aydınlanmanın da bedeli vardı. Çalışmak ve çok çalışmak.
Hz.Ali “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” Öğrenmenin ve kendini geliştirmenin ne kadar önemli olduğu, ilmi öğrenmenin sınırı olmadığı, isteyen istediği ilgi alanında kendini geliştirebileceği merhaleyi kendi seçer. Ülkemiz de bu durum yeni bir anlayışla varoluyor. Eskiden nereyi kazanırsan onu okur, hasbel kader o işi yapardın. Artık günümüzde aydınlanma ve bilgi çağı.İnternet ve bilgisayarlardan her türlü bilgi edinmek mümkün.Özel okullarda okumak ve diploma sahibi olmak mümkün.
***
Nitekim yüce Yaradan’ın ilk emri “Oku” değil midir ?
Oku ki anla, oku ki öğren. Öğrenilmesini ve yayılmasını sağlamak için her türlü bilginin yazılması ve okunması gerekir. Kur’ an-ı Kerim de çoğaltılarak toplumun inancını daha iyi anlamak ve idrak etmek anlamında bastırılmıştır. Kitaplar ve gazeteler çoğaltılarak geniş kitlelere ulaşması sağlanmıştır.
***
TSK 1959 yılında 16 er okuma ve yazma okulunu 16 er açtı.Yasal suresi 15 yıl olan bu okullar 1975 yılında kapatıldı. Halk arasında bu okula Ali okulu derlerdi.
Babam da bu Ali okulundan mezun olmuştu. Öğretmen Lisesine gittiğim dönemde bana mektuplar yazardı. Sevinçle okur, uzun uzun cevaplar yazardım. O iyi yürekli adam artık ben de yaşıyor. İlk öğretmenimdi. İlkokula başlamadan bana okuma yazmayı öğretmişti. Ve sayesinde okuma yazma bilerek bir sıfır önde başlamıştım. Ruhu şad olsun.
***
Geçen gün Hürriyet Caddesinden aşağı yürüyorum. Birden adımı duydum “Fatmagül hocam !” döndüm. Döndüm baktım, bir delikanlı ve bir genç kız. Elele tutuşmuşlar. Delikanlı ;
-Nasılsın hocam?
-Teşekkür ederim. Sen nasılsın ?
Delikanlı öğrencimi hatırladım. Annesi ev temizliğine giderdi. Bir gün okul çıkışı yolumu değiştirdim. Alt sokaktan yürüdüm. Beyin için farklı yollardan gitmek daha iyi çalışmasını sağlıyor. Neyse Önümden giden öğrencimi tanıdım ve annesi birbirine yüksek sesle çıkışıyorlardı, hallerinden belliydi. Biraz yaklaşınca çocuğun isteği boğazımı düğümledi.”Hiç doğum günü pastası almadın, şimdi al,” diye diretiyordu. Ve çocuğun bugün doğum günüydü.
-Aaaa ! Tugay senin doğum günün mü? Güzel yaşların olsun. Sana süprizim var deyip, o an önünde geçtiğimiz pastaneden orta boy bir pasta aldım. Anne kabul etmek istemedi. Sonra ikna edip, pastayı Tugay’a verdim.
Vedalaşıp ayrılmıştık.
Şimdi Tugay evlenmişti. Yanındaki eşiydi. Ne tatlı gençler, pırıl pırıllar. Delikanlı hatırlattı. Doğum günü pastasını. “Hiç unutmuyorum öğretmenim,” dedi. Cafenin önündeydik, “hocam çay, kahve içelim” vaktim yoktu, yola çıkacağım için teklifi kibarca reddettim.
***
Öğretmenlik, insan hayatına dokunduğunuz için çok önemli. Bir insanın içinde yaşamak için sebebiniz var. Çabuk unutulanlar listesinden çıkıyorsunuz böylelikle. Hangi insan unutur, ilkokul öğretmenini? İlk sosyal ortam, ilk öğrenim ve eğitime başladığı çağlar.
Bu vesile ile ilkokul öğretmenimi sevgiyle anıyorum. Verdiği emekler için teşekkür ediyorum.
Ses sanatçısı Ali Rıza Binboğa vardı bir dönemler”Öğretmen kutsaldır ana gibi, öğretmen kutsaldır baba gibi, öpülesi elleri var. Şirin tatlı dilleri var.” Yani ki okulda annemizde babamızda öğretmenimizdi.
Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım öğretmenler gününü kutlarım.
Kalın sağlıcakla…