Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler.
Elbette her meslek kendi özelinde kıymetli ve değerlidir ama “insan” emanet edilen bir meslek hassaslığı gereği elbette daha özeldir.
İnsani, vicdani yükümlülüğü elbette daha fazladır.
Bazı mesleklerin meşakkatiyeti, mesai mefhumuna göre değil; alınan sorumluluk ve vicdani yükümlülükle ölçülür.
İnsanın; sağlığına, güvenliğine, eğitimine, hayatına doğrudan temas eden meslekler meşakkatlidir.
Öğretmenlik de mu mesleklerin başında gelir.
Basit olan “Öğretmenliği”hafife olan sığ düşüncedir.
Öğretmenliği kolay görenler; eğitim-öğretime önem affetmeyenlerdir.
Geleceği süreç odaklı değil sonuç odaklı okuyanlardır.
Görevini/sorumluluğunu layıkı ile yapmayanlardır.
Öğretmenlik; layıkı ile ifa edilmeye çalışıldığında zihnen ve psikolojik açıdan en yorucu mesleklerin başında gelir.
Zorluğu hasebiyle tam anlamıyla ifa edilmesi neredeyse imkansız olan bir meslektir.
Sorumluluğu vicdani yükümlülüğü, en ağır mesleklerin başındadır.
Gelişmemiş kitleler/toplumlarda sürece değil de neticeye odaklanıldığı için eğitime yatırılan yatırımları gereksiz görülür.
Çünkü çıktılar hemen istenir.
Ama eğitim öğretim sabır işidir.
Çıktıları zamana yayılır.
Emareleri asırlar sonra fark edilir.
Öğretmen antipatisi ve kıskançlığı ile yatıp kalkanlara reçete gibi günde 3 öğün aç karna
hatırlatmak gerekiyor.
Öğretmenlik sadece ders anlatma işi değildir.
İş yükü ders programından ibaret hiç değildir.
Asıl iş ders bittikten sonra başlamaktadır.
Ders saati dışı;
Öğretmenler kurulu, şube öğretmenler kurulu, zümre öğretmenler kurulu toplantıları,
Bakanlığın/milli eğitim müdürlüklerinin ve okulların projeleri,
Belirli Günler ve Haftalar ile ilgili iş ve işlemler,
Öğrenci kulüpleri ile ilgili iş ve işlemler,
Öğrenci başarı analizleri,
Veli toplantıları ve özel veli ziyaretleri,
Hazırlanması gereken öğretmen dosyası, sınıf rehberlik dosyası ve kulüp dosyaları,
Okunması gereken binlerce sınav evrakı,
Hazırlanması gereken proje, performans değerlendirme ölçekleri,
Ve daha niceleri…
Tüm bunların yanında ve en önemlisi; her bir öğrenciye tek tek dokunmak, ilgilenmek, keşfetmek, eksiklerini tespit etmek ve tamamlamak…
Görüldüğü üzere Öğretmenlerin iş yükü bilinenden çok daha fazladır.
Öğretmenler; canla başla çalıştıkları için “Öğretmenlik gönül işidir” deyip ekstra fedakarlıklar yaptıkları için görevleri/sorumlulukarı/yükümlülükleri azmış gibi algılanmaktadır.
Maalesef çoğu Öğretmen iyi niyetle bu hataya düşmüştür.
Öğretmenler; artık sadece mesleğinin/uzmanlıklarının gereğini ifa etmelidirler.
Yazının girişinde de ifade edildiği üzere layıkı ile yapıldığında ekstra fedakarlıklara zamanın kalınamayacağı bir ihtisas mesleğidir.